Kimi zaman fantastik kimi zaman gerçekçi bir yaklaşımla derinsel bir yolculuğun mimarı olan Ressam İsmail Altınok'u oğlundan dinledik. Doktor Mehmet Altınok ile dile kolay, yarım asırdan fazla durmaksızın çalışmış, tüm sürece tanıklık etmiş, katkı sağlamış ve yön vermiş İsmail Altınok'u yani op-art'ın temsilcisini, derinliğin içinde kaybolmayı, kısacası op-art'ı, çocukluğunu ve babasının bıraktığı izleri konuştuk.
• Bize kendinizi anlatır mısınız?
Burdurluyum. 1948 Eskişehir'de doğdum. Babamın memuriyeti nedeniyle bir çok kentte yaşamak zorunda kaldık. Babam resim öğretmeniydi. 3 yaşındayken babamın tayini nedeni ile Ankara'ya geldik. 3 kardeşiz benden 1 yaş büyük bir ablam13 yaş küçük bir erkek kardeşim var. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandım. Bitirdikten sonra Soma'da pratisyen hekim olarak çalıştım. Sonraki süreçte de Ankara Hastanesi'nde genel cerrahi alanı üzerine ihtisas yaptım. 1979 yılında Ankara Onkoloji Hastanesi'ne girdim. Emekliliğe kadar orada çalıştım. Yani kanser hastanesinde 32 yıl çalıştım. Kanser cerrahisi diplomamda var. Onun için uzun mücadeleler verdik. Kanserin, cerrahinin ciddi bir yan dalı olması nedeniyle uzun yıllar mücadele ettik sonuçta kazandık. Ayrı bir dal oluştu daha önce de oluşmuştu ama bir türlü genel cerrahi ile kanser cerrahisi arasındaki fark cerrahlarca kabul edilmiyordu. Bakanlık katında da karar verilmiyordu. Biraz daha teferruatlı bir alan. Kanser cerrahisinde iyi bir patoloji, iyi bir radyoterapi, iyi bir medikal onkoloji bölümü, iyi bir genel cerrahi bölümü olmak zorunda. Bölümlerin birlikte çalışması gerekiyor. Şimdi, kanser cerrahisi ayrı bir bölüm ve bana göre hakkettiği yerde burasıdır.
BABAMIN RESİM YAPMASINI SEVDİM
Burası benim muayenehanemdi sonrasında sanat galerisine dönüştürdüm çünkü ben Ressam İsmail Altınok'un oğluyum. Babamla çok yakın bir çocukluğum oldu. Çocukluğumda babamla beraber resim yapar ona getir götür işlerinde hep yardımcı olmaya çalışırdım. Ben babamın resim yapmasını çok sevdim. Resim sanatına yakınlığımın nedeni babamla kurduğumuz diyalog.
• Tıp okumayı siz mi istediniz?
Tıp, aklımdan geçirdiğim bir alan değildi. Ressamların, edebiyatçıların bohem bir yaşayış biçimi vardır. Bu yaşam tarzına insanlar çok özenirdi.Doğrusu böylesi bir bohem yaşama bende çok özenirdim. 68 kuşağının doktorlarındanım. Dolayısıyla mücadelemizle mesleğimizin 'nasıl olurunun' mücadelesini verdik. Tabii bunun için çok zorlandık. Türkiye'de Ankara Hastanesi'nin Onkoloji bölümünde doktor olmak kolay değil.
BABAMDAN KALAN 300 RESİM VAR
Muayenehane nasıl galeriye dönüştü bize o süreçten biraz bahseder misiniz?
Hastanede çalışırken bir arkadaşımla muayenehane açtık.Hastanede muayenehanesi olmayan sadece iki kişi vardı. Onlardan birisi de bendim. 8 kişinin muayenehanesi var iki kişinin yoktu. Herkes kendi muayenehanesine gelen hastayı tedavi edip kenara çekiliyordu. Tabii bir de poliklinikten gelen hastalar var biz iki kişi halletmeye çalışıyorduk ve iş yükümüz inanılmaz arttı. Nefes almadan çalışıyoruz. Bizde düşündük hastane çalışanları içerisinde önce şartlar eşitlenmeliydi. Eşitlemek için de iki kişi ortak muayenehane açtık sonrasında da ayırdık.Açıkçası hastanede diğer cerrahlarla koşulları eşitlemek için muayenehane açmak zorunda kaldık. Sonraki süreçtede hastaları paylaştık. Yoksa ağır çalışma koşullarından kaynaklı sağlığımız bozulacaktı.
Burayı babamın desteği ile satın aldım. Galeriyi 9 yıl önce açtık. 5 senedir de doktorluk yapmıyorum. Yaş haddinden dolayı emekliyim. Mekanın duvarlarını op-art sistemi ile döşedim. Babam çoğu zaman bekleme koltuklarında gelip resimlerini seyrederdi. 'Niye manzara resimleri değil de op-art resimleri asıyorsun' diye sorardı. Çünkü,insanların op-art resimler üzerine düşündüğünü görüyordum. Op-art soyut modern düşündürücü bir resim tipi. Çok heyecan verici.
MÜZE VE VAKIF KURULSUN
Babanızdan kalan kaç tablo var?
Babamdan kalan 300 civarında tablovar. Bu çalışmaları evin bir odasında kurduğumuz bir raf sistemi ile korumaya çalışıyoruz. Bu eserleri hep nasıl koruyabiliriz diye düşünüp duruyoruz. Çocukları olarak babamızın adına müze ve vakıf kurmak istiyoruz ama ekonomik olarak çok altından kalkabileceğimiz bir durum değil. Müzeyi Kültür Bakanlığı'nın kurması gerekiyor. Maalesef Türkiye'de böyle bir destek yok.
Bu arada üniversiteler ve sanat kurumlarının ne dediğini merak edip ressamlarla iletişime geçip fikir aldım. Çünkü elimde 300 resim var bunu piyasaya çıkaracağım. Üç kardeş evimize istediğimiz kadar asabiliriz ama bizim istediğimiz bu değil. Babamın eserlerinin insanlarla buluşmasını istiyoruz. Yaşamayanları yaşatmamız gerekiyor.
Daha önce Gazi Üniversite'ne dilekçe verdim. Babamın çalışmalarının yer alacağı bir sergiye ev sahipliği yapsınlar istedim. İlk önce evet dediler sonrasında ise kabul etmediler. Sergi mekanının sadece üniversite çalışanlarına hizmet verdiğini belirttiler. Bölüm başkanı İsmail Altınok sergisini açtıracağını söyledi ama hala bekliyoruz açıkçası.
Sonraki durağım Hacettepe Üniversitesi oldu. Üniversitede İsmail Altınok'u anlatan bir forum ve bir de sergi açılmasını talep ettim. Ve olumlu dönüt aldım. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cebrail Ötgün bu konuda çok destek verdi. Foruma Cebrail Ötgün, Hasan Pekmezci, Celal Binzet, Dilek Karaaziz Şener konuşmacı olarak katıldı.
BAKANLIK REDDETTİ
Sonraki süreçte de İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi'ne bir talepte bulunduk. Üniversite kabul etti. Sergi, Tophane-i Amire KSM Sarnıç Galerisi'nde açıldı. Ertesi ay İstanbul'da Doku Sanat Merkezi'nde bir sergi daha açtık. O sergide çok ilgi gördü. Yani İsmail Altınok'un günyüzüne çıkarılması için çalışmalarımı sürdürüyorum. Bir de kalıcı olması için bir kitabının olması gerekiyor bu kitabı ben bastırabilirim ama onu dağıtmam mümkün değil. Yani piyasaya sürmem mümkün değil. Bunun için dağıtımı olan bir merkezin olması gerekiyor. Bu bakanlık olabilir bankalar olabilir.
'Bakanlık teklifi ödeneğim yoktur' diye reddetti. Halen destek bekliyorum. Babamın çalışmalarını müzelere hediye ediyorum. İstenildiği vakit başka müzelere de hediye edebilirim. Kültür Bakanlığı'nın müzelerine de aktarabilirim.
'Acaba piyasada ne kadar İsmail Altınok' resimleri var diye galerilerle birlikte ortak bir çalışma yaptık. İsmail Altınok'un bende değil de piyasada bulunan resimlerden bir sergi açtım. Herkesin elinde İsmail Altınok resimleri varmış bu da beni çok mutlu etti. Hiç görmediğim hiç hatırlamadığım resimlerle karşılaşıyorum.
MEZAR TAŞI OP-ART
Babamın bir op-art resmi var. O resmi hem babamın hem de annemin mezar taşına yaptırdık.
Bize babanızın çalışmalarından bahsedebilir misiniz?
Babam, op-art uygulamalarda yapmıştır. Bir dönem doğa ve figür resimlerini bir kenara bırakıyor, matematiksel düzenlemeler, geometrik planlamalar, görsel yanılsamalar üzerine çalışmalar yapıyor. Babam, 1960'lı yıllarda op-art örnekleriyle farklı formlar yakalamaya çalışmış.
İzmir Öğretmen Okulu'nda Abidin Elderoğlu'nun, 1943 yılında bitirdiği Gazi Eğitim Enstitüsü'nde Malik Aksel ve Refik Epikman'ın öğrencisi oldu. 1942 yılında Cemal Tollu ile tanıştı. 1955 yılında bir grup sergisi için Fransa'ya giderek bir ay Paris'te bulundu. 1959 yılında İtalyan hükümetinin bursunu kazanarak 4 ay Roma'da kaldı. 1943 yılından itibaren Devlet Resim Sergileri'ne katılan ve çeşitli ödüller kazanan Altınok, 1973 yılında öğretmenlikten emekli oldu.
Resim sanatı üzerine yazdığı kitapların yanı sıra, çeşitli konferanslar verdi: 'Bugünkü Türk Resmi', 'Türk Resminin Sorunları', 'Sanatın Tanımı', 'Vasarely', 'Toplumcu Görüş ve Resim Sanatı', 'Olumlu Sanat, Olumsuz Sanat', 'Resimde Kimlik Arayışı' bunlardan belli başlılarıdır. 7 Mayıs 2002 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
İsmail Altınok, ömrünün büyük bir kısmını resim öğretmenliği yaparak geçirmiş bir ressam. Çok sevdiği memleketi Burdur'un peyzajlarıyla bilinen Altınok'un eserlerinin çoğu Ankara'daki İsmail Altınok Sanat Merkezi'de sergileniyor.
1920'de Burdur'da dünyaya gelen İsmail Altınok, babasının askere çağrılması sonrası üvey teyzesi Hafiza Hanım'ın tek odalı evinde yaşamaya başladı. Bir süre sonra, kalbindeki yerini hep koruyan memleketi Burdur'dan ayrılıp İzmir'deki Öğretmen Okulu'na kaydolan İsmail Altınok, usta ressam Abidin Elderoğlu'nun öğrencisi oldu. Altınok'un resme olan yeteneğinin ortaya çıkışı da işte tam bu döneme denk düşer.
Okulu bitince Ankara'ya giden İsmail Altınok, burada Gazi Eğitim Enstitüsü (Gazi Üniversitesi) Resim İş Öğretmenliği Bölümü'ne yazıldı. 1943'te mezun olduğu okulda Malik Aksel ve Refik Epikman'dan ders aldı. Öğrenciliği bitince de resme devam eden İsmail Altınok, Cemal Tollu, Eşref Üren ve Cemal Bingöl gibi isimlerle dostluk kurdu ve kısa süre sonra resim öğretmenliği yapmaya başladı. Öğretmenlik mesleği boyunca da birçok ilkokul, ortaokul ve lisede görev yaptı.