Önceki yazımızda Kemal Kılıçdaroğlu'nun önerdiği 'türban tasarısı'nın CHP ve Altılı Masa saflarında karışıklık yaratırken Cumhur İttifakı liderlerinin eline dikkatleri ekonomiden uzaklaştırmak ve 'oyunu' üstünlük sağlayacakları başka alanlarda sürdürmek açısından önemli bir koz verdiğini söylemiş, ardından 'Kılıçdaroğlu neden böyle bir girişimde bulundu?' sorusunu sormuştuk...

Bu sorunun cevabı, 'türban tartışması'nın bir daha yaşanmayacağının garantisini vererek, muhafazakar kesime 'Erdoğan'a ihtiyacınız yok' mesajını vermek olabilirdi...

Ancak Kılıçdaroğlu'nun beklentisinin aksine Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 'çözümü yasa değil, anayasa düzeyinde sağlayalım' sözleriyle inisiyatifi ele almış, böylece Kılıçdaroğlu'nu, Anayasanın 'Devrim Kanunlarını' koruma altına alan Anayasa'nın 174. maddesinin tartışılmasının önünü açan kişi durumuna düşürmüştür.

***

Bizce, Kılıçdaroğlu'nun bu 'nafile hamle'sinin genellikle üzerinde durulmayan bir başka sebebi daha olabilir: Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığına pek sıcak yaklaşmayan Altılı Masa mensubu partilerin yönetimlerini ve tabanlarını adaylığına ikna etmek.

***

Daha önceki yazılarımızda, Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmasının muhalefet cephesini güçlendirmeyeceğini savunmuştuk...

Bunun nedeni, böylesi bir durumda Alevi kimliğinin seçim öncesinde aleyhte kullanılabileceği ve bu propagandanın AKP'den kopmakta olan 'muhafazakar' kitlenin tercihini muhalefet blokundan yana yapmasını engelleyebileceği düşüncesiydi...

Nitekim, Ahmet Şık gibi Alevilik konusunda ön yargı taşımadığı çok iyi bilinen muhalif bir milletvekili bu konuda uyarıda bulunmuş, İYİ Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral da 'CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na ilişkin 'Alevi kimliği Sünniler için endişe' ifadesini kullanmıştı.,,

Her ne kadar İYİ Parti lideri Meral Akşener, sonradan Oral'ın ifadesi nedeniyle Kılıçdaroğlu'ndan özür dilemişse de, bu 'endişe'nin gerçek olduğunu yalnızca Akşener, Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Babacan gibi Altılı Masa partilerinin liderleri değil Kılıçdaroğlu'nun bizzat kendisi de hiç kuşkusuz çok iyi biliyordu.

***

Ancak Kılıçdaroğlu, bu uyarıları dikkate almak yerine tepkiyle karşıladı ve yoluna devam etti...

Dahası, üzerinde konuşulan iki muhtemel aday olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın önünü, 'Bir devre daha belediye başkanlığı yapmaları doğru olur' sözleriyle fiilen kesti...

Oysa daha önce yapılmış iki cumhurbaşkanlığı seçiminde farklı davranmış, ilkinde seçilme şansı 'sıfır' olan 'Abdullah Gül referanslı' Ekmeleddin İhsanoğlu'nu, sonraki seçimde ise Muharrem İnce gibi parti içinde önemli bir kesimin desteğini kazanmış bir genel başkan adayını cumhurbaşkanlığına aday gösterebilmişti!

***

Peki, geçmişte cumhurbaşkanlığı konusunda bu kadar 'yüce gönüllü' olan Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimler söz konusu olduğunda neden bu kadar istekli ve hırslı bir tutum takınmıştır?..

Bizce bunun nedeni önceki iki seçimin aksine, Kılıçdaroğlu'nun bu kez muhalefetin adayının seçilebileceği kanısına varmış olmasıdır...

Zaten bu arada bir 'Kılıçdaroğlu lobisi' de oluşmuştur ve ona 'Sen ki altı partiyi bir araya getirmiş bir lidersin: cumhurbaşkanlığı senin hakkındır' diye telkinde bulunmaktadır.

***

Elbette ana muhalefet partisi genel başkanı olarak Kılıçdaroğlu'nun aday olma hakkı tartışılmazdır ama ortada bir sorun vardır...

Bu telkin ve propagandalara rağmen ne CHP'nin oyu olması gerektiği kadar artmakta ne de Kılıçdaroğlu, yapılan kamuoyu yoklamalarında İmamoğlu ve Yavaş gibi alternatif başkan adaylarının önüne geçebilmektedir...

Dahası, İmamoğlu, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde elinden alınan belediye başkanlığını Kılıçdaroğlu'nun bir türlü yanına çekemediği 'muhafazakar kesim'in de desteğini alarak çok daha yüksek bir oy oranıyla yeniden kazanmanın avantajını taşımakta; Yavaş da Altılı Masa'da yer alan ama Kılıçdaroğlu'nun adaylığına sıcak bakmayan sağcı/muhafazakar partilerin desteğini sağlamış bulunmaktadır.

***

Buna karşılık, Kılıçdaroğlu'nun adaylık ısrarı ne CHP'de, ne de Altılı Masa mensubu partilerde olumlu bir yankı yaratmıştır...

Özellikle İYİ Parti'nin cumhurbaşkanlığı seçiminde 'anahtar parti' konumuna gelen HDP'ye 'kategorik olarak karşı çıkmasının ve bu partinin de kendisinin muhatap alınmaması halinde bazı sol partilerle ittifak yaparak başka bir aday çıkarabileceğini açıklamasının ardından CHP'nin içi bir hayli karışmıştır. Bazı CHP yönetici ve milletvekilleri Kılıçdaroğlu'nun tercihini İYİ Parti ve diğer 'sağcı ve muhafazakar' partiler yerine HDP'nin merkezinde yer aldığı bloktan yana yapmasından yana bir tutum takınmışlardır...

Bu gelişmeler nedeniyle 'HDP'ye bakanlık verilebilir mi' tartışması doğmuş, bunun üzerine İYİ Parti, Altılı Masa'da yer alan diğer muhafazakar/sağcı partiler, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını onaylayacak 'noterler' olmadıklarını açıklayarak 'kazanabilecek aday' konusundaki tutumlarını daha da katılaştırmışlardır.

(Devam edecek)