Ankara giderek yalnızlaşıyor…
Korona virüs nedeniyle getirilen kısıtlamalar yüzünden boş kalan cadde ve sokaklar ölüm sessizliğine bürünmüştü.
Pandemi yasakları esnetiliyor ama, 'ıssız ada'' görüntüsü yavaş yavaş çöküyor kentin üzerine…
Başkent halkı alışıktır terk edilmiş kent manzaralarına…
Pandemi öncesi dönemlerde de böyleydi Ankara…
Kalın bir sis perdesinin ardına gizlenmiş, derin bir sessizlik.
Mayıs ayı içeri insanlar dışarı…
Mevsimlik göç başladı.
Kaçan kaçana…
Kimileri otobüsle, kimileri özel otolarıyla…
İstikamet mavilikler…
Ege, Marmara, Akdeniz sahilleri…
Biraz gecikmeli olarak da Karadeniz…
Sonbahar gelince tersine göç başlayacak…
Gidenler geri dönecek…
Son dönemlerde ''Ankara''dan kaçışlar süreli olmaktan çıkmaya başladı…
''Gri''den kopma sıklaşır oldu…
Hedef, kırsal..
Mavilikler…
Yeşilin hakim olduğu köyler, kasabalar…
Çevre kirliliği, kargaşa, trafik keşmekeşi, insani ilişkilerin giderek zayıflaması, yaşam koşullarının ağırlığı insanları büyük kentlerden uzaklaşmaya itiyor.
Temiz havaya, suya, ormana, oksijene, bağlara, bahçelere hasret yorgun bedenler, ''kaçış'' için fırsat kolluyor.
Öncü saflarda maddi durumu iyi olanlar yer alıyor…
Arkada, ''kaçış'' için fırsat kollayanlar bulunuyor…
Kırsaldan gelenler için önemli bir engel yok…
Geride bıraktıkları yerlerde ''hoş geldin'' demeye hazır akrabalar, dostlar var…
Kentsel alt yapılar, kontrolsüz göçün getirdiği nüfusu artık sindiremiyor.
Sahil kasabaları gibi köyler de kalıcı göç merkezi haline geliyor.
İç göç yön değiştiriyor…