31 Mart seçimlerini geride bıraktık diyebilecek noktadayız artık… Her ne kadar iktidar kanadı itiraz dilekçeleri ile dolu bavulları YSK'ya vermiş olsa da… İstanbul seçiminin tümüyle iptali isteniyor olsa da iktidar cenahında… Görünen köy kılavuz istemez' durumundayız… 22 günü geride bıraktık, Türkiye genelinde mazbatasını alan başkanlar, işlerine çoktan başladı…
Aslında her ne kadar Cumhur İttifakı'nın itirazı olsa da partili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önümüzdeki 4,5 yılda seçimsiz bir dönem söz konusu olduğunu vurgulamış olması da ayrı bir ayrıntı. Dolayısıyla AKP gündeminde şimdilerde seçimden çok kabine revizyonu ve ekonomide yapılması gerekenler var gibi… Zamların ardı arkası kesilmiyor. Acil ihtiyaç finans hükümet için. Malum Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, borç bulmaya çıktı… Bir yandan kıdem tazminatının kaynak olması için formüller aranırken, bir yandan da ABD temasları!
Tüm bu süreçte özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim sürecinde muhalefete karşı sergilediği söylemler ile ilgili değişim dikkat çekmeye başladı.
Türkiye'de belki hiçbir seçim döneminde ifade edilmeyecek sözler iktidarın dilindeydi. Erdoğan ve Bahçeli parti liderleri olarak ülkenin seçmenini habire illet ve zillet olarak nitelendirdi sakınmadan… Tüm bu söylemlerin yanı sıra, ölçüsüz suçlamaların da ayarı fazlasıyla kaçtı bu seçimde. Teröristlerle yan yana olmakla suçlandı iktidar dışındaki partiler, Cumhur İttifakı liderleri tarafından. Öyle ötekileştirildi ki; sanki savaşta gibiymişcesine… Halk tüm bu söylemler karşısında aslında oldukça aklıselim ve sağduyuluydu… Gitti sandığa ve görevini yaptı, oyunu kullandı 31 Mart'ta. Her türlü ötekileştirilmeye karşın…
Yönetenler düşünmedi 1 Nisan sabahında ülke insanlarının yine birbirinin yüzüne bakacağını, aynı otobüslere binileceğini, aynı lokantalarda yemek yiyileceğini, aynı çarşı pazarda alışveriş yapılacağını, aynı camide, aynı cenazede hep birlikte olunacağını…
Ağırdı illet ve zillet ifadeleri…
Şimdi Türkiye İttifakı isteniyor aynı yönetenler tarafından.
İstek ve niyette sorun yok. Başından beri olması gereken de zaten herkesi kucaklayan yaklaşımların sergilenmesiydi…
Keşke doz aşımına gidilmeseydi söylenen sözlerde… Keşke şehit cenazesinde saldırıya uğrayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı sonrası Cumhurbaşkanı bir geçmiş olsun deseydi… Kınasaydı yapılan alçak çirkinliği… Keşke devletin bakanı, saldıranlara 'siz mesajınızı verdiniz' gibi talihsiz bir ifade kullanmasaydı. Belki o zaman çok daha inandırıcı ve kabul görür olurdu 'Türkiye İttifakı' söylemi…