Son yazımızda, biri ABD ordusu tarafından yayınlanan bir dergide yer alan ve birincisi Türkiye'nin parçalanmış halini gösteren, ikincisi ise ABD'nin istihbari yapısının bir parçası olan 'Stratfor' adlı kuruluş tarafından hazırlanan ve Türkiye'yi 'Osmanlı İmparatorluğu'nu canlandırma hayallerine sevk etmeyi amaçlayan iki haritaya dikkat çekmiştik...

Birinci harita gerçek niyetleri yansıtıyordu; ikinci harita ise gerçekte ABD'nin nüfuz alanı olarak belirlenmiş toprakları Türkiye'nin nüfuz alanı gibi göstererek Türkiye ile Rusya'yı bir savaşın içine sürüklemeyi amaçlamaktaydı...

Bu savaş sonrasında iki devlet de zayıf düşecek, bu durumdan istifade eden ABD haritada gösterilen bölgeyi kendi nüfuz alanına katacaktı.

***

Bu senaryo, ABD'nin sürekli güç kaybettiği, Irak'tan büyük ölçüde çekilmek zorunda kaldığı, ve Türkiye'nin bir 'denge politikası'na yöneldiği bir ortamda gerçekleştirilemez...

O nedenle ABD'nin Ortadoğu'da ve eski Sovyetler Birliği'nin 'çevre' ülkelerinde kendi nüfuz alanını oluşturabilmesinin tek yolu Türkiye ile Rusya arasında bir savaş çıkarmak ve kendisinin doğrudan katılmayacağı bu savaştan yararlanarak egemenlik alanını genişletmektir. Nitekim, Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından Rusya'nın zayıflayarak ABD'nin 'dümen suyu'na girdiği ve 12 Eylül darbesiyle 'dizayn edilmiş' Türkiye'nin ABD'nin her isteğini yerine getirdiği koşullarda ABD gerçekten de 'küresel efendi' rolünü oynayabilmiş...

Ancak Rusya kendi çıkarlarını savunan bir politika izlemeye başlayıp Türkiye de bir 'denge politikası'na yönelince, ABD'nin Ortadoğu ve Orta Asya'daki etkinliği zayıflamıştır..

***

Yazımızın konusunu oluşturan Biden-Erdoğan ve Biden-Putin zirvelerinin önemi buradan gelmektedir...

Biden'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ilegörüşmek için uzun süre 'NATO Liderler Zirvesi'ni beklemesi tesadüf değildir...

Pentagon ve 'askeri-sınai kompleks'in adamı olan Biden, Trump döneminde zayıflayan NATO'yu yeniden güçlendirmek ve Rusya'yı 'çevreleme' görevi için seferber etmek istemektedir... Ancak ABD'nin doğrudan Rusya ile çatışmaya girmek gibi bir niyeti yoktur... O nedenle, Türkiye'den 'denge politikası'nı bırakarak NATO güçlerinin terk etmek zorunda kaldığı Afganistan'da mevzilenmesi istenmektedir. Türkiye bu görevi kabul ederse hiç kuşkusuz Taliban'ın yanı sıra Rusya ve Çin ile de karşı karşıya kalacaktır.

***

Burada sorulması gereken soru şudur: Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı rüzgarına kapılan ama hayal kırıklığına uğrayan, Ortadoğu'daki İslam ülkeleri üzerinde 'büyük ağabey' rolü oynamayı umarken tüm Arap ülkelerini karşısında bulan, bundan da öte Irak'ta ve Suriye'de ABD'nin 'kara ordusu' haline gelen PKK/PYD ile karşı karşıya bırakılan, bu duruma tepki gösterince de 15 Temmuz darbe girişimi ile karşılaşan Türkiye, bu oyuna gelecek midir?..

'Uçak krizi'nde çatışma riski ortaya çıktığında göreve davet ettiği NATO güçlerinden 'Burası NATO'nun görev alanı değil, başının çaresine bak' cevabını alan ve sonunda Rusya ile arasını düzelterek 'başının çaresine bakmaya çalışan' Türkiye'nin başındaki yönetim hiç kuşkusuz yaşadıklarından bazı dersler çıkarmıştır...

Ne var ki, Türkiye NATO üyesi bir ülkedir ve ABD ve Avrupa'ya bağımlı ekonomisi şiddetli bir döviz açığı sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye'yi tavizler vermeye zorlamakta, bu da ABD'yi ümitlendirmektedir.

***

Son olarak 'Gölge CIA' nın kurucusu Friedman ekolünden gelen ve İsrail devletine danışmanlık yapan 'gelecekbilimci' Prof. Passig'in '2005: Ortadoğu'nun Geleceği' başlıklı kitabından ABD ve İsrail'in 2020'li yıllarda Türkiye'ye biçtiği rolü dile getiren bir pasajı aktararak konuyla ilgili yazılarımızı sonlandıralım...

Passig, kitabının '2020 Rusya-Türkiye Savaşı' ara başlığını taşıyan bölümünde ABD ve Avrupa'nın Türkiye, Polonya ve Ukrayna ile birleşerek 2020'li yıllarda Rusya'ya üzerinde baskı kuracağını, Rusya'nın ise Almanya ve Fransa'ya Polonya'nın güvenliği konusunda garanti vererek bu cepheyi bölmeye çalışacağını anlattıktan sonra şu satırları yazıyor: Bu tuzağa düşen (yani Rusya ile anlaşma yolu arayan -EG) çok olacak ve belki birçoğu NATO'nun Polonya'ya yardımını kesmek için baskı yapacak. Ancak olasılıklar penceresinin kapanmakta olduğunu gören Türkiye bölgeyi ateşe verecek.' (2050, Koton Yayınları, s. 209)

ABD ve İsrail'in 2020'li yıllar için hazırladıkları senaryoda Türkiye'ye hangi rolü biçtikleri bu sözlerden açıkça anlaşılıyor!

(Bitti)