Son yazımızda ABD-Rusya ilişkilerinin 'dip yaptığı' koşullarda gerçekleşen Biden-Putin zirvesinin ardından iki ülke liderinden de ılımlı açıklamalar geldiğini belirtmiş ve bu 'yumuşama' ortamının Türkiye'nin dış politikaları üzerindeki olası etkilerini bir sonraki yazıda ele alacağımızı söylemiştik...

Genel bir bakış açısıyla 'yumuşama'nın Türkiye'nin Trump yönetiminin son dönemi sırasında ABD ve Rusya arasında yürütmeye çalıştığı 'denge politikası' açısından olumlu bir ortam sağlayacağı söylenebilir...

Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye bu politikayı 'ABD müttefiki' NATO üyesi bir ülke olarak sürdürmektedir ve ABD'nin Rusya karşısında 'şahin' politikalar izlemesi durumunda doğal olarak bu ortamdan etkilenecektir...

Nitekim, Biden'ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından Türkiye ABD'nin etkisiyle Rusya'yı rahatsız edecek bazı girişimlerde bulunmuş, Rusya da özellikle Kırım ve Ukrayna'ya SİHA satışı gibi meselelerde Türkiye'nin izlediği politikalardan duyduğu rahatsızlığı kimi zaman pek de diplomatik olmayan bir dille eleştirmiştir.

***

Bu noktada, ABD ve Rusya arasındaki son zirve sonrasında iki ülke arasında ortaya çıkan 'ihtiyatlı yumuşama' havasının 'sürdürülebilir' bir nitelik taşıyıp taşımadığına bakılmalıdır...

Biden'ın tartışmalı bir şekilde kazandığı başkanlık seçiminin sonuçlarına yapılan itirazların Trump'ın 'Rusya yanlısı' olarak nitelenen politikalarından rahatsızlık duyan ABD'nin 'kurulu düzeni' sayesinde bastırıldığı bilinmektedir...

Bu 'düzen'in Pentagon, silah ve kimya tekelleri, istihbarat örgütleri gibi kurumlarının baş düşman olarak Rusya'yı gören politikalarında zirve sonrasında da herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir...

ABD'nin dış politikalarına son dönemde damga vuran gelişmelerin tümü Rusya' karşısında 'şahin' politikalar izlenmesini savunan bu kurumların savunduğu politikalar çizgisindedir...

Rusya'yı hedef alan bir askeri pakt olan NATO'nun güçlendirilmesi, Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya dahil edilmesine yönelik çabaların artırılması, Suriye'de, Akdeniz'de, Karadeniz'de ve Baltık denizinde Rusya'yı 'çevrelemeye' yönelik girişimler, bunların hepsi Pentagon'un ve 'neo-con şahinlerin' damgasını taşımaktadır...

Biden gibi yaşı ilerlemiş, arkasında kendine bağlı siyasi bir güç oluşturamamış bir başkanın eski ABD başkanlarından Eisinhower'ın vaktiyle 'askeri-endüstriyel kompleks' olarak adlandırdığı ve günümüzde ABD'nin iplerini elinde bulundurmaya devam eden bu yapının empoze ettiği politikalara direnerek farklı politikalar izleyebilmesi çok zordur.

***

Hatırlanacağı üzere Amerika Birleşik Devletleri'nin 34. Başkanı olmanın yanı sıra İkinci Dünya Savaşı'nda ABD ve Avrupa'nın oluşturduğu müttefik askeri güçlerin komutanlığını yapan Dwight D. Eisenhower, 17 Ocak 1961 tarihinde yaptığı başkanlığa veda konuşmasında bu yapı ile ilgili olarak şunları söylemişti:

'Bu olağanüstü boyuttaki askerî yapı ile devasa silah sanayisinin aynı anda meydana gelmesi Amerika tarihinde ilk kez görülen bir durumdur. Ekonomik, siyasi ve hatta ruhanî ortamda ortaya çıkan toplam etki her kentte, her devlet kurumunda, federal hükümetin her bölümünde hissedilmektedir... Bilerek veya bilmeyerek yapılsın, Askerî-endüstriyel kompleksin hükümet kurumları içinde kanunî dayanağı olmayan etkilerine izin verilmemelidir. İktidarda yaşanacak olası bir yanlış güç dengesi felakete yolaçacaktır.'

Eisinhower'ın sözünü ettiği tehlikenin, Biden gibi 'zayıf' bir başkanın döneminde çok daha etkili olması ve bu durumun Türkiye'nin Rusya ile ABD arasında uygulamaya çalıştığı 'denge politikası'nı olumsuz yönde etkilemesi hiç de yabana atılmaması gereken bir olasılıktır.

***

Yazımızın başında belirttiğimiz gibi, ABD'nin Trump döneminde uygulamaya çalıştığı Çin'i 'baş düşman' ilan etme ve Rusya ile ilişkileri yumuşatma politikası da bu yapının muhalefeti nedeniyle bir türlü uygulanamamış ve sonunda Trump'ın ikinci döneminde başkanlık koltuğunu kaybetmesine neden olmuştur...

Biden döneminde S-400 başta olmak üzere Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşmayı artırabilecek her girişimin çeşitli yaptırım ve tehditlerle sabote edilmesi de aynı yapının gücünden kaynaklanmaktadır...

Bu yapının dış siyasete etkileri hiç kuşkusuz önümüzdeki dönemde de ortadan kalkmayacak ve Türkiye Rusya'ya karşı tavır almaya zorlanacaktır.

(Devam edecek)