ABD Başkanı Biden ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki zirvenin Türkiye üzerindeki muhtemel etkilerini ele aldığımız yazıların sonuncusunda Suriye Savaşı'nın son aşamalarında Rusya karşısında Türkiye'nin ekonomik ve askeri yönden yalnız bırakılması ve PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde ABD denetiminde bir egemenlik alanı yaratması karşısında, Türkiye'deki yönetimin bu duruma tepki göstererek Rusya ile ilişkilerini düzeltme yoluna gittiğini...
ABD'nin, bu yönelişe 15 Temmuz askeri darbe girişimiyle cevap vermesi üzerine de...
Rusya ile ilişkileri askeri, siyasi ve ekonomik alanlarda hızlı bir biçimde geliştirdiğini söylemiştik.
***
Bu süreçte Türkiye Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini satın aldı ve Rusya'daki doğalgaz rezervlerini doğrudan Türkiye'nin doğalgaz dağıtım şebekesine bağlayarak Güney ve Güneydoğu Avrupa'ya ulaştıracak olan Türkakım projesi için düğmeye bastı...
ABD, bu hamle karşısında Türkiye'yi F-35 projesinden çıkardı ve yapılan anlaşma gereği ülkeye göndermek zorunda olduğu uçakları vermekten vazgeçtiğini açıkladı...
Tırmanan gerginlik sonunda Türkiye Rusya ve İran Suriye sorununu çözmeye yönelik Astana sürecini başlattılar...
Böylece Türkiye'nin dış politikası, ABD ve NATO ilişkileri tarafından belirlenmeye devam etse de, ABD ile Rusya arasında çelişkilerden kendi adına yararlanmayı hedefleyen bir 'denge politikası'na dönüştü.
***
NATO üyesi bir ülkenin bu denge politikasının yaklaşık beş yıl boyunca sürdürebilmesini mümkün kılan koşullardan biri ABD'deki Trump yönetiminin uluslararası planda Çin'i öncelikli hedef olarak seçmesi ve Rusya ile olan ilişkilerini bozacak girişimlerden kaçınmasıydı...
Bu nedenden ötürü Trump, özellikle S-400 alımı dolayısıyla ABD Temsilciler Meclisi ve Pentagon'dan gelen yaptırım isteklerini bir şekilde etkisiz kılarak 'denge politikası'na engel çıkarmadı...
Küreselleşmeci 'neo-con'ların ve Pentagon'un desteğini alan Biden'ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra ise ABD'nin Rusya ile ilişkileri bozulurken, Türkiye'nin üzerinde S-400 baskısı arttırıldı ve bazı yaptırımlar devreye sokuldu.
***
Bu durum 'denge politikası'nın yürütülmesini güçleştirdi...
ABD ve Rus liderleri arasındaki zirveden hemen önce yapılan Biden-Erdoğan zirvesi öncesinde yaşanan gelişmeler de Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinde bir 'soğuma', ABD ile ilişkilerinde ise bir 'ısınma' olduğunu açıkça ortaya serdi...
Sözünü ettiğimiz 'denge politikası' döneminde Rusya, Türkiye ve İran işbirliğiyle Suriye odaklı bir çözüm geliştirmeyi amaçlayan Astana Sürecinin rafa kaldırılmış olması bu durumun açık bir göstergesiydi.
***
Biden ile Putin'in 36 yıldan sonra iki ülke arasındaki başkanlar düzeyindeki ilk zirve görüşmeleri işte bu ortamda yapıldı...
Yukarıda anlattığımız gelişmelerin de gösterdiği gibi ABD ve Rusya arasındaki ilişkilerin durumu Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin geleceğini, dolayısıyla da Trump döneminde yürütülen denge politikasının devam edip etmeyeceğini belirlemesi açısından önem taşımaktadır...
O nedenle de, ABD-Rusya zirvesinin verdiği işaretler Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından doğru okunmalıdır.
***
Bu noktada, Biden-Putin zirvesinin, iki ülke arasındaki ilişkilerin 'dip yaptığı' koşullarda gerçekleştiğini hatırlamak gerekir...
Öyle ki, toplantı sırasında iki ülkenin başkentlerinde karşı tarafın büyükelçileri geri çekilmiş durumdaydı...
Ve toplantıdan kısa bir süre önce Biden, Putin'i 'katil' olmakla suçlamıştı!
***
Bu gerilimli ortamda iki liderin başbaşa buluşması olayı bile önceden kolayca tahmin edilebilecek bir olay olmaktan uzaktı...
Bu açıdan özellikle ABD Başkanı'nın kısa bir süre önce 'katil' olarak suçladığı Putin'i 'akıllı ve zorlu bir rakip' olarak nitelendirmesi ve toplantıdan sonra 'Rusya ile anlaşma sağlama konusunda net bir temel oluşturduk' demesi ilginçtir...
Bu değişimin Türkiye açısından ne ifade ettiğini bir sonraki yazıda ele alacağız.
(Devam edecek)