Çocukların düşleri, çoğu zaman gökyüzündeki yıldızlar kadar sınırsızdır. O yıldızlara dokunmak isteyen kalemlerden biri de Eğitimci ve Yazar Yasin Yenidünya. İlk kitabı “Özgürlüğün Çocukları” ile minik okurlarını uzayın derinliklerinde bir yolculuğa çıkaran Yenidünya, aslında onlara yalnızca bir macera değil; özgürlük, cesaret ve dostluk gibi değerleri de armağan ediyor. Hem bir eğitimci hem de bir yazar olarak çocukların kalbine dokunan Yasin Yenidünya ile edebiyat serüvenini, çocuklara bakışını ve gelecek projelerini konuştuk.

· Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Yazarlık yolculuğunuz nasıl başladı?

Merhaba, Yasin Yenidünya. 29 Ekim 1994 tarihinde Kayseri’de doğdum. İlk ve orta eğitimimi Antalya’da tamamladım. Lise eğitimini aldığım sırada tanıştığım ve hayranlık duyduğum öğretmenim sayesinde Türk Dili ve Edebiyatı okumaya karar verdim. 2012 yılında Korkuteli Lisesi’nden mezun oldum ve aynı yıl Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kayıt yaptırdım. Mezuniyet tarihim olan 2016 yılına kadar aldığım edebiyat eğitimi, kelimelerin gücünü keşfetmemi ve bu gücü en saf haliyle çocuklara ulaştırmaya karar vermemi sağladı. Aldığım bu karar neticesinde, çocukların hayal gücüne ve iç dünyasına dokunmaya gayret ederek küçük öyküler kaleme almaya başladım. Bu küçük öyküler bugün büyüyerek ilk eserim olan “Özgürlüğün Çocukları”nı edebiyata kazandırma fırsatını ortaya çıkardı. 2022 yılında evlenerek Muş Bulanık’a yerleştim. Burada görev yaptığım okullardaki çocukların kalplerine dokunarak onların yeni dünyalar keşfetmesi için elimden geldiğince çabalıyorum.

“GÖKYÜZÜNDEN ÇOCUKLARIN HAYAL DÜNYASINA”

· Kitabınızda çocuk astronotlar Güldünya ve Alparslan’ın maceraları var. Uzay temasını çocuklara aktarma fikri nasıl doğdu?

Güldünya ve Alparslan’ın dünyanın ilk çocuk astronotları olmalarının ilhamı, ilk Türk astronot Hava Pilot Albay Alper Gezeravcı olmuştur. Sayın Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğu ülkemizde oldukça heyecan yaratmıştır ki bilhassa çocuklar için bu heyecan tarifsiz seviyelere ulaşmıştır. Ben de çocuklarda gözlemlediğim bu heyecanı Özgürlüğün Çocukları ile kaleme almak istedim. Özgürlüğün Çocuklarını yazarken en büyük ilham, yine çocukların hayal dünyalarının vermiş olduğu sonsuzluk hissi oldu. Gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz yıldızların bir çocuğun gözünde sınırsız maceralara açılan kapılar olabileceğini düşündüm. Çünkü her çocuğun kalbi, kendi evreninin merkezinde ışıldayan bir yıldızdır. Onlara yalnızca bir uzay hikayesi anlatmak değil, aynı zamanda özgürlüğün, cesaretin ve dostluğun değerini hissettirmek istedim. Benim için özgürlük sadece bir kuş gibi gökyüzünde uçmak değil; düşünebilmek, hissedebilmek ve birlikte hayal kurabilmektir. Çocuk kahramanların evrenin derinliklerinde yaptıkları yolculuk, aslında her çocuğun içinde taşıdığı “Neyi başarabilirim?” sorusuna cesurca bir yanıt olabilme özelliğine sahiptir. Bilindiği üzere “uzay” kavramı uzak ve ucu açık bir kavramdır; içerisinde keşfedilmeyi bekleyen gizemlerle doludur. Bu gizemlerin keşfi de araştırmacıların ve kaşiflerin görevidir. Ulaşılması imkansız gibi görünen uzay temasını işlediğim eserimde küçük okurlarıma vermek istediğim mesajlardan biri de şuydu: Ne kadar uzak, ne kadar imkansız görünürse görünsün, hayallerinizin peşinde doludizgin koşmak sizi özgürlüğe kavuşturacaktır.

· Eserinizde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na özel bir vurgu var. Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayram sizin için ne ifade ediyor?

Tarihte kimi günler vardır ki yalnızca bir takvim yaprağına sığmaz; içinde bulunan kahramanlarla büyür, çoğalır ve yüzyıllar ötesine ses olur. Gazi Mustafa Kemal’in armağanı olan 23 Nisan tam olarak böyle bir gündür. Bir yazar olarak, en önemlisi de Türk milletinin bir ferdi olarak bu anlamlı günü toprakta yeni yeşermeye başlayan iki filizin hikayesine benzetiyorum. Birinci filiz; milletin iradesini özgürce ortaya koyduğu, kendi kaderini kendi elleriyle yazmak için canla başla mücadele eden ve bunu 23 Nisan 1920’de açılan Meclis bahçesinden tarihin boş sayfalarına “Biz varız!” diye haykıran büyüklerin, aziz kahramanların hikayesidir. İkinci filiz ise Atatürk’ün “Küçük hanımlar, küçük beyler!” şeklinde seslendiği çocuklardır. Saf, berrak ve umut dolu kalplerinde geleceği taşıyan çocuklar… Çocukların “Ey büyük Atatürk!” diye seslendikleri Ulu Önderimizin bu günü çocuklara armağan etmesi, tarihin en önemli anlarından biri olmuştur. Çünkü çocuk demek gelecek demektir; gelecek ise hiç bitmeyecek öykülerin kaleme alınacak olması demektir. “Özgürlüğün Çocukları” için ise 23 Nisan sadece geçmişi anmak değil, geleceği yazmaya başlamak olmuştur. Her çocuk anlam dolu bir cümle gibidir. Cümleler birleştiğinde aziz milletimizin öyküsünü oluşturur. Sizlerin huzurunda bu anlamlı günü bizlere armağan eden Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, bizlere emanet edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın koruyucusu ve gelecek nesillere aktarıcısı olacağımızın sözünü vermek istiyorum.

“ONLARLA YENİDEN ÇOCUK OLUYORUM”

· Çocuklara yazarken nelere dikkat ediyorsunuz? Onların hayal dünyasına ulaşmak sizce nasıl mümkün oluyor?

Çocuklar için kalemi elime aldığımda yaptığım ilk şey yaşımı tamamen unutup onlarla birlikte yeniden çocuk olmak. Daha sonra onlarla koyu bir sohbete dalıyorum. Bu sohbet, öyle havadan sudan konularla değil; kalplerine dokunan, gözlerindeki parıltıyı ortaya çıkaran, düşlerini özgürleştiren hususlar üzerine. Çocukların düşlerini özgürleştirirken kendi hayal gücümün de zincirlerini kırarak bulunduğum dünyadan sıyrılıp çocuklar gibi; bir çiçekte kocaman bir ormanı görüyor, bir taşta gezegenler arası yolculuğa çıkıyor, bulutların üzerine bir ülke kurup halkın huzur içinde yaşaması için çalışan bir hükümdar oluyorum. Kelimeleri seçerken dilimin onların anlayabileceği yalınlıkta olmasına dikkat ediyorum. Karmaşık ve ağır cümleler kullanmaktan kaçınıyorum. “Özgürlüğün Çocukları”nı kaleme alırken dikkat ettiğim en belirgin özellik değerlere yer vermek oldu: sevgi, dostluk, cesaret, arkadaşlık, vatan ve bayrak sevgisi gibi… Son olarak şunu belirtmek isterim ki; çocuklara yol gösterici değil, onların elinden tutup birlikte hayallerine yürüdükleri bir arkadaş olmaya gayret ediyorum. Ellerinde kapanan kitapların, zihinlerinde yeni pencereler açmasını ümit ediyorum.

· Bugünün çocuklarıyla kendi çocukluğunuzu kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

Bu soruya cevap vermeden önce bir iç çekmemek mümkün değil. Bizim çocukluğumuz sokakların tozu, misketlerin içindeki renkli çizgilerin büyüsüyle geçerdi. Mahallenin ortasında kurulan oyunlarda, çoğu kendi ellerimizle yaptığımız derme çatma oyuncaklarla hayat bulurdu. Hayallerimiz, akşam vakti sokak lambasının altında kurulan saklambaçlarda “Elma dersem çık, armut dersem çıkma” diye gökyüzüne yükselen gülücüklere karışırdı. Dünyayı keşfetmek için ansiklopedi karıştırır, atlas sayfaları arasında kaybolurduk. Bugünün çocukları ise ekranların ışığında, dijital oyunların yetişilmesi güç hızında büyüyor. Dünyayı keşfetme yolları farklı; bir tıkla başka ülkeler, başka kültürler tanıyabiliyorlar. Hatta tanımakla kalmıyor, dünyanın diğer ucuyla istedikleri anda iletişime geçebiliyorlar. Tabii ki bu cümleleri bir eleştiri olarak söylemiyorum. Çağın getirmiş olduğu gereksinimler çerçevesinde ortaya çıkan bir çocukluk dönemi yaşıyorlar. Geçmişin çocukları sokakta koşarken hayal kurdu, bugünün çocukları ise sanal alemde kendi karakterlerini oluşturarak hayal kuruyor. Biz büyüklere düşen görev: Her çağın çocuğunun umut, her çocuğun gözlerinde parlayan ışığın yarının dünyasını kuracak ışık olduğunu unutmadan hareket etmektir.

“OKUL, EDEBİYATA AÇILAN BİR KAPI OLDU”

· Eğitimci kimliğiniz yazarlık sürecinizi ne şekilde etkiliyor?

Eğitimci kimliğim yazarlık sürecimde bana pusula olmuştur. Sınıfta karşılaştığım her bakış, her soru, her gülüş; yazarken kelimelerime yol gösteren işaretler oldular. Çocukların dünyasına nasıl girmem gerektiğini, kahramanlarımın nasıl bir karaktere sahip olması gerektiğini, hangi durumların onları meraklandıracağını sınıf ortamında öğrendim. Bir öğretmen olarak çocukların sadece bilgiye değil, aynı zamanda sevgiye, hayale, cesarete ve umut dolu anlatılara ihtiyacı olduğunu gördüm. İşte bu yüzden çocuklara bilgiyi öğretirken yalnızca saf bilgiyi değil; eğlendirmeyi, ufuk açmayı ve değerlerine sahip çıkmayı hedefliyorum. Eğitimci kimliğim bana şunu öğretti: Çocukların kalbine giden yol, onlara değer vermekten ve onları ciddiye almaktan geçiyor. Yazarlık sürecimde de bunu yapmaya gayret ettim.

“YENİ MACERALAR SERİSİ GELECEK”

· Gelecekte çocuklara yönelik yeni kitap projeleriniz olacak mı? Varsa ipucu verebilir misiniz?

Gelecek için benim de kurduğum, gerçekleştirmek için gayret ettiğim hayaller var. Bunların başında iyi bir “çocuk edebiyatı yazarı” olmak geliyor. Bu hedef doğrultusunda “Özgürlüğün Çocukları”nın yayın sürecini tamamladıktan sonra yeniden kolları sıvayarak çalışmalarıma başladım. Ömrüm yeterse yeni ve nitelikli eserler kaleme alarak okurlarımın karşısına çıkma arzusu içindeyim. “Özgürlüğün Çocukları”nı okuyan veya okuyacak olan çocukların bu ekip içerisinde olmak isteyeceğini, kendi hayal dünyalarında bu ekibin lideri olarak yeni maceralara atılacaklarını düşünüyorum. Bu sebeple ilerleyen süreçlerde “Özgürlüğün Çocukları”, başlarından geçen yeni maceralarla okurların karşısına çıkacaktır diye ümit ediyorum.

· Yazarlık yolculuğunda size destek olan kişi veya kişiler kimlerdi? Destek aldığınız kişilere tek cümleyle teşekkür etmek isteseniz bu cümle ne olurdu?

Özgürlüğün Çocukları adlı eserimin yazım süreci başta olmak üzere, evlatları için hayatlarını feda eden kıymetli annem Billur Yenidünya ve canım babam Mehmet Yenidünya’ya; hayatını bana ve oğlumuza adayan, gecesini gündüzüne katarak bana daima destek olan sevgili eşim Seher Yenidünya’ya; ailenin en küçüğü olmama rağmen fikirlerimi destekleyip bana her zaman saygı duyan ablalarım Mualla Cankaya ve Nejla Somuncu’ya; ağabeylerim Balkay Yenidünya ve Osman Yenidünya’ya teşekkür ederim. Eserin yazım sürecinde bana güvenerek cesaret veren, eseri bilgi ve birikimleriyle ilmek ilmek işleyen saygıdeğer editörüm, hocam İlknur Artuğ Hanımefendi’ye; eserin çizim sürecinde yazdığım satırları resimleriyle süsleyen Sayın A. Eda Eroğlu Oral Hanımefendi’ye ve eserin basım ve yayın sürecinde her türlü kolaylığı sağlayan, desteklerini esirgemeyen Servet Çocuk Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Servet Selçuk Hanımefendi’ye sonsuz şükranlarımı sunarım. İsimlerini zikrettiğim, dünyaya geldiğim ailem ve bana aile olan editörüm, çizerim ve yayıncım İlknur Artuğ Hanımefendi’ye şunu söylemek isterim: “Sizin desteğiniz olmasaydı, ‘Özgürlüğün Çocukları’ sadece yüreğimin bir köşesinde kalırdı; şimdi ise çocukların yüreğinde yaşayacak. Sizlere şükranlarımı sunuyorum.”

Kaynak: BAŞKENT GAZETESİ-TOLGA ALCA