Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunu Aslı Çoban, basketbol, voleybol, yüzme ve partnerli futbol gibi birçok branşta antrenörlük yapıyor. 2005 yılından bu yana binlerce çocuğa eğitim veren Aslı Çoban, antrenmanların ardından düzenlediği kitap okuma saatleriyle çocukların hem kitaplarla bağ kurmalarını hem de ifade yeteneklerini geliştirmelerini sağlıyor. Çoban 'ı diğer hocalardan ayıran özelliği ise 'gönüllü antrenörlük' yapıyor olması. Çoban, Sevgi Evleri'nde kalan ve depremzede çocuklara, gönüllü antrenörlük yaparak sporun sadece bedensel güce değil ruha da hitap ettiğini anlatıyor.

– Sporla tanışmanız nasıl oldu?
Aslında yolum önce halk danslarıyla kesişti. Anadolu Folklor Eğitim Merkezi’nde kurslara katılıyordum. Ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açtığı sınavlara girdim ve kazandım. O dönem genetik mühendisliğini düşünüyordum ama bir anda dansın peşinden gitmeye karar verdim. Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’na kaydoldum. Burada tüm spor branşlarıyla tanıştım, bölüm birincisi olarak mezun oldum ve antrenörlük diplomamı aldım.

– Gönüllü antrenörlük sizin için ne ifade ediyor?
Benim için gönüllü antrenörlük; karşılıksız, sadece sevgiyle yapılan bir emek. Sevgi evlerinde kalan çocuklara ve depremzede öğrencilere hiçbir ücret almadan ders veriyorum. Beni en çok motive eden şey ise çocukların bana sadece bir antrenör değil, bir abla ya da anne gibi bakmaları. Ailesini kaybetmiş, çok küçük yaşta yurda verilmiş çocuklarla bağ kurmak, onların hayatında küçük de olsa bir ışık olmak bana büyük güç veriyor.

ÇOCUKLARIN YALNIZLIKLARINA KAYITSIZ KALAMADIM
– Peki gönüllü olarak çalışmaya karar verme süreciniz nasıl gelişti?

Çocukların yalnızlıklarını gördükçe, buna kayıtsız kalamadım. Sporun onlara sadece fiziksel değil, ruhsal da katkı sağladığını fark ettim. O yüzden ücret beklentisi olmadan, tamamen gönüllü olarak bu yola girdim.

– Hangi kurum ve topluluklarla çalışıyorsunuz?
Çalışmalarım çok farklı alanlarda sürüyor. Belediyelerin spor tesislerinde, Naim Süleyman Spor Tesisi’nde, okullarda ve halk eğitim merkezlerinde dersler verdim. Bazen salon bulamazsam kendi imkanlarımla özel salon kiralayıp öğrencilerimle çalışıyorum. Onları sadece sporla sınırlamıyorum; kitap okuma kampanyaları düzenliyorum, sinema ve tiyatroya götürüyorum.

– Gönüllülük ile profesyonel antrenörlük arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
Arada çok büyük fark var. Gönüllü antrenörlükte kurallar esnek, daha çok eğitsel oyunlarla devam ediyoruz. Çünkü amacımız birincilik, ikincilik değil; çocukların gelişimi. Ama profesyonel antrenörlükte hedef çok net: birincilik. Disiplin, süreklilik ve motor gelişim burada olmazsa olmaz.

EN ÇOK MATERYAL EKSİKLİĞİ BENİ ZORLUYOR
– Çalışmalarınızda en çok ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

En büyük sıkıntımız materyal eksikliği. Mesela basketbol yaptırmak istiyorum ama 50 öğrenciye sadece birkaç top düşüyor. Isınma-soğuma için minder bulmak zor, voleybol için file olmuyor. Bir de kırsaldaki öğrencilerin ulaşım sorunu var. Yol parasını bulamayan çocukları kendi aracımla evlerinden alıp getiriyorum.

– Sporun özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki etkileri nasıl oluyor?

Spor çocukların motor gelişimini destekliyor. Ama bunun da ötesinde hayat tarzlarını değiştiriyor. Sağlıklı beslenmeye dikkat etmeyi öğreniyorlar, kötü alışkanlıklardan uzak duruyorlar. Sigara, alkol, madde gibi tehlikelerden spor sayesinde uzak kalıyorlar. Aile bağları güçleniyor, okul ve spor arasında sağlıklı bir denge kuruyorlar.

– Gönüllü antrenörlük sizce toplumsal dayanışmaya nasıl katkı sağlıyor?
İnanılmaz bir bağ oluşuyor. Çocuklar başta ücretsiz olduğuna inanmıyor ama geldiklerinde gerçekten sevgiyle karşılandıklarını görüyorlar. Bu da sadece çocuklarda değil, ailelerinde de güven yaratıyor. Bir süre sonra herkes birbirini desteklemeye başlıyor. Aslında eğitimin temeli sevgiye dayanıyor.

– Aileler ve çevre bu çalışmalara nasıl bakıyor?
Önceleri biraz tereddütlü oluyorlar ama çocuklarındaki değişimi görünce onlar da sahipleniyor. Destekleri arttıkça projeler büyüyor.
– Sevgi evlerindeki ve depremden etkilenen çocuklara yönelik çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Sevgi evlerinde kalan kardeşleri eğitimlerim sayesinde bir araya getirdim. Depremzede çocuklarla ise bambaşka bir süreç yaşadık. Mesela hiç konuşmayan bir çocuğumuz vardı, eğitimlerimiz sayesinde konuşmaya başladı. Parmağını yiyen, travma yaşayan çocuklar zamanla sağlığına kavuştu. Bu dönüşümler benim için en büyük mutluluk.

– Bugüne kadar kaç çocukla çalıştınız?
2005 yılından bu yana binlerce çocuğa eğitim verdim. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Kimse Yüzme Bilmeyen Kalmasın” kampanyasında Haymana’dan Sincan’a kadar portatif havuzlarda binlerce öğrenciye yüzme öğrettim.

– Yeni projeleriniz var mı?
Evet, şu anda çok büyük bir projenin hazırlığındayız. Kasım başında sahnelenecek, aslında yurtdışında uygulanmış bir projeyi Türkiye’de üstlenen kişi olarak bu çalışmaya yoğunlaştım.

Muhabir: Nursel DİLEK MANAVBAŞI