Ankara’nın yazı da, kışı da çekilmez.
İlkinde sıcaklar, ikincisinde kuru soğuk dayanılmaz bir işkencedir adeta.
Ama ilkbaharı da, sonbaharı da başkadır Başkent’in.
Ne kavurucu sıcak, ne dondurucu soğuk.
Soluklanma fırsatıdır…
‘’Oh be’’ dedirten günlerle doludur ilkbahar ve sonbahar.
İlkini çoktan gerilerde bıraktık, şimdilerde hakim olan sonbahar…
Ama ‘’oh’’ları, ’’ah’’lara dönüştüren yönleri de vardır sonbaharın.
Sağlık sorunları gibi mesela…
Sonbaharlar birlikte havaların soğuması, kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirme gribe zemin hazırlar.
Polen derdi vardır bir de. Polenler sadece ilkbaharda değil, bazı bölgelerde sonbaharda da alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
Sonbaharda gün ışığı azalır. Bu durum bazı insanlarda ruh halini olumsuz etkileyebilir.
Mevsim değişikliği bazı sağlık sorunlarını da peşinden getirir. Sabah soğuk, öğle saatlerinde sıcak havalar soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara neden olabilir.
Havanın nemli olması, iyi havalandırılmayan yerlerde küf oluşumuna yol açar.
Kombi veya soba hazırlıkları başlar. Bakım ve onarım masrafları gündeme gelir.
Güneş ışığı azaldıkça vücut serotonin (mutluluk hormonu) üretimini azaltabilir.
Tatil dönemi bitmiş, okul ve iş yoğunluğu başlamıştır; bu da insanlarda bunalma hissi yaratabilir.
Zorlukları da az değildir sonbaharın ama
Güz gelince başka bir güzeldir Ankara…