Tan Oral'ın hep anımsadığım bir karikatürü var:

Parmaklarına sargı bezi dolanmış bir el daktilonun tuşlarına dokunuyor…

Tuşlarsa birer çivi..

Öyleydi o yıllar.

Kalem kullanıyor olmak, daktilonun tuşlarına basıyor olmak her an cezaevine girmeyi göze almaktı.

Onlarca yazar ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ya da hapislere atılmıştı.

12 Eylül karanlığından söz ediyorum.

O yılları yaşamış olanlar anımsar…

O karanlığın içinde Ankara'da 'Arayış' diye bir dergi çıkardı.

Çıkardı ama, dergi bürosunun önünde bir askeri araç beklermiş gün boyu. Bir de sivil polis.

O dönem yasaklı olan Bülent Ecevit'in çıkardığı bir dergi.

Başyazıları da o kaleme alırdı.

Neylersin ki, Ecevit'in yazı yazması yasaklandı sonra.

Aynı köşede yine yazılar yayımlanıyordu. Ama imzasız.

Biz o yazıları hep Ecevit'in yazdığını düşünürdük.

Çok sonra öğrendik ki Ecevit'in değilmiş o yazılar.

***

Bu bir yana…

O yazılardan birisi, dava konusu olur.

Çünkü o dönemki Danışma Meclisi'yle ilgili 'Siyasi Şov' başlıklı yazıda (*) şu ifadeler geçmektedir:

'...Yoksa Danışma Meclisi'nin ileriye yönelik hesapları olan bazı emekli aktörlerin 'siyasi şov' sahnesi haline dönüşmesini şimdiden kabullenmek gerekir.'

Buradaki 'emekli aktörler' sözü yönetimi rahatsız etmiştir.

Yazı imzasız olduğu için derginin Yazıişleri Müdürü yargılanır.

Yargılanır ve ceza alır. 2 ay 15 gün hapis yatar.

Kim mi o yazıişleri müdürü?

Nahit Duru.

Nahit Duru, hapiste yatmayı göze alarak mahkemede yazıyı yazanın kim olduğunu söylemeyip, onurlu bir davranış göstermişti.

Peki, bizim Bülent Ecevit'in diye okuduğumuz o yazıları kaleme alan mı?

Şaşıracaksınız…

O yıllarda genç bir gazeteci olan Ertuğrul Özkök.

Özkök, 23 yıl sonra olayı anlatırken, yazısını (**) şöyle bitiriyordu:

'Gelelim mahrem soruya.

Yazdığım bir yazıdan dolayı başka birinin 2 ay 15 gün hapis yatması bende nasıl bir etki yarattı?

Bir suçluluk hissettim mi?

Çok tuhaf, o kadar fazla hissetmedim. Çünkü o günler, ortak bir idealin ve dayanışma duygusunun yarattığı iklimde yaşıyorduk.

O ürün hepimizin ortak malıydı ve sorumluluğunu da ortak taşımalıydık.

Ama itiraf edeyim, bugün geriye baktığımda o güne göre daha fazla üzülüyorum.'

***

Nahit Duru'yu son yolculuğuna uğurladık da…

Onun 12 Eylül karanlığından alacaklı olduğu bu konu geldi usuma…

___________________

(*) Arayış Dergisi, 22 Ağustos 1981, Sayı: 27.

(**) 'O Yazıyı Yazan Bendim', Ertuğrul Özkök, Hürriyet Gazetesi, 27 Temmuz 2004.