Son yazımızda, Osmanlı'dan Cumhuriyete deniz kuvvetleri denilebilecek bir gücün intikal etmediğini ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede bu durumun yaratacağı olumsuz sonuçları gören Mustafa Kemal Paşa'nın bu duruma karşı harekete geçtiğini söylemiştik...
Ancak bu konuya devam etmeden önce Osmanlı devletinin son döneminde Doğu Akdeniz bölgesinde yaşananlara kısaca bir göz atmamız gerekiyor.
***
O dönemde Doğu Akdeniz, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinin egemenliği altına girmiş durumdaydı...
Mısır Kavalalı Mehmet Ali Paşa hanedanı döneminde fiilen Osmanlı'dan kopmuş; bu koşullarda 1869 tarihinde Süveyş Kanalı açılmıştı...
Doğu Akdeniz'deki 'ezeli' rakibimiz Yunanistan Balkan savaşı öncesinden başlayarak donanmasını güçlendirmişti.
***
Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla birlikte Doğu Akdeniz ticareti tekrar canlandı ve bölge sömürgeleştirme yoluyla dünyayı paylaşma peşinde koşan büyük devletler arasında paylaşım mücadelelerine sahne oldu...
1877-1878 Osmanlı Rus savaşı (93 harbi) sırasında Osmanlı orduları yenilince İstanbul'u ve boğazları tek başına Rusya'ya kaptırmak istemeyen İngiltere duruma müdahale ederek Rusya'yı durdurdu; bunun karşılığında Kıbrıs'ın yönetimini aldı... Osmanlı devleti Birinci Dünya Savaşına Almanya safında katılınca da adayı ilhak etti.
1882 yılında Mısır, İngiltere tarafından işgal edildi...
Otuz yıl içinde Osmanlı devleti aralarında Rodos ve Girit'in de bulunduğu Doğu Akdeniz ve Ege adalarının tamamını kaybetti.
***
İşte bu koşullarda Mustafa Kemal Paşa, bir donanma oluşturulması kararını aldı ve bu yönde ilk adım, 30 Aralık 1924'te Bahriye Bakanlığı'nın kurulmasıyla atıldı...
Deniz kuvvetlerini kara birliklerinin bir yardımcısı ve tamamlayıcısı olarak gören geleneksel anlayışın temsilcileri olan dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fevzi Çakmak ve ordu komutanları böyle bir bakanlığın kurulmasına karşı çıktılarsa da engel olamadılar...
Ne var ki, bu olumlu girişim hiç beklenmeyen bir yerden bizzat bakanlığı tepesinden büyük bir darbe yedi.
***
İlk Bahriye bakanı, emekli binbaşı olan Cebeli Bereket (Osmaniye) mebusu 'Topçu' İhsan Bey'di (Eryavuz)...
İstiklal mahkemelerinde başkanlık yapan, zaferden sonra ise emekliliğini isteyerek ticarete atılan İhsan Bey, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Ankara romanında anlatılan 'zengin olmaya karar vermiş eski kahraman'ların tipik bir örneğiydi... Etkili bazı kişileri de yanına alarak bir şirket kurmuş, Türkiye İş Bankası'nın kurucuları arasında yer almış, mebus olduktan sonra ticareti sürdürdüğü gibi bakan olduktan sonra da bu işleri bırakmamıştı...
Yeni bakanlığın ilk önemli icraatı o dönemde Haliç tersanesinde yatmakta olan ünlü Yavuz (Goeben) zırhlısını onarma ve yeniden deniz kuvvetlerine katma kararını almak oldu...
Ancak onarım için yeterli büyüklükte bir havuz o dönem tersanede bulunmamaktaydı...
Bunun üzerine iki büyük ihale açıldı; birincisi havuzun yapımı, ikincisi Yavuz'un onarımı için...
Bu ihaleler için bütçeden o zaman çok büyük bir para olan iki milyon lira ayrıldı...
Bu para, esas işleri komisyonculuk olan o dönemin 'aferistleri'nin (iş takipçileri için kullanılan bir sıfat) iştahını kabarttı...
Havuz ihalesini içeriden bilgi aldığına inanılan bir Alman firması rakibinin çok az altında bir fiyat vererek aldı...
Yavuz'un onarımı ihalesini alan firmanın komisyonculuğunu ise Bahriye Vekili İhsan Bey'in yakın arkadaşı olan bir diğer 'eski kahraman' Sapancalı Hakkı Bey yapmaktaydı...
Dönemin başbakanı İsmet Paşa, ihale sırasında yaşanan olaylara itiraz ederek ihalenin sonuçlanmasına karşı çıktıysa da etkili olamadı.
***
Sonuçta ihaleler tam anlamıyla fiyaskoyla sonuçlandı; çünkü yapılan havuzun boyutları Yavuz'u alamayacak kadar küçüktü... Gemi buraya sokulmaya çalışılırken yeni hasarlar aldı... Bunun üzerine Yavuz'un onarımını yapacak olan firma fiyat artırdı...
Skandal, Cumhuriyet tarihinin ilk büyük siyasi yolsuzluk davası olarak bilinen 'Yavuz-Havuz davası'na yol açtı...
Bakan İhsan Bey ve bu işe karışan arkadaşları Yüce Divan'da yargılanarak mahkum oldular... Dokunulmazlığı kaldırılan İhsan Bey, 26 Ocak 1928'de tutuklandı... Bakanlık, Başbakan İsmet Paşa'nın talebi üzerine kapatıldı.
Bu talihsiz olay, deniz kuvvetlerinin gelişmesi üzerinde olumsuz bir etki yarattı... Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın bakanlığın faaliyet döneminde 2 kruvazör, 2 denizaltı, 2 torpido kruvazörü ve 3 küçük muhripten oluşan ilk donanma kurulmuş oldu.
(Devam edecek)