Son yazımızda inşaat, gayrimenkul, enerji ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren büyük bir şirketler grubunun yönetim kurulu başkanlığını yapan ve bugüne kadar İstanbul'da 30 binin üzerinde konut inşa etmiş bulunan Ali Ağaoğlu'nun 'İstanbul'un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizinden, demirleri hurdadan çektik' sözlerini aktarmıştık...
Ağaoğlu, 1999 depreminin onuncu yıl dönümü dolayısıyla yaptığı o açıklamada İstanbul'daki yapı stokunun yüzde 70'inin deprem açısından güvenli olmadığını belirtmiş, 'Binalar resmen iman kuvveti ile ayakta duruyor. Binaların 17 Ağustos'ta nasıl karton gibi yıkıldığını unutmamak lazım.' demişti...
Ağaoğlu'nun 20 Ağustos 2009'da Referans Gazetesi'ne yaptığı bu açıklamanın üzerinden de on yılı aşkın bir süre geçti. O günden bugüne kadar adalet mekanizmasının bu itirafla ilgili bir işlem yapıp yapmadığını bilmiyoruz; ama bu binaların büyük bir bölümünün daha da eskimiş ve depreme karşı daha dayanıksız bir hale gelmiş olarak yerlerinde durduğunu biliyoruz.
***
Türkiye'de her zaman ve her konuda yapılması gerekenler bilindiği halde alınması gereken önlemler hayata geçirilemiyor...
Bunun en büyük nedeni, çıkara ve paraya endekslenmiş olan neoliberal düzen...
Bir çok kurum gibi depreme hazırlık konusunda kendilerine önemli görevler düşen yerel yönetimler de bu çürümüş düzenden etkileniyor...
İyi niyetli belediye başkanları yok değil...
Ama çoğu zaman onlar da işbaşında kalabilmek için yasanın getirdiği zorunlulukları bir kenara atıp düzenin gereklerini yerine getiriyor!
***
Yine de bu durumun istisnaları var...
Hemen hatırımıza gelen olumlu örneklerden biri halen işbaşında bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi. İBB, iki yıl önce İstanbul'un tüm ilçelerini tarayarak 7.5 büyüklüğünde bir depremin yaratacağı hasarları gösteren bir rapor hazırladı ve bunu bir kitapçık haline getirerek geniş ölçüde dağıttı...
Ancak raporda kullanılan veriler tartışmalı; çünkü mevcut konut sahiplerinin büyük bir bölümü ya inceleme masraflarını karşılayamayacağı ya da yapılacak inceleme sonrasında evleri hakkında yıkım kararı alınacağı korkusuyla incelemeye izin vermiyor...
Bu nedenle belediye bünyesinde 'ücretsiz hızlı tarama ekipleri' kuran İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde İstanbullulara şu çağrıda bulundu:
'Bu hayat memat meselesi başka bir şey değil. İstanbullulara çağrımdır, riskli yapıları taramamıza izin verin. Şu ana kadar, 1999 öncesi yapılmış 107 bin binadan ne yazık ki sadece 29 bini tarama yapmamızı kabul etti. Gerçek tabloyu görmek ve birlikte çözüm üretmek zorundayız.'
***
Son depremden sonra inceleme konusunda görülen bu çekingenlik bir ölçüde kırıldı ve müracaatlarda bir artış oldu...
Bu artışta İBB'nin kiracılara inceleme başvurusu yapma hakkını tanıması da olumlu rol oynadı...
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökce, uygulamanın başlatılmasını izleyen 3,5 yılda 29 bin 700 başvuru yapılmışken, son depremlerin ardından bir haftada 50 bini aşkın bina için başvuru yapıldığını açıkladı.
***
Malûm, 'hızlı inceleme' konusu tartışmalı bir konu...
Özellikle deprem sonrasında 'hasarlı' binaların 'hızlı inceleme' adı altında doğru dürüst incelenmeden 'az hasarlı' olarak gösterildiğine dair şikayetler sık sık gündeme geliyor...
Ancak İBB'nin deprem öncesinde önlem alma amacıyla yaptığı 'hızlı tarama' ile deprem sonrasında mağdurlar yaratan hızlı incelemeye dayalı 'hasar raporları' arasında bir ayrım yapmak gerekiyor.
(Devam edecek)