Önceki yazımızda geçmişte yaşadığımız deprem felaketlerinden alınabilecek dersler konusunda nasıl sınıfta kaldığımızı anlatmış...
'Bir başka tehlikenin daha yaklaştığını hepimiz biliyoruz: İstanbul depremi' demiştik...
Daha sonra Prof. Dr. Naci Görür'ün, olası İstanbul Depremi için adeta feryat ederek, 'İstanbul'da deprem olursa bu kadar can kaybıyla da kurtulamayız. Aklımızı başımıza toplayalım. Oturup çalışma ve doğruyu yapmak zamanı' sözlerini aktarmıştık.
***
Ülkemizin saygın jeolog ve deprem bilimcileri ile dünyanın hemen tüm önemli jeologları önümüzdeki dönemde İstanbul'da şiddetli bir deprem olacağı konusunda fikir birliği içindedir...
Bu konuda bir tartışma varsa o da depremin olup olmayacağı konusunda değil hangi tarihler arasında ve hangi şiddette olacağı konusundadır...
Dahası, tarihi ve şiddeti konusundaki tahminler ne olursa olsun herkesin üzerinde birleştiği gerçek, İstanbul'un depreme hazır olmadığıdır.
***
Örneğin, Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat, 7 yıl içerisinde İstanbul'da 'yüzde 64 olasılıkla' 7 şiddetinin üzerinde bir deprem olabileceğini kamuoyuna duyurmuş bulunmaktadır...
Prof. Kalafat depremin zamanı ve şiddeti arasındaki ilişkiyi şöyle kurmaktadır:
'Bunun yeri bellidir ama zamanını söyleyebilmemiz mümkün değildir. Yapabileceğimiz yalnızca istatistiksel çalışmalardır. Bu da işte 2030'a kadar yüzde 64 olasılık, 2050'ye kadar yüzde 75 olasılık 2090 kadar yüzde 95 olasılıkla bu deprem olacaktır.'
***
Yaklaşık 7 şiddetinde bir deprem, depreme karşı tüm hazırlıklarını yapmış ve yapılarını depreme dayanıklı hale getirmiş bir kent için bir felaket anlamına gelmez...
Ancak İstanbul böyle bir kent olmaktan uzaktır...
Peki, nasıldır?.. Bırakalım, bunu biz değil İstanbul'un 'inşaat krallarından' Ali Ağaoğlu anlatsın.
***
Ancak sözü Ağaoğlu'na bırakmadan önce bir noktayı hemen hatırlatalım:
Ağaoğlu'nun aşağıda aktaracağımız sözleri, 'afaki' bir takım laflar ederek medyada kendisinden bahsettirmek isteyen sıradan bir iş insanının spekülatif sözleri değildir...
Ağaoğlu, şu anda inşaat, gayrimenkul, enerji ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren büyük bir şirketler grubunun Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmaktadır. Bugüne kadar 30 binin üzerinde konut inşaatını tamamlamıştır ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek rakamlı toplu satışlarını gerçekleştirmiş bulunmaktadır.
***

Ağaoğlu, 20 Ağustos 2009'da, 17 Ağustos 1999 depreminin 10. yıldönümü dolayısıyla Referans Gazetesi'ne yaptığı açıklamada İstanbul'un konut yapısına ilişkin, olarak şunları söylüyor:
'Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. İstanbul konut inşaat sektörünü en iyi bilen isimlerden biri olarak söylüyorum; mevcut yapı stokunun yüzde 70'i deprem açısından güvenli değil. 1970'li yıllarda İstanbul'un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizinden, demirleri hurdadan çektik. O zamanın şartlarında en iyi malzeme buydu. Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul'a ordu bile giremez, ölen şanslıdır.'
Ve şu uyarıda bulunuyor:
'En lüks semtlerdeki o süslü püslü binalar için konuşuyorum; çoğu sadece tuğla üstünde duruyor, içleri gitmiş. (...) Kısacası kum kötü, malzeme kötü, işçilik kötü. Tüm firmalar böyle çalışıyordu. Belki karamsar bir tablo çiziyorum ama ilkokuldan bu yana işin içindeyim. İşin mutfağında yetişen biri olarak söylüyorum. Mevcut yapı stokunun yüzde 70'i deprem açısından güvenli değil. Binalar resmen iman kuvveti ile ayakta duruyor. Binaların 17 Ağustos'ta nasıl karton gibi yıkıldığını unutmamak lazım.'
(Devam edecek)