Kahramanmaraş depreminin bize gösterdiği bir gercek var:
Günümüzde bilim, depremin gerçekleşebileceği bölgeleri ve zaman dilimini bize gösterebiliyor; teknoloji ise depreme karşı alınabilecek önlemleri ve deprem gerçekleştiğinde yol açacağı kayıpları asgariye indirmek için ne yapılması gerektiğini öğretiyor...
Dolayısıyla akla ve bilime inandığınız, gerekli eğitim ve donatıma sahip olduğunuz takdirde en şiddetli depremleri bile çok az bir can ve mal kaybıyla atlatabilmek mümkün.
***
Bu yazının önceki bölümlerinde Japonya'nın yaşadığı depremlerden çıkardığı dersler sonucunda bilimden ve teknolojiden yararlanarak Türkiye'deki Maraş depremine yakın büyüklükteki depremleri nasıl kayıpsız denebilecek şekilde atlatabildiğinin örneklerini verdik...
Bu uygulamalardan yararlanarak 'deprem öncesi' ve 'deprem sonrası' dönemde yapılması gerekenleri belirten örnek bir el kitabı oluşturmak mümkün...
Türkiye'de yaşanan 1999 yılındaki Gölcük/Düzce depremleri ve Kahramanmaraş depremlerinin öncesi ve sonrasındaki uygulamalardan ise 'yapılmaması gerekenler' konulu bir broşür hazırlanabilir!
***
Aslında ülkemiz bilim ve teknoloji açısından geri bir ülke değil...
Cumhuriyet döneminde aklı ve bilimi esas alan bir eğitim sistemi kuruldu ve bu miras sayesinde yakın zamana kadar alanlarında son derece yetkin bilim insanları ve teknik personel yetiştirildi...
Ancak bu 'tabaka' adım adım eriyor, daha doğrusu eritiliyor.
***
Kahramanmaraş depremi öncesinde ülkemizin bir çok önde gelen jeoloğu, jeofizikçisi ve mühendisi hem bireysel olarak hem de mensup oldukları kurumlar aracılığıyla depremin yeri ve büyüklüğü konusunda uyarılarda bulundular...
Kendi alanlarında her biri dünya ölçeğinde saygı gören profesörlerimiz Naci Görür, Ahmet Ercan, Celal Şengör hemen aklımıza ilk gelen örnekler...
Meslek kuruluşları da kurumsal raporlar hazırlayarak yetkili kurumlara sundular.
***
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan'ın 2 Mart 2021'de yazarak, Cumhurbaşkanı ve AFAD dahil birçok kuruma gönderdiği bir mektup bunun örneği...
Halk TV yayınına katılan ve 2 yıldır yetkilileri konuya ilişkin uyardıklarına dikkat çeken Hüseyin Alan, bu mektupla ilgili şu bilgileri veriyor:
'2 yıl önce deprem danışma kurulu öncülüğünde 24 kentimizin 18'ine, Hatay'a, Kahramanmaraş'a ilişkin raporlar yayımladık. Geçen yıl Cumhurbaşkanımız dahil olmak üzere, ilgili siyasi partilere, bölge milletvekillerine tek tek gönderdik. Alınması gereken tedbirleri yazdık. Odamızın web sayfasında bu raporlarımız var, kimlere gönderdiğimiz var. Ama bugüne kadar ne o ilin milletvekilleri ne yetkili kurumları geri dönüş yaptılar.'
***
Tek başına bu olay bile 1999 depremlerinden yeterince ders alınmadığını ortaya koyuyor...
Peki, yaşadığımız şu son depremlerden de ders alınmayacak mı?..
Aynı hatalar bir kere daha tekrarlanacak mı?
***
Bir başka tehlikenin daha yaklaştığını hepimiz biliyoruz: İstanbul depremi...
Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul Depremi için adeta feryat ederek, 'İstanbul olursa bu kadar can kaybıyla da kurtulamayız. Aklımızı başımıza toplayalım. Oturup çalışma ve doğruyu yapmak zamanı' diyor...
Bu gerçeği yalnız ülkemizin saygın jeolog ve deprem bilimcileri değil dünyanın hemen tüm önemli bilim insanları görüyor ve önlem çağrısında bulunuyor. Örneğin Kiel Geomar Helmholtz Okyanus Araştırmaları Merkezi'nden Heidrun Kopp ve Alman Yerbilimleri Araştırma Merkezi'nden (GFZ) Marco Bohnhoff, geçtiğimiz günlerde İstanbul'dan geçen fayın kırılma zamanının geldiği ve depremin 7,4 büyüklüğünde olmasının beklendiği uyarısını yaptılar.
(Devam edecek)