Önceki yazımızda bizde 'meşrutiyet', 'meşveret' gibi kavramların oldukça erken sayılabilecek bir dönemde tartışılığını, hatta uygulamaya konulduğunu, buna karşılık cumhuriyet sözcüğünün en radikal aydınlarımız tarafından bile telaffuz edilemediğini söylemiştik...

Bunun en büyük nedeni, cumhuriyet idaresinin kurulmasının 500 yılı aşkın bir süredir hüküm süren üstelik 'halife'lik ünvanını da taşıyan bir hanedanın iktidarına son verilmesi anlamına gelmesiydi...

O nedenledir ki, gençlik yıllarından bu yana cumhuriyet yönetimini kurmayı hayal eden Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresine hazırlanırken Mazhar Müfit Kansu'ya gizli tutulması kaydıyla yazdırdığı notlarda Milli Kurtuluş Savaşı sonrasında hükümet biçiminin 'cumhuriyet' olacağını belirtmiş, ama bu düşüncesini uzun süre 'kutsal bir sır' olarak saklamayı yeğlemişti.

***

Erzurum Kongresi öncesinde yazılan bu not o sıralar gizli tutulsa da, Mustafa Kemal Paşa'nın cumhuriyetçi eğilimler taşıdığı çevresindeki bir çok kişi tarafından bilinmekteydi...

Hatta Erzurum Kongresinin hazırlıklarına başından itibaren katılan ve daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde Mustafa Kemal Paşa'ya karşı kurulacak İkinci Grup içinde yer alacak olan bazı bölge delegeleri bu nedenle onun kongreye katılmasına dahi itiraz etmişler, ancak Kazım Karabekir Paşa tarafından kendilerine teminat verilmesi üzerine itirazlarını geri çekmişlerdi...

Bu tartışma, Milli Kurtuluş Savaşı boyunca devam edecek ve Atatürk ile yakın arkadaşları olan Rauf Bey, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ve Kazım Karabekir arasındaki ayrılığın temel nedenlerinden biri olacaktı.

***

30 Ağustos zaferinden sonra Padişah Vahdettin'in bir İngiliz zırhlısıyla yurtdışına kaçması ve Lozan görüşmelerine Ankara hükümetinin tek yetkili olarak katılması üzerine yeni hükümetin alacağı şekil konusunda tartışmalar yoğunlaştı...

O günlerde İcra Vekilleri Heyeti Başkanı, yani Başbakan olan Rauf Bey (Orbay) Mustafa Kemal Paşa'yı Refet Paşa'nın Keçiören'deki bağ evine akşam yemeğine davet etti. Yemekte Rauf Bey'in yanı sıra Refet Paşa, Ali Fuat Cebesoy Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve Cafer Tayyar Paşa gibi hem ordu hem de siyasette etkin kişiler de vardı...

Rauf Bey, yemekten sonra Paşa'ya 'Kemal, Meclis senden korkuyor. Senin cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Şimdi vatan kurtulduğuna göre artık emaneti sahibine iade etmenin zamanı geldi.' dedi... Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey'e kendisinin ne düşündüğünü sorması üzerine de 'Babam padişahın başmabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet edemem. Padişah bir İslam halifesi, ben de Müslümanım. O makamlar uhrevi makamlardır. Kaldı ki, bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de bu yönetimdir, cumhuriyet değil' cevabını verdi...

Masada yer alan diğer arkadaşları da Rauf Bey'e destek çıktılar ve Mustafa Kemal Paşa'nın Meclis kürsüsünden padişahlık kurumuna bağlılığını açıklamasını istediler...

Bu dayatma karşısında Mustafa Kemal Paşa, orada bulduğu bir kağıt parçasının arkasına 'Günü geldiğinde padişahla ilgili kararı en yüce icrai organ olan BMM verecektir' yazdı ve masadakilere sordu: 'Bu sizi ve Meclis'i tatmin eder mi?'...

Masadakiler, Meclis'ten öyle bir karar çıkmayacağından o kadar emindiler ki, rahatladılar ve öneriyi kabul ettiler.

***

Ancak gelişmeler hiç de Rauf Bey ve arkadaşlarının umdukları gibi olmadı...

Padişah'ın Milli Kurtuluş Savaşına karşı izlediği düşmanca tutum ve zaferden sonra bir İngiliz zırhlısıyla ülkeden kaçması üzerine hanedana duyulan saygı büyük ölçüde ortadan kalktı...

Bu firarın yarattığı siyasi boşluk ise Mustafa Kemal Paşa ve onun başta İsmet Paşa, Mareşal Fevzi Çakmak ve Cumhuriyet Halk Fırkası içinde toparlanan genç kadrolar tarafından dolduruldu.

***

Özellikle Lozan Barış Anlaşmasının imzalanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa ve kadrosu devlet mekanizmasına hakim olunca cumhuriyetin ilanını önlemek muhalifler açısından imkansız hale geldi...

Bu da Keçiören toplantısında kendilerini Mustafa Kemal Paşa'ya ültimatom verecek kadar güçlü hisseden Rauf Bey ve etrafındaki siyasetçilerin hükümetten çekilmelerine yol açtı...

Rauf Bey ve arkadaşları daha sonraki gelişmeleri çaresizlik içinde izleyecekler ve Cumhuriyet'in ilan edildiğini ancak 29 Ekim gecesi cumhuriyeti kutlamak için ateşlenen top seslerini duyunca öğreneceklerdi.

(Devam edecek)