Benzin fiyatları kuş misali…

Uçtukça uçuyor…

Bakalım sonu nereye varacak…

Ama benim saf vatandaşımın umurunda mı?

Sokak röportajında, akaryakıt fiyatlarındaki dur durak bilmez artışlarla ilgili görüşü sorulan zeka küpü vatandaşın yanıtı o umursamazlığın, daha doğrusu o umursamazlığın ardında yatan cehaletin, zeka özrünün hangi noktalara vardığını gösteriyor açıkça.

‘’Bana ne‘’ diyor umursamaz bir tavırla ‘’Kaç lira olursa olsun. Ben her zaman 50 liralık benzin alıyorum’’ diye tersleniyor üstelik.

‘’Dolar almış başını gidiyor’’ demeye kalkıyorsun, ‘’Varsın gitsin. Benim dolarla işim olmaz. Ben harcamalarımı Türk lirasıyla yapıyorum’’ diye çıkışıyor bu kez.

Sonrasında benzin istasyonuna gidip 50 liralık benzin istediğinde, görevlinin pompayı burnuna yaklaştırıp, ‘’üç defa koklama hakkın var’’ dediğinde de anlamsız anlamsız bakıp, ‘’deli mi ne’’ diyerek uzaklaşıyordur herhalde.

Benim saf kardeşim kasaba gidip, bırakın bir kiloyu yarım kilo kıyma isteyip de 50 lira uzattığında nasıl bir karşılık göreceğini akla getirmek bile istemiyor insan.

Kasap da zor durumda…

Onun derdi de dağlar gibi…

Satıyor ama

Belki kendi evine götüremiyor.

Her neyse…

Kasap en kötü ihtimalle, kemiğinden, dalağından idare eder yine.

Biz gelelim yine senin durumuna…

Çarşıda, pazarda alış-veriş yaparken benzine mazota gelen zammı unut gitsin…

Sen yine 50 lirayı uzat…

Uzat ama bir gün önce bir kilo soğan, bir kilo da patates alabildiğin o parayla şimdi neden yarımşar kilo alabildiğini bir düşün.

Para aynı para,

Miktar aynı miktar.

Bir gün önce bir kilo sağan ve patates alabiliyorken,

Neden bir gün sonra aynı miktar parayla aynı ürünlerden yarımşar kilo?

Havuz problemi gibi değil mi?

Zor ki ne zor…

Çözdüğün gün…

Uyanışının miladı olacak…

Hadi bakalım,

Zaman akıp gidiyor…