Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi El Sanatları Öğretmenliğinden mezun olan Didem Özkorucuklu, 6 yıl önce Ankara Olgunlaşma Enstitüsine atanmış. Özkorucuklu'nun cam yolculuğu enstitüye atanınca başlamış. Cam tozlarını sanat eserine dönüştüren Özkorucuklu, 'Mine, nostaljiyi modern sanatlarla buluşturdu.' diyor. 22 yıldır eğitmenlik yapan Özkorucuklu, enstitüdeki öğretmenlerden ve dışarıdaki ustalardan özel eğitim alarak bu yolculuğa başlamış. 'Benim için ikinci bir sanat ve meslek oldu' diyen Özkorucuklu, konuşmasını şöyle sürdürdü:'El sanatlarının her alanında çalıştım. El sanatları deriyi, takıyı, dokumayı, çiçeği, keçeyi, nakışı içine alır. Tabii, nakış biraz daha özel bir branşlaşma ister. Kuyumculuk da çok farklı bir boyut. Cam tozlarını, bakır ve gümüşle harmanlayıp takılar yapıyorum. Bunu da Olgunlaşma Enstitüsü'nde öğrendim. 1 yıllık özel eğitimden sonra burada mine sanatının eğitmenliğine başladım.'
Ankara Olgunlaşma Enstitüsünün misyon ve vizyon olarak çok farklı olduğunu söyleyen Özkorucuklu, her şeyden önce enstitünün proje bazlı çalıştığını söyledi. Özel projelerin dışında hobi kurslarında da eğitmenlik yaptığını belirten Özkorucuklu konuşmasına şöyle devam etti: 'Bu sene de guruplarımız oldukça yoğundu. Kuyumculuk Takı Çizimi ve Üretim kursu ayrıca Mine Teknikleri olmak üzere iki ayrı branşta kurs öğrencileri ile bir sergi açtık. Böylelikle öğrenciler, hem sıcak mine hem de kuyumculuk tekniğini öğrendiler.'
GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Mine sanatının tarihinin milattan önce 13'üncü yüzyıla uzandığını ifade eden Özkorucuklu, sıcak minenin, cam tozlarının 800-850 derece fırınlanarak pişirilmesinden oluşan bir sanat olduğunu belirterek şöyle konuştu: 'Mine, eski bir Türk sanatı ama unutulan bir sanat. Biz yıllarca sıcak mine tekniğini uygulamamışız. Sonra bu tekniği Japonlardan tekrar edinmeye çalışmışız. Mine sanatı, Japonlarda Şippoyaki diye geçiyor. Japon sanatçılar Olgunlaşma Enstitüsü'ndeki hocalara eğitim veriyor. Kurumun hocaları da aslında böyle öğreniyor. Unutulmuş bir sanat şimdi gün yüzüne çıktı.' Ankara'da sıcak mine eğitimi veren ilk kurumun Ankara Olgunlaşma Enstitüsü olduğunu söyleyen Özkorucuklu, 'Şimdi Ankara'da bir kaç kişi kurs veriyor. Kurs veren kişiler bizim yetiştirdiğimiz öğrenciler. Kuyumculuk da mine de iyi bir meslek dalı, aslında hobi olmanın ötesinde. Buraya gelen öğrenciler meslek edinerek enstitüden çıkıyor. Meslek edinen kursiyerler hem ülke hem de kendi ekonomilerine katkı sunuyor.' diye konuştu.
CAM TOZLARINI HAZIR ALIYORUZ
Özkorucuklu, cam tozlarını hazır aldıklarını, toz işleminin kimyasal ve fiziksel işlem isteyen bir iş oldu- ğunu belirterek, 'Bu süreci kurumsal olarak yapma şansımız yok. Bu tozlar ithal geliyor. Ama şimdi yerli bir firma açıldı. Firma, camları toz haline getirmeye çalışıyor. Yurt dışından gelirse dolar ve euro bazında geliyor. Yerli üretim daha iyi, kurşunsuz en azından. Bu bağlamda sorunsuz ama renk sayısında biraz sıkıntı var.' dedi. Mine sayesinde, her parçada kusursuz görünüm ve parlak renkler elde edildiğini belirten Özkorucuklu, cam tozuna rengi metal oksitlerin verdiğini her renk için ayrı bir metal oksidinin kullanıldığını ifade etti. Ara renkler için de birkaç metal oksit türünün bir arada kullanıldığını belirten Özkorucuklu, 'Örneğin bakır tene temas ettikçe, havayla temas ettikçe oksitlenir ve yeşil bir renk alır. İşte mineye yeşil rengi, bakır oksit verir.' diye konuştu. Özkorucuklu, konuşmasına şöyle devam etti: 'Cam tozları alınıyor bakır ya da gümüş üzerine çalışılıyor. Sonra fırınlarda bu parçalar pişiriliyor. Cam tozu bu sıcakta piştiği zaman camlaşıyor ve cam haline geliyor. Bakırla camı buluşturuyoruz aslında. Bakır ve gümüş metalle camı bir araya getirdiğimizde mine sanatı oluşmuş oluyor. Bu arada, mine başka hiç bir metal üzerine çalışılmaz.'
BAKIRDAN ÖZEL BİR KOLEKSİYON YAPTIM
Bu sene, Selçuklu desenlerinden oluşan 'Anadolu Yıldızları ve Erenler' adlı bir koleksiyon yaptığını belirten Özkorucuklu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Özellikle koleksiyonda bakır malzemesini kullandım. Bana göre; bakır bu şekilde değerleniyor. Bir öğrencimle birlikte bakır üzerinde oksitlemeler denedik. Farklı oksitlenme çalışmalarını bakırla buluşturduk. Çünkü bugüne kadar bakır takıda kullanılmamış. Tamamen ev aksesuarı ve obje olarak kullanılmış. Tencere, tabak ve tava olarak. Biz bakırı takı ile harmanladık. Takıda bakır kullanılabiliyor ve çok da güzel oluyor. Çalışılması zor bir metal olduğu için bakır o nedenle tercih edilmiyor. Hızlı oksitlenen, doğal olarak kaynağa çok giremeyen bir metal. Ama onun haricinde biraz sabırla o metali de takıya uygulayabiliyoruz.'
SINIRLI SAYIDA ÜRETİLİYOR
Ürün cam olduğu için çabuk kırılabildiğini ve muhakkak korunaklı bir yere alınması gerektiğini söyleyen Özkorucuklu, 'Mine ve kuyumculuk pahalı hobiler. Ben o yüzden hobiden daha çok meslek diyorum. Öğ- rencilerime özellikle diyorum ki bu alanı meslek edinin. Bu donanım isteyen bir alan. Maliyetli bir iş. Cam tozu da pahalı gümüş de pahalı. Mine de bir ürünü 8 saatlik bir zaman diliminin içinde çok rahat bitirebilirsiniz. Bir yüzük ve bir kolye çalışmak 8 saate bitirilebilecek bir iş. Ama günlerce çalışabileceğiniz işler de oluyor.' dedi. Minenin meşekkatli ve sırlarla dolu bir sanat olduğunu belirten Özkorucuklu, tek tek, ince ince işlenerek hazırlanan takıların sınırlı sayıda üretildiğini söyledi. Özkorucuklu, son olarak, el yapımı olması nedeniyle büyük bir incelikle işlenen minelerin takılara bambaşka bir hava kattığını da sözlerine ekledi.