“Gelecek için büyük hayallerim ve hedeflerim var; bu hikâyeyi daha da derinleştirerek sürdürmek istiyorum.” diyen Ressam Erdem Koç, “Resim; benim için hem bir oyun hem de kendimi ifade etmenin bir yolu. Son dönemlerde en heyecan duyduğum çalışmalar, Şehrin Yüzleri serisinin bir nevi Ankara’nın yüzleri serisine dönüşmesiydi. Bu seride, sadece portrelerle yetinmedim; arka planda şehirle bütünleşen binaları da resmettim. Ankara’nın belirli ve tanıdık yapılarının, portreyle aynı kompozisyonda yer alması izleyicinin dikkatini çekti.” dedi.

• Erdem Koç kimdir? Bize kendinizi anlatır mısınız?

2000 yılında Erzincan'da doğdum. 2019 yılında Erzincan Güzel Sanatlar Lisesi'nden mezun oldum. 2019-2023 yılları arasında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü'nde lisans eğitimimi tamamladım. Şu anda Ankara’da sanat alanında çalışmalarıma devam ediyorum.

• Çizgilerle olan hikayeniz nasıl başladı?

Çizgilerle olan yolculuğum çok küçük yaşlarda başladı. Kalemle tanıştığım ilk andan itibaren resim yapmaya büyük bir ilgi duydum. Okul defterlerim, hatta ders kitaplarım bile çizimlerle doluydu. Her gün bir şeyler çizerdim; bu benim için hem bir oyun hem de kendimi ifade etmenin bir yoluydu. Katıldığım resim yarışmalarında elde ettiğim dereceler ise motivasyon kaynağımdı. Lise tercihi döneminde puanım oldukça yüksekti ama ben güzel sanatları seçtim. Bu kararla birlikte sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi seçmiş oldum. Üniversitede Resim-İş Öğretmenliği bölümünü okuyarak teknik anlamda kendimi geliştirme fırsatı buldum. Akademik bilgiyle birlikte sanata bakış açım da derinleşti. Bugün hâlâ bu yolculuğun başında olduğumu düşünüyorum. Çizgilerle kurduğum ilişki bir yaşam dili haline geldi. Gelecek için büyük hayallerim ve hedeflerim var; bu hikâyeyi daha da derinleştirerek sürdürmek istiyorum.

“GÜNDELİK YAŞAM ÇİZİMLERİMDE YER ALIYOR”

• Neleri resmedersiniz? Neler size esin verir? Bir olayı / konuyu resmetmeye değer kılan nedir?

Beni en çok etkileyen şey, gündelik yaşamın içindeki o anlık ama güçlü sahneler oluyor. Bazen sokakta yürürken karşıma çıkan bir bakış, bir ışık yansıması ya da insanların arasındaki kısa bir etkileşim ilgimi çekiyor. O anı kaçırmamak için bazen hemen fotoğrafını çekerim, o görüntü daha sonra eskiz çalışmalarımda bana ilham verir. Bazen sadece zihnime kazırım o sahneyi; zamanı geldiğinde çizgiye dökerim. Çoğu zaman ise hiçbir plan yapmadan eskiz defterime karaladığım çizimler bana yeni fikirlerin kapısını aralar. İşte o noktada, basit bir çizim bir hikâyeye dönüşür. Bir konuyu resmetmeye değer kılan şey ise benim için onun duygusu, taşıdığı anlam ve izleyicide uyandırabileceği etkidir. Her resmim bir anın, bir hissin, bir sessizliğin ya da kalabalığın dışavurumudur aslında.

• Katılmış olduğunuz sergiler vardır… Eserlerinize dair duyarlılığı nasıl görüyorsunuz?

Sergilere katıldığımda en çok dikkatimi çeken şey, izleyicilerin eserlerle kurduğu sessiz ama derin bağ oluyor. Bazen bir izleyici bir tablonun önünde durup hiçbir şey söylemeden uzun uzun baktığında, onun bir şeyi hissettiğini anlıyorum. Ne hissettiğini tam olarak bilemesem de içinden geçen bir duyguyla bir bağlantı kurduğunu görmek benim için çok özel bir his. Bu, kelimeler olmadan kurulan sessiz bir anlaşma gibi… Ben içimden geçen bir duyguyu tuvale aktarıyorum, o ise kendi duygusunu alıp o resmin içine katıyor. Bu karşılaşmalar beni mutlu ediyor. Çünkü bir duygu, bir düşünce bende başlayıp bir başkasına ulaşabiliyor. Üstelik bu her zaman benim niyet ettiğim anlamda da olmuyor. Bazen izleyici hiç beklemediğim bir anlam çıkarıyor ve bu da bana o eserin artık sadece bana ait olmadığını, başka bir hayata dokunduğunu hissettiriyor. Sanatın en büyüleyici yanı da bence tam olarak bu. Anlatmadan anlatabilmek.

“İNSANLA MEKAN ARASINDAKİ BAĞI RESMETMEK BENİ ÇOK HEYECANLANDIRDI”

• Çalıştığınız en farklı ve sizi en heyecanlandıran çalışma hangisi?

Son dönemlerde en heyecan duyduğum çalışmalar, Şehrin Yüzleri serisinin bir nevi Ankara’nın Yüzleri serisine dönüşmesiydi. Bu seride, sadece portrelerle yetinmedim; arka planda şehirle bütünleşen binaları da resmettim. Özellikle Ankara temalı yaptığım birkaç çalışmada, portrelerin arkasına şehre özgü yapı ve siluetleri ekledim. Ankara’nın belirli ve tanıdık yapılarının, portreyle aynı kompozisyonda yer alması izleyicinin dikkatini çekti. Sergilerde de bu çalışmalar oldukça ilgi gördü. Bu seriyle birlikte, insanla mekân arasındaki bağı resmetmek beni gerçekten çok heyecanlandırdı.

• Türkiye çağdaş̧ sanat sahnesinde beğendiğiniz ve takip ettiğiniz sanatçılar kimler?

Birçok kişi var aslında ama birkaç örnek verecek olursam; Mustafa Ayaz, Adem Başpınar, Ercan Ayçiçek. Alpay Aksayar, beğenerek takip ettiğim sanatçılardan bazıları.

“HATA YAPMAKTAN KORKMAYIN”

• Resim yapmak istiyorum ama fırçayı elime almadım, çöpten adam bile çizemem ben diyen kişilere ne öneriyorsunuz?

Bence en önemli şey, başlamaktan korkmamaktır. Resim yapmak bir yetenekten çok, bir ifade biçimi ve pratik işidir. Ben aynı zamanda öğretmenlik yapıyorum ve öğrencilerime hep söylerim: üzerine gittiğiniz her şeyde gelişirsiniz. Resim de aynen böyle. Ne kadar çok emek verirseniz, o kadar ilerlersiniz. Kendinize zaman verin, deneyin, hata yapmaktan korkmayın. Önemli olan o sürecin içinde kalabilmek.

• İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden biraz bahseder misiniz?

Sanat yolculuğumun henüz başında olduğumu düşünüyorum ve önümde keşfedilecek çok yol var. Öncelikle yeni dönemde açacağım kişisel sergime hazırlayacağım her eserin üzerine biraz daha koyarak şehrin yüzleri serisini daha da etkili kılmak istiyorum. Ayrıca, farklı şehirlerdeki mimari ve insan ilişkisini konu alan yeni projeler üzerinde çalışmayı hedefliyorum. Fotoğraf ve eskizlerimi kullanarak, şehirlerin ruhunu ve insanlarla nasıl etkileşim kurduğunu anlatan daha özgün işler üreterek geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyorum

Kaynak: BAŞKENT GAZETESİ - MAKBULE AKGÜL