Ankara balının tarihçesini araştıran eski Kahramankazan Belediye Başkanı Seyfettin Arslan, “Ankara’nın Beş Beyazı” çalışmasında ise dünyanın en eski lezzeti balın, Ankara’daki lezzetinin başka olduğuna vurgu yapıyor. Arslan, bozkırın zengin bitki çeşitliliğinin şehrin sembollerinden olan Ankara balını ortaya çıkardığına dikkat çekiyor. Arslan, bu kapsamdaki ilk bilginin 1787’de Ankara’yı ziyaret eden İtalyan seyyah Domenico Sistini, 1320 ve 1325 yıllarına ait Ankara Vilayeti Salnameleri, 1925 yılında Osmanlıca yayımlanan “Türk Sıhhi İçtimai Coğrafyası Ankara Vilayeti” kitabı gibi birçok kaynakta Ankara Balının lezzetinin keskinliği, rayihası ve beyaz rengi üzerine bilgilerle dolu olduğunu anlatıyor.

Arslan, Ankara Vilayeti Salnameleri’nde Ankara balının Ankaralı üreticiler için ekonomik olarak güçlü bir ticari ürün olduğunun düşüldüğü notu şöyle kayda geçiriyor:

“…Çünkü bağçe ve bağlarda yetişen ve envai (çeşit) otuz sekize kadar ta’dad (sayılan) idilebilen armudlar ve bir adedi yüz dirhem sikletindeki nefis ve mütenevvi (çeşitli) elmalar ‘Dünyanın heman hiçbir yerinde emsali gayr-i mevcûd denilecek derecede latif ve gayet ‘beyaz ve rayihadar ballar’ ve ceviz hacmindeki vişneler vesair fevaki (yemişler) ve esmâr (meyveler) şimendofer (demiryolu) sayesinde Dersaadete (İstanbul’a) nakil olunmakta bulunduğundan bu yüzden de memlekete bir hayli akçe girmektedir. Nefs-i Ankara ile Yabanabad ve Çubukabad kazalarıyla sair bazı mülhakatta husûle gelen bal hiçbir mahalde misli görülmedik surette beyaz ve nefisdir.”

Arslan Ankara balı üretimi ve ürünün kalitesine ilişkin “Türk Sıhhi İçtimai Coğrafyası Ankara Vilayeti” kitabında kullanılan ifadeleri ise şöyle paylaşıyor:

“Ankara balı ile meşhur olduğundan buradaki aracılık sanatı pek çok terraki etmiştir. Ankara vilayeti arıcılığa çok müsaittir. Buranın arılarının ve balının hususiyeti vardır. Vilayetin hiçbir tarafında zehirli bal yoktur. Ballar gayet nefis ve kokuludur. Kış geçtikten sonra bal hübeybatı ince olarak tebellür eder. Beyaz ve katı olur. Bazı mevkilerinin ballarının hususi bir lezzeti ve rayihası vardır. Çubuk, Beypazarı, Keskin ve bizzat Ankara’nın civar köylerinde pek nefis ‘beyaz bal’ yetişir. Buralarda 300, 500 ve hatta 1000 kovana malik arıcılar vardır.”

SULTAN MEHMED’İN KİLER DEFTERİNDE YER ALIYOR

Kitapta Seyfettin Arslan’ın dikkat çektiği bir belge ise Fatih Sultan Mehmed’in saray kileri için Matbah-ı Amire” mubayaa defteri oluyor. Sultan Mehmed’in söz konusu defterinde, “Mahalince pek meşhur olmalarından dolayı, Anadolu’dan satın alınarak getirilen bazı yiyecekler arasında Engürü balı da vardır” sözlerinin yer aldığını vurgu yapan Arslan, “Fatih’in kilerinde yer alan ürünleri ifade eden ‘Matbah-ı Amire’nin mubayaa (satın alma) defterinde tesadüf edilen bir kayıt bize Ankara balının öteden beri mevcut olan şöhretinin eskiliğini göstermek bakımından önemlidir” değerlendirmesi de yapıyor.

EN GÜZEL VASFI BEYAZ RENGİ

Ankara balının en önemli vasfının ise beyaz rengi olduğuna işaret eden Arslan “Ankara’nın Beş Beyazı” kitabında, Avram Galanti’nin ‘Ankara Tarihi’ kitabında Ankara Balına ilişkin “Ankara’da bulunan arıların hemen hepsi yerli arılardır. Bunların vücutları esmer, göğüsleri sarı ve karınları şerit halindedir. Bu nevi arılar çok çalışkan olurlar. İklime kolay alışırlar, insanı o kadar sokmazlar. Çiçek mevsiminde, yirmi dört saat zarfından yapma gümeç takılan üç çerçeveyi doldururlar. Bir iki yaşında bulunan ana arılar, yumurta yaparlar, mum kurtlarına karşı meskenlerini iyi müdafaa ederler kışa mukavemetleri fazladır. Türkiye’de en iyi bal Ankara’da çıkar denilirse, bu söz mübalağa sanılmamalı. Kokusu, lezzeti, cinsinin güzelliği, beyazlığı itibariyle daima aranır. Vilayetin diğer taraflarında olduğu gibi Ankara’da zehirli bal yoktur” ifadeleri ile aktarıyor.

FAKİR BAYKURT’UN ‘TIRPAN’INA DA GİRMİŞ

Seyfettin Arslan “Ankara’nın Beş Beyazı” kitabında Ankara Balına ilişkin belgelerin birinde de yazar Fakir Baykurt’un ‘Tırpan’ isimli romanına da atıf yapıyor. Baykurt’un bu romanında geçen Kayadibi köyünde Ankara balı şöyle anlatılıyor:

“Kayadibi köyü, koca bir kayanın dibinde. Sekiz on kişi arıcılık yapar. Eski yöntemlerle kayırırlar arıyı. Üçer dörder kovan vardır her birinde. Kovanları sepettir. Sepetlerin içini dışını sığır mayısıyla sıvarlar. Gene de balı iyi olur. Çiğdem, çiçek, çam kokar. Karağan, meşe, dağ elması kokar. Ayrı tadı, ayrı lezzeti vardır Kayadibi balının.”

Muhabir: Cemil Cahit Saraçoğlu