Seçimlerin ardından CHP içindeki başlayan çalkantılar durmak bilmiyor...

Üstelik çalkantı yalnız CHP ile sınırlı değil, muhalefet cephesinde de benzer bir durum görülüyor. Ortada Altılı İttifak diye bir şey kalmadı. En son İYİ Parti de CHP ile ipleri kopardı...

Ve bütün bunlar olurken ülke için büyük bir önem taşıyan yerel seçimler yaklaşıyor.

***

Bu köşede aslında yıprananın yalnız muhalefet olmadığını sürekli tekrarlıyoruz. Seçimleri kazandıktan sonra yapılan zamlar ve uygulamaya konulan neoliberal politikalar halkta AKP’ye karşı da büyük bir tepki yaratmış durumda...

Ne var ki sonuçta iktidar bloku Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmanın avantajına sahip. Muhalefet ise “iktidara geliyoruz!” havasındayken birden bire dağılmanın eşiğine gelmenin şokunu yaşıyor...

Bu yalnız muhalefet partilerinin değil ülkenin demokratikleşmesini isteyen herkesin sorunu olduğu için biz de köşemizde sık sık muhalefet cephesindeki gelişmeleri yorumlamak, yanlış gördüğümüz uygulama ve politikaları eleştirmek zorunda kalıyoruz.

***

Malum (!), muhalefetin başta gelen sorunu “lider sorunu”...

Ortada on küsur seçimin ardından en son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybetmiş, ana muhalefet olduğu halde partisinin oy oranını yüzde 20’lerin üzerine çıkaramamış, kendisini “okyanus kaptanı” olarak gördüğü halde her gün rota değiştirmesi nedeniyle mürettebatı ve gemidekileri şaşkına çevirmiş, son olarak da cumhurbaşkanı adaylığını desteklemeleri için muhalefet bloku içine aldığı yüzde bir bile oyu olmayan sağcı partilere partisinin 30 küsur milletvekilliğini “bağışlamış” bir lider var. O partiler bugün AKP’nin çevresinde toplanıyor ve bu partiye anayasayı değiştirecek bir güç sağlıyor...

Bu sorun hem parti tabanını hem de partiye oy veren yığınların tepkisine yol açıyor. Partide bir “değişim” rüzgarı esiyor.. Kılıçdaroğlu, ise “herkes ve her şey değişebilir, ama ortada bir lider sorunu yok” diyor ve ekliyor: “CHP, genel başkanını kurultaylarında seçer… CHP, hiç kimseye altın tabak içinde Genel Başkanlığı sunmaz.”!

***

Bu iddianın birinci kısmı doğru; her partide olduğu gibi CHP’de de genel başkan kurultayda belirleniyor ve adaylar çıkıp yarışıyor. Zaten böyle olmasa parti tüzük ihlalinden ötürü ceza görür, hatta kapatılır...

Ancak ortada bir başka gerçek daha var. Kılıçdaroğlu kendisi dışında herkesin değişmesi gerektiğini savunduğu için kurultaylardan önce parti organlarını ve il-ilçe yönetimlerini hallaç pamuğu gibi atıyor, kendisini eleştirenleri örgütten ihraç ediyor ya da istifaya zorluyor. Dolayısıyla oyunu kurallarına göre oynamıyor!

İddianın ikinci kısmı da tartışmalı...

Olaylar ve yapılan açıklamalar CHP’nin yerleşmiş geleneklerinin tersine ilk kez Kılıçdaroğlu’na genel başkanlığın “altın tabakta” sunulduğunu gösteriyor...

Bunu biz değil, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir FETÖ kasetiyle istifa etmek zorunda bırakılmasının ardından CHP Genel Sekreteri olarak işleri ele alan ve o dönem bürokratik görevinden emekli olduktan sonra partiye yeni katılmış olan Kılıçdaroğlu’na genel başkanlığın yolunu açan Önder Sav söylüyor...

Habertürk'ten Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan eski CHP Genel Sekreteri Sav'ın bu konuya ilişkin anlatımı şöyle:

“(Deniz Baykal’ın “kaset olayı” nedeniyle istifasından sonra) parti içinde büyük bir tartışma başladı, genel başkan kim olacak diye. 12 gün içinde CHP bir genel başkan bulmak zorunda. Örgütün ağırlıklı temayülü benim üzerimde.(...) “Kılıçdaroğlu ile Kızılay'daki büromda buluştuk. Orada ben işi şekillendirdim.  (...) Pazartesi günü genel merkezde adaylığını ilan etti. Kendisine grup başkan vekilliğinden istifa ettiğini söylemesini istedim. Tereddütle karşıladı. 'Ben örgütü ve delegeyi tanımam' dedi. 'Ben tanıyorum, siz kamuoyunu düşünün' dedim.”..

Böylece Kılıçdaroğlu, CHP tarihinde “örgütü ve delegeyi tanımadan” genel başkanlık koltuğuna oturtulmuş ilk genel başkan oluyor!

(Devam edecek)