CHP'nin inisiyatifiyle toplanan 'Altılı Zirve'den bir tür ittifak doğdu...

Normalde ittifaklar siyasi programlar temelinde yapılır...

İttifak kuracak olan güçler bir araya gelerek kendi programlarındaki ortak hedefleri saptar ve bu doğrultuda siyasal bir mücadele yürütür.

***

'Altılı Zirve' ve ondan doğan 'fiili' ittifaktan böyle bir program bekleyenler, umduklarını bulamadılar...

Haklı mıydılar?..

Eğer söz konusu olan birliktelik siyasi bir 'cephe' örgütü olsaydı, 'Zirve'den sonra yapılan açıklamayı 'Neden bu açıklamada laiklik yok, neden ekonomik sorunların çözümü konusunda somut bir şey yok?', diye eleştirenler son derece haklı olurlardı. Ama haklı değillerdi, çünkü söz konusu 'birliktelik' siyasi bir 'cephe örgütü' olmadığı gibi yapılan açıklama da 'siyasi bir program' değildi.

***

Aslında açıklamayı yapan partiler 'beş benzemez' olarak da tanımlanabilirdi...

'Liberal demokrasi'nin genel geçer doğrularını saymazsak (zaten açıklama da tamamen bu konuyla ilgiliydi) açıklamaya imza atanlar yakın geçmişte siyasi yelpazenin farklı yerlerinde bulunuyorlardı ve açıklama sonrasında da bu gerçek değişmemişti...

Kısacası, bu birliktelik, yalnızca 'Başkanlık sistemi'nin yarattığı tıkanmayı 'parlamenter zeminde aşma'yı amaçlayan 'minimalist' bir girişimden ibaretti.

***

Açıklamaya imza atan parti liderleri bu gerçeği şu sözlerle açıkça belirtmişlerdi:

''Bugün, Türkiye için tarihi bir gündür. Birbirinden farklı altı siyasi parti olarak, bizler, Türkiye'nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya geldik. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni'ni hazırlayan partiler olarak bizler, etkin ve katılımcı bir yasama, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim, tarafsız ve bağımsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme kararlığı içindeyiz.'

Altılı İttifak, bu sözlerle ortak amaçlarının ekonomik ve siyasi hedeflere odaklanan bir 'icraat' programı hazırlamak değil, yalnızca güçler ayrılığına ve hukukun üstünlüğü ilkesine dayanan bir parlamenter sistem oluşturmak olduğunu ilan etmişti.

***

Bunu söylemek yapılan çağrının ve o çağrı etrafında oluşan birlikteliğin önemsiz olduğu anlamına gelmiyor...

Bir benzetme yapmak gerekirse...

Eğer futbol oynamak istiyorsanız ama saha futbol oynamaya müsait değilse, önce sahayı düzenlersiniz!

***

Açıklamada bu düşünce şöyle ifade ediliyordu:

'Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar her geçen gün artarak etkisini ağır bir biçimde göstermektedir. Bu krizin en önemli sebebi kuşkusuz, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' adı altında uygulanan keyfi ve kural tanımaz yönetimdir.'

Açıklamanın tek amacı da şöyle belirlenmişti: 'Altı siyasi parti olarak hepimizin ortak sorumluluğu, uzlaşarak ve birlik içinde bu krizi aşmak, derin sorunlarımızı demokratik siyasetin alanını genişleterek, çoğulculuk temelinde çözebilmektir. Türkiye'nin istişare ve uzlaşı ile çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur.'

***

'Başkanlık sistemi'nden yana olanlar doğal olarak bu 'minimalist' ittifaktan son derece rahatsız oldular; çünkü hedef 'başkanlık sistemi'nin kaldırılmasıyla sınırlanmasaydı, zaten Cumhur İttifakı karşısında bu kadar geniş bir birliktelik oluşturulamaz, seçimlere her zaman olduğu gibi CHP ve onu eleştiren 'solcular' bir yanda Türk-İslam sentezini temsil eden 'milliyetçi, muhafazakar' cephe diğer yanda olmak üzere gidilir...

Ve neticede yüz yılı aşkın bir süredir egemen olan siyasal önyargılar ağır basacağı için 'muhafazakar cephe'nin en güçlü temsilcisi oyların çoğunluğunu toplarken tek başına kalacak olan CHP yenilir, Başkanlık sistemi de aynı şekilde sürüp giderdi...

Altılı İttifak bu 'ezberi' bozdu!

***

Şu günlerde 'Altılı İttifak'ın karşısına bir başka 'altılı ittifak' çıkarma çabaları 'ezberin bozulmasının' yarattığı rahatsızlığı gösteriyor... Amaç, CHP ile ittifak yapan 'sağcı' partileri hizaya getirmek ya da onlara oy veren kitleyi bölerek etkisizleştirmek...

Bu çabalar, 'Türk-İslam sentezi'ni temsil eden iktidar blokunun yanına İYİ Partiyi bölecek Çiller yönetimindeki bir 'merkez sağ' partiyi, Saadet Partisi'nin karşısına da Fatih Erbakan yönetimindeki Yeniden Refah partisini koymayı amaçlayan girişimlerde ifadesini buluyor...

Bütün bunlar olurken 'altılı ittifak' güçlenmeye devam ediyor, ancak Türkiye'nin gerçek ihtiyaçlarını dile getirecek bir programa ve bu programı uygulayabilecek bir partiye (ya da cepheye) duyulan ihtiyaç da giderek artıyor!