Kasım ayı akciğer kanseri farkındalık ayı olarak biliniyor. Dünya Akciğer Kanserleri Derneği'nin Global Standartlar Komitesi Üyesi ve Başkent Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Özden Altundağ, akciğer kanserinin de önlenebilir bir kanser olduğunu belirterek, “Önemli olan kanserden korunmak. Özellikle akciğer kanserinden korunmanın en önemli yolu sigara içenler için sigarayı bırakmak, sigara içemeyenler için ise sigaralı ortamlardan uzak durmak. Bunun yanında asbeste maruziyet, radon gazı ve bir takım sentetik ürünler, özellikle polyester ve plastik ürünlere maruziyet de akciğer kanserine neden olabiliyor.” dedi.
Akciğer kanseri tedavisinde Türkiye’nin iyi bir noktada olduğunu belirten Altundağ, “Türkiye’de yakın zamanda çok güzel geri ödeme politikalarında gelişmeler sayesinde bu ilaçlara daha kolay ulaşmaya başladık. Bizim amacımız öncelikle farkındalığı arttırmak, herkesin bu ilaçlara ulaşılabilmesini sağlamak ve bütün dünyada artık kanserin yenilebilir bir hastalık olduğunu ya da en azından kronik bir hastalık seyrine dönüştürmeye çalışmak. Çünkü yeni tedaviler bütün insanlar için sosyal bir haktır.” diye konuştu.
Türkiye'de kadınlarda akciğer kanseri görülme sıklığının arttığı söyleniyor. Bunun temel sebepleri nedir?
Evet son yıllarda gerçekten genç yaşta ve kadınlarda da akciğer kanserinin arttığını söyleyebiliriz. Baktığımız zaman öğretmenler, hekimler, üniversite öğrencileri arasında sigara içme oranı oldukça yüksek ve genç kadınlarda kanser artmaya başladı. Tüm dünyada sigara içmeyen kadınlarda da kanser artmaya başladı. Street food kültürü, özellikle yüksek ısıda, wok tavalarda yapılan yemekler ve bunların pişirilmesi sırasında çıkan buhar ve dumanların solunması, sigara içmeyen kadınlarda da akciğer kanseri riskini artırabiliyor. Kızgın yağa aniden atılan deniz ürünleri veya ördek bacağı gibi besinlerin yandığında çıkan buharların solunması, akciğerde birikici etki yaratarak kansere neden olabiliyor. Aslında bütün kanserler gibi akciğer kanseri önlenebilir bir kanser. Bu noktada özellikle sigaranın kesilmesi büyük önem taşıyor. Asbeste maruziyet, radon gazı ve bir takım sentetik ürünler, özellikle polyester ve plastik ürünlere maruziyet de akciğer kanseri nedenlerinden. Endüstriyel sektörde çalışan kişiler için mutlaka önlemlerin alınması gerek. Önlem alınamadığı noktada da tarama programlarının gerçekleştirilmesi gerekiyor. Akciğer kanserinde, mamografi, kolonoskopi, servikal kanser taraması gibi bir tarama programı var demek mümkün değil. Çünkü zor bir organı tarıyoruz. Bu nedenle diyoruz ki taraması zorsa önleyelim. Önleme şansımız daha kolay. Tarama testleri sonucunda veya herhangi bir nedenle akciğer kanseri tanısı konulduğunda ise kanser tedavisi 20 yıl önceki gibi değil. Hastalarımızı tedavi edebiliyoruz. Çok güzel yeni ilaçlarımız var. Tanı beyne bile sıçramış olsa hastalıkları tamamıyla kontrol altına alabiliyoruz. Dolayısıyla tanı almış hastalarımız ümitsizlik duymasınlar. Gerçekten çok yakın gelecekte, bunun altını çizerek söylüyorum; kanser artık sadece kronik bir hastalık grubuna girebilecek. Bir şeker, tansiyon hastalığı gibi olacak, belki oral yollarla alınan haplarla ya da damardan alınacak ilaçlarla kronik bir hastalık dönemine girecek. Bunun için de farkındalık çok önem taşıyor.
Akciğer kanserinde pasif içicilik ne kadar etkiliyor?
Tabii aktif içicilik kadar değil. Fakat bulunduğumuz ortamda ne kadar süre kaldığımız, ne kadar dumana maruz kaldığımız kanser riskini artırabilir. Önceliğimiz dumana maruz kalmamak olmalı.
KADINLARDA VE ERKEKLERDE AKCİĞER KANSERİ
Toplumumuzda “Akciğer kanseri daha çok erkeklerde görülür, kadınlarda daha az görülür” anlayışı mı hakim?
Genel olarak öyle. Erkeklerin sosyal hayatta daha fazla bulunması, iş çıkışında erkeklerin kahvehane ortamında bulunması bu kanıyı artırıyor. Kadınlarda da gerçekten bir risk olduğunu biliyoruz. Kanserde sigaranın birinci etken olmaması için sigarayı ne kadar hızlı bırakırsak o kadar hızlı bir düzelme ve kanserin gerilemesini sağlama şansımız olur.

Türkiye’de kanser tarama programlarına dair neler söylersiniz?
Tabii ki uygulanabilir ama tarama dediğiniz zaman, sağlıklı bir popülasyon olması lazım. Yani ben gittim tomografi çektirdim, siz gittiniz veya bir başkası gitti tomografi çektirdi, buna tarama denmez. Diyelim ki Bahçelievler semtinde yaşayan 15 bin, 40 yaşının üzerinde kadın var, burada tarama olması için hepsine mamografi yapılması lazım. 45 yaşının üzerinde yaşayan 20 bin erkek var, semptomdan, klinik bulgudan bağımsız olarak hepsine kolonoskopi yapılması lazım. Akciğer kanseri için tarama yaptığımızda sigara içen herkese, 20 paket yılın üzerinde ve 45 yaşını geçen belli bir bölgedeki her erkeğe, kadına bu testi yapmamız gerek. Tarama bu şekilde yapılır. Türkiye’de meme, kolon ve rahim ağzı kanseri taraması var. Akciğer kanseri görülme sıklığı da oldukça fazla. Bu nedenle mesela akciğer kanseri için de Türkiye'de böyle bir tarama programı yapılması gerek. Bunun için Sağlık Bakanlığı tarafından adımlar atıldı. 20 paket yıl, 10 yıl boyunca günde iki paket içmiş ya da 20 yıl boyunca günde bir paket sigara içmiş bir kişiyi siz 45 yaşından sonra taramaya almalısınız. Türkiye gibi sigara ya da nargile gibi tütün ürünlerin kullanımının yoğun olduğu bir ülkede gelecekte hasta yükü ciddi şekilde artacak. Bu nedenle tarama önemli. Ancak bunun yanında tekrar altını çizerek söylüyorum kanseri önlemek çok daha önemli.
Deprem bölgesinde akciğer kanserinde artış beklenebilir mi?
Medikal onkologlar olarak biz aslında hastalığın tedavi edici boyutundayız. Ancak, daha çok halk sağlığı ve epidemiyologlar bu konuyla ilgilenmeli ama bu sorularla biz de sıklıkla karşılaşıyoruz. 1960'lı, 70'li yıllarda özellikle asbest çok iyi bir izolatör madde olarak kullanılmış. Elektrik izolasyonlarında, kablolarda kullanılmış. Kentsel dönüşümdeki yeniden yapılanmalarda binalar yıkılıyor, toz toprak her yerde. Bu tozun toprağın üzerine su dökülüyor ama bilmiyoruz burada ne kadar asbest var, dolayısıyla o havada asılı olan asbest parçacıklarını inhale ettiğimizde (soluduğumuzda), yıllar sonra bize kanser olarak geri dönebilir. Bahsettiğiniz deprem bölgesindeki kanser gelişiminden bahsetmek için zamana ihtiyaç var ama bir risk olduğunu söylemek herhalde doğru olur.
“TÜRKİYE TEDAVİDE İYİ BİR NOKTADA”
Peki akciğer kanseri tedavisinde yenilikler var mı?
Dünya Akciğer Kanseri Derneği'nin global komitelerin, alt komitelerin birinin de eş başkanıyım. Gerçekten Amerika'dan Japonya'ya, Güney Kore'den Hindistan'a, Mısır'dan Türkiye'ye, Tayvan'dan Birleşik Arap Emirlikleri'ne kadar geniş bir coğrafyadan arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Çok güzel yeni tedaviler var ama tedavilere ulaşım çok zor ve pahalı ve gerçekten herkes dünyanın her yerinde bu ilaçlara ulaşamıyor. Türkiye’de yakın zamanda çok güzel geri ödeme politikalarında gelişmeler sayesinde bu ilaçlara daha kolay ulaşmaya başladık. Avrupa ülkelerinin bir kısmı örneğin İngiltere, Amerika, oradaki sigorta politikaları nedeniyle bazı kişiler ilaçlara ulaşamıyorlar. Yani bizden daha da kötü durumda olan ve Amerika'da yaşayan, Amerikan vatandaşları da var. Bizim amacımız öncelikle farkındalığı arttırmak, herkesin bu ilaçlara ulaşılabilmesini sağlamak ve bütün dünyada artık kanserin yenilebilir bir hastalık olduğunu ya da en azından kronik bir hastalık seyrine dönüştürmeye çalışmak. Çünkü yeni tedaviler bütün insanlar için sosyal bir haktır.
Son olarak bu konuda söylemek istedikleriniz neler?
Kanserden korkma, geç kalmaktan kork. Bu bir taraftan güzel bir motto ama önceliğimiz kanser olmayı engellemek olmalı. İkinci sırada taranabilme, üçüncüsünde de tedavi edilebilmenin sağlandığı bir hastalık grubu olarak kanserin hangi aşamasında olursa olsun hastalıktan çok korkmamak gerekir. Çünkü gerçekten kanser ismi bile zor. Erken evre bir kanser bile herkes için korkutucu olabiliyor. O nedenle biz diyoruz ki gerçekten sağlıklı beslenelim, harekete geçelim, aktif olalım, sigarayı keselim, kanserojenlere maruziyetimiz olmasın. Kanser genetik geçişli hastalıklar varsa ailede, daha erken tarama programlarına girilmeli, yoksa klasik tarama programları için tarama programlarına katılmak gerek. Erken tanı hayat kurtarıyor, bu yadsınmaz bir şey.





