Can çekişen hasta misali…

Son dakikaya, ‘’belki’’ tesellisiyle avunuyordu milyonlar…

Olmadı…

Boşa çıktı umutlu bekleyiş.

Beklenen ilaç gelmedi…

Gelseydi şayet, o da ne kadar yeterli olurdu ki hayata dönebilmesi için.

Çok yormuştu yaşam yükü…

Çok çekmişti yokluktan, yoksulluktan…

Bir adım kaldı fişin çekilmesine…

O da oldu mu işlem tamam…

Şimdi şarkılarda arıyor teselliyi:

‘’Ömür çiçek kadar narin bir gün kadar kısa
Ağlama değmez hayat bu gözyaşlarına
Ağlama değmez hayat bu gözyaşlarına’’

Cep delik,

Cüzdan boş,

Alacaklılar kapıda,

Borçlar sıradağlar gibi…

Umutlar tükenmiş…

Bir gözyaşı kalmış elde…

Varsın o da terk etsin, sel olup gitsin…

İşte emeklinin, dar gelirlinin hali…

Hicranlı şarkılar, yürek yakan türküler dinleyerek tüketiyor günlerini…

Yaşama dair umutlar suya düşünce böyle oluyor…

Hep dert,

Hep çile…

Kaderi olmamalı bu acılar…

Ama o Orhan Gencabay’ı dinliyor:

‘’Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum
Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum’’
Ara sıra da eşlik ediyor.

‘Keşke Şenay’ın dediği gibi:

Bütün insanlar el ele tutuşsa,

Hayat bayram olsa…

Keşke…