Dün 23 Nisan'dı...

Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı günün 99. yıldönümü...

O büyük Millet Meclisi, geleceğin cumhuriyetini kuracak gücü içinde barındırmakla kalmıyor, tüm ulusal güçleri bir araya getiriyordu.

***

Ancak unutmayalım ki, o meclisin açıldığı ve milletin mukadderatını belirleme kararını açıkladığı dönemde İstanbul'da başka bir hükümet daha vardı...

O hükümet, 'Osmanlı devleti'ni kendisinin temsil ettiğini iddia ediyor, Meclis'i 'eşkıya yatağı' olarak görüyor ve Milli Meclis'in kurucularını idama mahkum ediyordu...

Belki bugün o günleri hayal bile edemeyiz diye, Meclis'in açılışından kısa bir süre sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında bir sıkıyönetim mahkemesi aracılığıyla İstanbul Hükümeti tarafından verilen hükmü hatırlayalım:

'Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vaşington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu'nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.

Bu Padişah Buyruğu'nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.

24 Mayıs 1336 (1920)

Sadrazam ve Harbiye Nazırı Vekili

Damad Ferid'

***

Milli Meclis'in açılmasından 12 gün önce 11 Nisan 1920'de dönemin Şeyhülislam'ı Dürrizade Abdullah Efendi imzasıyla bir fetva yayınlanmıştı...

O fetvada da şu hüküm verilmişti:

'Dünya nizamının sebebi olan İslam Halifesi Hazretlerinin (Yüce Allah onun hilafetini kıyamet gününe kadar sürdürsün) idaresi altında bulunan İslam beldelerinde bazı şerir şahıslar aralarında birleşip ve kendilerine reisler seçerek, Padişah'ın sadık tebaasını hileler ve tezvirler ile kandırmaya, Padişah'ın yüksek emirleri olmadan asker toplamaya kalkışıp, görünüşte askeri iaşe ve teçhiz bahanesiyle ve gerçekte mal toplama sevdasıyla kutsal şeriata ve Padişah'ın emirlerine aykırı olarak birtakım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını yağmalamak ve bu yoldan Allah'ın kullarına zulmede gelmeye ve suçlar işlemeye, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile tahrip, yerle bir etmek, Padişah'ın sadık tebaalarından nice masum kişileri kati ve masum kanları döktükleri, müminleri emiri olan Padişah emrinde bulunan bazı dinî, askerî ve mülkî memurları kendi başlarına azil ve kendi hempalarını tayin, hilafet merkeziyle memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle halifelik otoritesini kırmak ve zayıflatmak maksadıyla yüksek halifelik makamına ihanet etmek suretiyle imama itaatten dışarı düşmekle, Devlet-i Aliye'nin nizam ve düzenlerini, memleketin asayişini bozmak için yalanlar yaymakta, halkı fitneye sevk ve fesada gayret etmekte oldukları açıklanmış ve gerçekleşmiş olan adı geçen reisler ile aveneleri ve onlara bağlı olan kimseler mertebesinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek emirlerden sonra, hala inat ve fesatlarında direnirler ise, adı geçen kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı kurtarmak vacip olup 'Fekatilu elleti tebga hatta tefaa il emerillah' a-yet-i kerimesi gereğince katilleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri meşru ve farz olunur mu? Beyan buyrula!

Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur.'

***

Unutmayalım, o günler bir milletin varlık mücadelesi verdiği günlerdi...

23 Nisan çocuklara armağan edilmiştir, ama yalnızca bir 'çocuk bayramı' değildir...

O, en küçük çocuğundan en yaşlı insanına kadar hepimizin hiç unutmaması gereken dersler barındıran bir 'büyük bayram'dır.