YSK'nın 31 Mart İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini iptal etmesi bir çok insanı şaşırtmıştı...

Çünkü, iptal istemi dolayısıyla ileri sürülen gerekçeler kamuoyunun ve hukukçuların büyük bölümü tarafından sonucu değiştirecek nitelikte görülmemişti...

Dolayısıyla iptal kararında siyasal gerekçeler aranmıştı.

***

Geçtiğimiz günlerde Şişli 1'inci İlçe Seçim Kurulu, sandık kurullarının yasaya aykırı oluşturulması gerekçesiyle soruşturma geçiren ilçe seçim müdürlerinin, 23 Haziran'da yapılacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde görev alıp almaması hususunda YSK'dan görüş istedi...

Bunun nedeni Şişli İlçe Seçim Kurulu'nun, haklı olarak 'Acaba aynı seçim kurullarıyla yeni seçime gidersek biz de suç mu işlemiş oluruz?' sorusunu kendi kendine sormuş olmasıydı!

Çünkü alınan iptal kararına gerekçe oluşturan tartışmalı sandık kurullarının yenilenmesi doğrultusunda bir talimatın gelmemiş olması ortaya garip bir durum çıkarmıştı.

***

Daha önceki seçimin iptal kararının gerekçesinde yer alan şu pasaj, böylesi bir işlemi zorunlu kılıyordu:

'754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yukarıda yer verilen yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği görülmektedir. Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir'.

Normal olarak bu durumda YSK'nın tartışmalı kurullara yeni atamalar yapma kararı alması gerekiyordu...

***

Ne var ki, o karar alındığında aralarında YSK Başkanı'nın da bulunduğu bazı üyeler bu durumun seçimlere gölge düşürmediğini belirterek karara şerh koymuşlardı...

Örneğin YSK Başkanı Sadi Güven'in karşı oy yazısında bu konuda şunları söylemişti:

'5 kişisi siyasi parti temsilcisi olup 7 kişiden oluşan sandık kurulunda siyasi partili üyelerle birlikte görev yapan usulsüz atanmış sandık kurulu başkanının 31 Mart 2019 günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin maddi hatalar giderilip geçersiz oyların tamamının yeniden sayılması karşısında tek başına seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirir tespit olmadığından sayın çoğunluğun seçimin iptali ile yenilenmesine ilişkin kararına katılınamamıştır'

Karara karşı oy kullanan bir diğer YSK üyesi Cengiz Topaktaş ise 16 Nisan Referandumu'nda geçerli sayılan mühürsüz oyları hatırlatmış ve itirazını şöyle dile getirmişti:

'Seçmenlerin sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler Anayasa gereğince kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurulunun oluşumunda bir hata varsa bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez. Nitekim yukarıda bahsi geçen 16/04/2017 tarihli kararla ilgili verilen dilekçede de; sandık kurulundakilerin mühür vurmamalarının seçmenin kusuru olmadan gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam bir şekilde sandığa yansıması için söz konusu oy pusulalarının ve zarfların geçerli olması gerektiği doğrultusundadır'.

YSK, son aldığı kararla aslında o zaman iptal kararına karşı çıkan üyelerin görüşlerine hak vermiş oldu.

***

Hukukçu Celal Ülgen, ortaya çıkan durumu şu sözlerle özetliyor:

'Daha önce İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar veren 7 üyenin tamamının bu kez ilçe seçim kurulu başkanı, seçim müdürü ve seçim personelinin göreve devam edecekleri ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı yenileme seçimlerini bu kadro ile yürüteceklerini kabul etmeleri aslında İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal gerekçesinin çürütüldüğü anlamına gelmektedir. Çünkü seçimin iptaline ilişkin yayınlanan kararın gerekçesine göre kamu görevlisi olmayan kişilerin görevlendirildiğinden bahisle bazı seçim kurulu müdürleri ve seçim kurulu başkanları hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş ve bu kapsamda seçim müdürlerinin ifadelerine baş vurulduğu bilgisi kamuoyunda paylaşılmıştı.'

Ortaya çıkan durum, yalnız YSK'nın çelişik kararlara imza atan üyelerini değil söz konusu gerekçeyle 'oylarının çalındığını' ileri süren AKP'li yetkilileri de zor durumda bıraktı...

(Devam edecek)