Önceki yazılarımızda 'düşman kardeşler' olan Rusya ile Ukrayna arasındaki karmaşık ilişkilere değindikten sonra ABD, Rusya ve Çin arasındaki rekabetin tarihini kısaca özetlemiş...
Ve bu rekabetin geldiği son aşama hakkında şunları söylemiştik:
'Rusya ve Çin bu süreçte yeniden küresel aktörler olarak sahneye çıkarlarken, ABD küresel egemenliğini koruyabilmek için askeri gücünü yaniden devreye soktu. NATO, önce Yugoslavya'nın dağıtılması ve Ortadoğu'da rejim değişiklikleri yapılması için kullanıldı. Ardından Sovyetler Birliği dağıtılırken Rusya'ya NATO'nun genişletilmeyeceği sözü verildiği halde Doğu Avrupa ülkeleri kapsama alanına alındı. Sonuçta sıra Ukrayna'ya gelmişti ki iş 'patladı'!
***
İş 'patladıktan' sonra yaşananları yaklaşık bir aydır televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında izliyoruz...
Sonuçta hem Rusya'nın hem de Ukrayna'nın kaybedenler arasında olduğu bir manzara çıkıyor karşımıza...
Kazanan ise her zaman olduğu gibi 'kasayı kuran', yani ABD!
***
Gerçi onun da 'son tahlilde' bu oyundan kazançlı çıkıp çıkmayacağı belli değil...
Çünkü hiç risk almamasına ve Ukrayna'yı silahla donatıp kaybedeceği bir oyunda masaya sürmeyi başarmasına karşın ABD de her geçen gün müttefikleri nezdindeki güvenilirliğini kaybediyor...
Öyle ki 'masaya sürdüğü' ve halen kullanmaya devam ettiği Ukrayna'nın başkanı Zelensky bile ona dönüp 'Yeni saldırıların kaçınılmaz olduğunu biliyorsunuz. Bugünden itibaren ölenlerin hepsi sizin yüzünüzden' diye feryat ediyor.
***
Bu gelişmelerden yalnız Ukrayna'nın değil ABD'nin tüm müttefiklerinin alacağı dersler var...
Örneğin Suriye'de ABD askeri varlığına güvenerek bölgesel yönetim kurmaya kalkışan YPG/PKK sözcüsü Nuri Mehmud, Türkiye'nin operasyonları karşısında ABD sessiz kalınca 'Türkiye bizi vuruyor, sorumluluk almıyorsunuz' diye serzenişte bulunmuş, bunun üzerine YPG Başkanı Mazlum Kobani de 'Dürüst olalım, Amerika'nın Afganistan'dan çekilmesinden sonra insanlar korktu' ifadesini kullanmıştı...
Areda Survey Araştırma şirketi Genel Müdürü Yusuf Akın da geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada Türk toplumunun Batı ve NATO'ya bakışını ölçtüklerini, bu konuda yapılan son anketin toplumun yüzde 90,8'inin NATO'nun Türkiye'yi korumayacağına inandığını ortaya koyduğunu söylemiş ve 'NATO artık tehdit sınıfına koyuluyor.' demişti.
***
Bu olgular, ABD'nin güvenilirliğini her geçen gün biraz daha kaybettiğini gösteriyor. Ancak şurası da bir gerçek; ABD ve NATO'ya bir kez bağlandığınızda kopmanıza kolay kolay izin verilmiyor...
Zelensky'nin durumu da bunu gösteriyor. ABD ve NATO'ya tepki duymasına ve Rusya lideri Putin ile teke tek görüşerek sorunları çözme yanlısı olduğunu açıklamasına karşın ABD'den ve onun Ukrayna'daki vurucu gücü olan Banderacı neo-nazilerden korktuğu için kendi başına karar alamıyor; varılacak anlaşmanın her maddesinin Ukrayna'da referanduma sunulacağını söylemek zorunda kalıyor...
Ancak Rusya ile kurulan müzakere masasında Ukrayna'yı temsil eden bir yetkilinin uzlaşmayı savunduğu için vurularak infaz edildiği, bir günde on bir partinin Rus yanlısı olarak ilan edilip kapatıldığı, milis olmayı kabul etmeyenlerin direklere bağlanıp her türlü işkenceye maruz bırakıldığı, Odessa'daki limanda demirli Türk kargo gemisinin bile yüküne el koymak isteyen silahlı milisler tarafından basıldığı bir ülkede nasıl olup da 'demokratik bir referandum' yapılacağı sorusunu soran yok!
***
Kısacası, Zelensky, NATO'nun üyelik vaadine kandığı ve Rusya'yı kışkırttığı için çok pişman...
'NATO'ya üye olmayacağımızı duyduk. Gerçek bu. Bunu kabullenmemiz gerek' diyor...
Ne var ki, ABD ve NATO'nun yörüngesinden sapmasına arkasındaki neo-naziler izin vermiyor.
***
Biz bu satırları yazarken Brüksel'de NATO Olağanüstü Liderler Zirvesi toplantısının sona erdiği açıklandı...
Zirveden NATO'ya alınmayacağını zaten anlamış ve açıklamış olan Zelensky'nin hiç bir talebine 'olur' çıkmadı... 'Dayan yiğidim arkandayız' mesajı veren bu açıklamanın en önemli maddesi Çin'e verilen mesajdı.
Bir sonraki yazımızda bu konu üzerinde duracağız.
(Devam edecek)