Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) Araştırma Dairesi’nin (emar) hazırladığı Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu’nda hayatın her alanında hissedilen ekonomik krizin yurttaşlar ile emekçi kesimler açısından yarattığı etkiler güncel veriler ışığında değerlendirildi. Alım gücündeki düşüşün vurgulandığı raporda 22 bin 104 lira olan asgari ücretin, Ağustos ayında açlık sınırı olarak belirtilen 26 bin 149 liranın dahi altında olduğuna dikkat çekti.

Raporda öne çıkan başlıklar şu şekilde:

TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre Türkiye’de en az 17 milyon 821 yurttaş en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak kadar yoksul. Yoksulluk oranı yüzde 21,2’ye yükselirken her on yurttaştan ikisi yoksul hale geldi. Yoksulluk sınırı 2014 yılına göre tam 12 kat arttı. 2014 yılında 6 bin 665 TL olan yoksulluk sınırı, 2024’te 81 bin 742 TL’ye yükseldi. Bu artış, özellikle 2022 sonrası dönemdeki yüksek enflasyonun etkisiyle hızlandı. 2022’de 21 bin 296 TL iken 2023’te 38 bin 531 TL’ye, 2024’te ise 81 bin 742 TL’ye çıktı.

2023’te toplam hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması 24 bin 383 TL iken, 2024’te bu tutar neredeyse iki katına çıkarak 45 bin 344 TL’ye ulaştı. Bu artış, yüksek enflasyon ve temel ihtiyaç kalemlerindeki fiyat yükselişlerinin harcamaları doğrudan etkilediğini ortaya koymaktadır. Özellikle konut ve kira harcamalarının payı yüzde23,9’dan yüzde26’ya yükselmiş, ulaştırma ise yüzde21,9’dan yüzde21,6’ya çok az bir düşüş göstermesine rağmen hâlâ hanehalkı bütçesinin en büyük kalemlerinden biri olmayı sürdürmüştür. Gıda ve alkolsüz içecekler ise payını yüzde20,6’dan yüzde18,1’e düşürmüştür; ancak nominal değerler dikkate alındığında gıda harcaması 5 bin 25 TL’den 8 bin 138 TL’ye yükselmiştir. Diğer kalemlerde ise özellikle eğitim harcamalarında (yüzde1’den yüzde1,6’ya) ve eğlence, spor ve kültür harcamalarında (yüzde1,9’dan yüzde2,3’e) oran bazında artış görülmektedir.

“GELİR EŞİTSİZLİĞİNDE BİRİNCİ”

AB ülkelerinin ortalama Gini katsayısı: 0,344, Türkiye’nin Gini katsayısı: 0,461. Bu oran, Avrupa’daki hiçbir ülke tarafından görülmemektedir. Rekor seviyedeki Gini katsayısı, yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal krizlerin derinleşmesine de neden olmaktadır.

Gelir eşitsizliğinin artarak sürmesi, toplumda zengin kitleler ile yoksullar arasındaki uçurumun derinleşmesine yol açmaktadır. Eurostat verilerine göre, Avrupa Birliği ülkelerinde en zengin yüzde 20’lik kitleyle en yoksul yüzde 20’lik taban arasındaki gelir farkını gösteren S80/S20 oranı 4,66 iken Türkiye için bu oran 9,06’dır. Türkiye’deki zengin tabaka Avrupa ortalamasının iki katı olacak şekilde yoksulların 9 katı gelir elde etmektedir. Bu durum, Gini katsayısında olduğu gibi gelir adaletsizliği açısından da Türkiye’yi Avrupa ülkeleri arasında en olumsuz konuma yerleştirmektedir. Belçika, Almanya, Slovenya ve Norveç gibi pek çok Avrupa ülkesinde S80/S20 oranı 3–4 kat arasında seyretmektedir. Türkiye’de ise en zengin kesimin geliri, en yoksul kesimin gelirinin yaklaşık 9 katına ulaşmaktadır. Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’ye en yakın değer Bulgaristan’da görülmekte olup, bu oran 6,96’dır.

“TÜRKİYE MİLLİ GELİRDE EN DÜŞÜK OLAN ÜLKELERDEN BİRİ”

2024 yılı itibarıyla Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 15 bin 463 dolardır. Bu rakam, Avrupa ortalaması olan 36 bin 590 doların oldukça altında kalmakta ve Türkiye’yi Avrupa ülkeleri arasında kişi başına düşen milli geliri en düşük ülke konumuna getirmektedir. Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içindeki işçi sınıfının payının azalması ve yoksulluğun artması, bu durumun başlıca nedenleri arasında yer almaktadır.

“HER 10 KİŞİDEN 6’SI BORÇLU”

Konut masrafı dışındaki giderler nedeni ile 2024 yılında kurumsal olmayan nüfusun yüzde 60,9’u borçlu hale gelmiştir. Buna göre her 10 kişiden 6’sı borçlu durumdadır. TÜİK verileri incelendiğinde nüfusun sadece yüzde 39,1’inin borçlu olmadığı, halkın yüzde 12,5’inin ise borçlarını ödemekte çok zorlandığı tespit edilmiştir. Nüfusun yüzde 43,3’ü için borçların biraz yük getirdiği, yüzde5,2’nin ise yük olmadığı görülmüştür.

Talepler:

  • Krizin faturasını halka ve işçilere yükleyen ekonomi politikalarından vazgeçilmelidir.
  • Gelir dağılımı eşitsizliğinin temel kaynağı olan emek ve sermaye arasındaki eşitsizlik son bulmalıdır. Tüm ücretliler, ürettikleri değerin karşılığını eşit ve adil bir şekilde almalıdır.
  • Kamusal haklar olan eğitim, sağlık, barınma gibi haklardan herkes eşit şekilde faydalanmalı, bu temel haklar nitelikli ve parasız olmalıdır.
  • Gelirde adalet ve vergide adalet sağlanmalı, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması uygulamasına gidilmelidir.
  • Herkes için temel bir gelir güvencesi sağlanmalıdır.
  • Asgari ücret ve tüm ücret düzeyleri insan onuruna yaraşır düzeye çekilmelidir. Asgari ücret hesaplaması bir kişinin harcamasına göre değil, en az 4 kişilik bir ailenin giderleri üzerinden yapılmalıdır.
  • Enflasyonla mücadelede gerçekçi ve koruyucu ekonomi politikaları uygulanmalıdır.
  • Yoksullukla mücadele için sosyal koruma programları oluşturulmalı ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesimler olan kadınlar ve çocuklar için sosyal koruma politikaları hayata geçirilmelidir.
  • Çalışan yoksulluğunu önlemek için asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretlilere insanca yaşayabilecekleri bir gelir güvencesi sağlanmalıdır.
  • Borçluluğu azaltmak için sosyal koruma politikaları hayata geçirilmelidir.
  • Sosyal yardımlar bireysel değil, herkes için ulaşılabilir olmalıdır ve nitelikli bir şekilde sağlanmalıdır.

Muhabir: Merve US ACIOĞLU