Önceki yazımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üyelik konusunda kendisine sorulan bir soruyu, 'Tabii. Hedef o.' diye yanıtladığını söylemiş...
Bu yaklaşım karşısında CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve eski Washington Büyükelçisi Ünal Çeviköz'ün, 'Bu ilişki üyeliğe doğru evrildiği takdirde Batı'dan kopma hadisesine doğru bir ilerleme olarak algılanacaktır. Çok kritik bir dönemden geçmekte olduğumuz bir sırada böyle bir adımın atılmasının da büyük bir hata olacağını düşünüyorum.' dediğini aktarmıştık.
***
Burada dikkat çekici olan nokta şudur:
ŞİÖ'nün üyelik kuralları, herhangi bir bloka dahil olmamayı şart koşmaktadır...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu kuralı bilmediği düşünülemez; o zaman ŞİÖ'ye üyeliği hedef olarak gösterirken bu koşulu unutmuş mudur, yoksa ileride NATO'dan ayrılmayı mı düşünmektedir?
***
Bizce iki ihtimal de söz konusu değildir...
Zaten bu konunun tartışılmaya başlanmasının hemen ardından Rusya'nın ŞİÖ İlişkilerinden Sorumlu Özel Yetkili Büyükelçisi Bakhtiyor Khakimov bir açıklama yaparak, Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üye olmak için NATO'dan ayrılması gerektiğini bir kere daha hatırlatmış...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da NATO'dan ayrılmak gibi bir niyetinin olmadığını defalarca tekrarlamıştır...
O zaman bu açıklama neden yapılmıştır?
***
Burada akla gelen ilk ihtimal, bu açıklamanın 'içe dönük' bir amaçla yapılmış olmasıdır. Çünkü son dönemde yapılan tüm kamuoyu yoklamaları, ülkemizde ABD ve NATO karşıtlığının hızla yayıldığını göstermektedir...
Örneğin 2017 yılında ABD merkezli araştırma kuruluşu PEW'in üye ülkeler içinde yaptığı araştırmada, halkı NATO'ya en fazla karşı çıkan müttefik ülke Türkiye olmuş, yapılan ankette Türk vatandaşlarının yüzde 58'inin NATO'ya karşı olduğu belirlenmişti...
MetroPoll Araştırma'nın bu yıl içinde yaptığı 'Türkiye'nin Nabzı Nisan 2022' anketinde ise NATO'ya güvenmediğini açıklayanların oranı yüzde 65.3'e yükselmiştir.
***
Bu durum göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ŞİÖ üyeliği ile ilgili açıklaması üzerine Altılı Masa'ya mensup partilerin ABD ve Batı ile ilişkileri savunmaya geçeceğini, böylece Türkiye'nin fiilen seçim sath-ı mailine girdiği bir ortamda muhalefetin ABD ve Batı'nın savunucusu durumuna düşeceğini hesapladığı düşünülebilir...
Hatırlanacağı üzere AKP'nin iktidara geldiği 2002 seçimleri öncesinde DSP ağırlıklı koalisyon hükümeti IMF ile anlaşarak başta çiftçiler olmak üzere dar gelirlileri karşısına alacak bir program uygulamış, AKP ise seçim öncesinde bu olayın yarattığı tepkiyi kullanarak propagandasını IMF karşıtlığına dayandırmıştı. Bu politika sayesinde DSP'nin kırsal alandaki desteğini büyük ölçüde arkasına almayı başarmıştı...
Gerçi daha sonra AKP iktidara geldiğinde o programın ana hedeflerini uygulamaya devam etmişti ama iktidarın ilk dönemlerinde o programda bazı yumuşamalara giderek kırsal alandaki desteğini uzun süre koruyabilmişti.
***
Ortada bu tür bir hesap olmasa bile CHP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı'nın, ŞİÖ içinde toplanmakta olan 'çoğulcu' güçlerin yanında yer almak yerine ABD ve NATO'yu savunmaya geçmesi büyük bir hata olmuştur...
Unutmayalım ki, ABD ve NATO'nun şu dönemde en önem verdiği konu, Türkiye'nin Rusya ve Çin başta olmak üzere Şanghay Grubu üyeleriyle geliştirdiği ilişkileri sonlandırması ve Rusya'ya uygulanan yaptırımlara katılmasıdır...
Bu yapılabildiği takdirde, Türkiye'nin bir şekilde Rusya-Ukrayna savaşının içine çekilmesi çalışmaları başlayacaktır. ABD'nin, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimiyle birlikte Doğu Akdeniz'de Türkiye üzerine uyguladığı baskıyı son günlerde yoğunlaştırmasının sebebi budur.
***
Şurası bir gerçektir: Türkiye mevcut koşullarda ŞİÖ'ye üye olmasa bile ŞİÖ ülkeleri ile yakınlaşma politikasından uzun vadede yarar sağlayacaktır...
AKP yaptığı manevra ile iç politikada bu yararı şimdiden sağlamış bulunmaktadır...
Altılı Masa'ya gelince... En iyi anlaştıkları konunun Batı yanlısı politikalara tartışmasız destek vermek olduğu anlaşılmaktadır!
(Devam edecek)