Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duyurusunun ardından, iklim alanında çalışan 15 sivil toplum kuruluşunu bir araya getiren İklim Ağı, hedefin eksikleri ve yaratacağı risklere dikkat çekti.

Akdeniz iklim kuşağında yer alan Türkiye’nin iklim değişikliğinin etkilerine karşı Avrupa'nın en kırılgan ülkelerinden biri olduğu belirtilen açıklamada, etkili bir iklim hedefine her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu ifade edildi. Hedefin katılımcılık ilkesini yine göz ardı ederek iklim alanında uzman sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin dikkate alınmadan hazırlandığı belirtilen açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 2035 İklim Hedefi, emisyonlarda artıştan azaltım hedefliyor. Aslında emisyonlarda mutlak bir azalma değil, öngörülen artıştan bir azaltım içeriyor. Yani Türkiye’nin referans aldığı mevcut büyüme senaryosunda sera gazı emisyonları artmaya devam ederken, iklim hedefiyle bu büyüme senaryosu üzerinden bir azaltım öngörülüyor. Bu durum aslında 2035’te sera gazı emisyonlarının 2023’e kıyasla yüzde 16 artacağı anlamına geliyor” denildi.

KÖMÜR SANTRALLERE TEŞVİK GERİ ADIM ATTIRIYOR

Açıklamada çöküşe geçen kömür ekonomisinin etkilediği işçiler ve yerel ekonomiler için adil geçiş mekanizmasının kurulmadığına ve 7554 sayılı Torba Yasa ile izin süreçlerinin değiştirilerek doğa koruma ilkelerinin ve yerel halkın katılımının göz ardı edildiğine dikkat çekildi.

Türkiye’nin 1,5 derece eşiği ve 2053 net sıfır hedefine uyumlu olarak şu adımların atılması gerekiyor

Fosil yakıtlardan çıkış: Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele için emisyonlarını bugünden başlayarak azaltması gerekiyor. Elektrik üretiminde kömür tüketiminin sıfırlanmasına ve gaz ile petrol için yeni yatırımların sonlandırılmasına yönelik bir tarih açıklanmalı. Nükleer enerji, nükleer enerjiden hidrojen üretimi, karbon yakalama ve depolama gibi yanıltıcı çözümlerden uzak durulmalı. 2030 yılına kadar fosil yakıt teşvikleri kaldırılmalı. İletim ve dağıtım şebekesinin kapasitesi geliştirilmeli.

Adil geçiş: Fosil yakıt sektörlerinde işgücü dönüşümü ve enerji yoksulluğuna ilişkin tedbirleri de içerecek biçimde kırılgan grupların “geride kalmamasını” sağlayacak bir “Adil Geçiş Mekanizması” 2030 yılına kadar kurulmalı.

Doğa koruma: 2030’a kadar korunan alanların payı yüzde 30’a çıkarılmalı ve bozulmuş ekosistemlerin (orman, sulak alan, tarım alanı vs.) en az yüzde 30’u onarılmalı.

Gıda güvencesi: Agroekoloji ve onarıcı tarım uygulamalarının (organik tarım da dâahil olmak üzere) mevcut ülke tarım toprakları içerisinde payı yüzde 10’a çıkarılmalı. Tarımda doğru ürün planlaması ve tasarruflu sulama sistemleriyle su tüketimi yüzde 50 azaltılmalı.

Orman yangınlarıyla mücadele: Geleneksel yangın önleme yöntemleri yeni iklim projeksiyonları ışığında uygulanmalı, orman yangınları ile mücadele teşkilatı eğitim ve donanım ihtiyaçları yeni yangın rejimine göre güçlendirilmeli.

Sağlık: Ekosistem odaklı çözümlerle, kişi başına düşen yeşil alan miktarı yaklaşık iki katına çıkmalı. Sıcak hava dalgalarına maruz kalarak sağlık sorunları yaşayan nüfusa dair planlama yapılmalı. Tüm hava kirleticiler ölçülerek izlenmeli, çevre mevzuatında fosil yakıtlı elektrik üretim santralleri ve sanayi tesislerine tanınan kirletme istisnaları kaldırılmalı."

Fotoğraf: AA

Muhabir: Nursel Dillek Manavbaşı