KESK, bağlı işkolları ESM, BTS ve Tarım Orkam Sen ile birlikte giyim yardımı hakkının tasarruf tedbirleri gerekçesiyle verilmemesine ve geçmiş yıllarda yapılan ödemelerin Sayıştay aracılığıyla geri alınmak istenmesine karşı basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya KESK Eş Genel Başkanları Ayfer Koçak ve Ahmet Karagöz ile birlikte KESK ve bağlı işkollarının MYK üyeleri de katıldı.
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, ağustos ayında yapılacak yeni dönem TİS görüşmelerinde KESK olarak temel taleplerimiz dile getirildi ve mücadeleye çağrı yapıldı. Haklarımızın gasp edilmesine sessiz kalmayacağız. Grevli demokratik bir TİS hakkı elde edene dek mücadelemiz sürecek. 1 Ağustos’ta başlayacak olan TİS sürecinin ilk eylemini gerçekleştiriyor, geçinemiyoruz diyen milyonların sesi olmaya devam ediyoruz.” dedi.
“AÇLIK, YOKSULLUK VE FAKİRLİK DERİNLEŞİYOR”
Karagöz yaptığı açıklamada şunlara yer verdi: “İktidar ve Mehmet Şimşek’in programı çalışıyor ama milyonların açlığı, yoksulluğu, fakirliği daha da derinleşiyor. Milyonlar aç, milyonlar yoksul. Bu kapsamda, emeğin haklarını gasp eden iktidarın neoliberal politikalarının son örneğini giyim yardımımıza göz dikilmesiyle bir kez daha görmekteyiz.
Sayıştay’ın son kararında, başta DSİ olmak üzere birçok kurumda fiilen yapılan giyim yardımı ödemelerinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiş; bu ödemelerin yalnızca Teknik Hizmetler Sınıfına ve Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hükümlerine uygun şekilde, ayni olarak yapılması gerektiğine hükmedilmiştir.
Bu kararla birlikte, geçmişte yapılan giyim yardımı ödemelerinin kamu emekçilerinden faiziyle birlikte geri alınmasının yolu açılmıştır. Ancak unutulmamalıdır ki; bu ödemeler kamu emekçilerinin kusurundan kaynaklanmamaktadır. Yerleşik içtihatlar ve mevzuata göre, bu tür ödemeler 60 gün içerisinde rücu edilmediği taktirde tahsili hukuken mümkün değildir.
KESK ve bağlı sendikalar olarak bu hukuksuz rücu girişimlerine karşı duracağımızı, çalışanların haklarını kararlılıkla savunmaya devam edeceğimizi kamuoyuyla bir kez daha paylaşıyoruz. TİS hükümlerinde yer alan Koruyucu Giyim Yardımı, Uluslararası Anlaşmalar ve İş Sağlığı Güvenliği Mevzuatı gereğince KİT’lerde çalışan teknik personele verilmek zorundadır. Ancak Memur-Sen, bu hakkı sanki kendi kazanımıymış gibi lanse etmekte, daha da kötüsü bu yardımı kurum yöneticileri ile birlikte keyfi biçimde dağıtarak, adeta bir “rüşvet” aracı haline getirmektedir. Şimdi de bu hukuksuz uygulamanın bedeli kamu emekçilerine yüklenmek istenmektedir. Bu durum asla kabul edilemez! Bu ödemelerin muhatabı; TİS’e imza atan yandaş konfederasyon Memur-Sen’in yöneticileri ve kurumların yöneticileridir. Bedel ödemesi gerekenler kamu emekçileri değil, bu hatalı uygulamalara imza atanlardır.”
“TİS’E DAHİL ETMEK ZORUNDA”
yeni bir TİS sürecinde olduklarını söyleyen Karagöz, “İktidar ve yandaş sendikalar, fiili olarak yıllardır uygulanan ve kazanılmış hak haline gelen “Giyim Yardımı”nı, tüm kamu çalışanlarını kapsayacak ve günümüz ekonomik şartlarına uygun biçimde TİS’e dahil etmek zorundadır.
Ayrıca, mevcut TİS’te Koruyucu Giyim Yardımı hakkı bulunan Teknik Hizmetler Sınıfı personeline bu hakkın ödenmesini engelleyen yandaş konfederasyonların bu tutumdan derhal vazgeçmesini, kurum yöneticilerinin ise gecikmeden bu ödemeleri gerçekleştirmesini talep ediyoruz.
Danıştay 10. Daire Başkanlığı içtihat kararına göre; çek, kupon ve benzeri yöntemlerin uygulanması amacıyla 3. kişilere yapılan ödemenin nakdi değil, ayni olarak yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Kurum yöneticileri daha fazla mazeret üretmeyi bırakmalı, her dönem TİS masasında talebimiz olan teknik hizmetler sınıfındaki personelin koruyucu giyim yardımı ödemesini derhal yapmalıdır.” diye konuştu.
İŞ KAZALARININ SORUMLULUĞU
Karagöz, Koruyucu Giyim Yardımı sağlanmadan hiçbir personel, tehlikeli işlerde ve zorlu arazi koşullarında çalışmaya zorlanamayacağını belirterek şöyle devam etti: “Aksi durumda yaşanacak tüm iş kazalarının sorumluluğu kurum idarelerine ait olacaktır. Mehmet Şimşek’in ekonomik programı çerçevesinde uygulanan politikaların iflas ettiği açıktır. Giyim yardımı, servis hizmetlerinin kaldırılması, lojmanların satışı gibi bütçeye çok az yük getiren hakların hedef alınması; ekonomik krizin faturasının kamu emekçilerine kesildiğini göstermektedir. TÜİK’in sahte enflasyon verilerine rağmen artan bütçe açığı kapatılamamış; saray ise şatafat ve lüksten vazgeçmemiştir. Bu nedenle, tüm kamu emekçilerini mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Ağustos ayında başlayacak ve 2026-2027 yıllarını kapsayacak TİS görüşmeleri, etkisiz ve yandaş sendikalara bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu süreç, yandaş sendikaların emekçilerin hakkını savunmak bir yana, imza attıkları sözleşmelerin Anayasa’ya, yasalara ve kamu yararına uygun olup olmadığını bile anlayamayacak durumda olduklarını bir kez daha ortaya koymuştur.”
Karagöz, KESK olarak taleplerini şöyle sıraladı:
4688 Sayılı Sendikalar Kanunu bir an önce değiştirilmelidir.
Grev hakkı içeren gerçek bir Toplu Sözleşme süreci tesis edilmelidir.
Yoksulluk sınırı üzerinde ücret, güvenceli istihdam ve demokratik bir çalışma yaşamı sağlanmalıdır.
Kamu hizmetleri halktan yana olmalı, temel gelir güvencesi sağlanmalıdır.
Vergide adalet sağlanmalı, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmalıdır.
Kamu çalışanların maaşını oluşturan ek ve yan ödemeler temel ücrete dahil edilmelidir.