27 Nisan tarihli 'Gündem sapması' başlıklı yazımızda ülkenin en önemli sorunu olan ekonomideki kötü gidişin bir türlü gündemde hak ettiği yeri alamayışına değinmiş ve şunları söylemiştik:
'Siyaset ya da güncel 'sansasyonel olaylar' medya kanallarını ne kadar etkisi altına alırsa alsın, ekonomi, iş dünyasından aile ortamına kadar kendi gündemini belirliyor ve sessiz sedasız da olsa insanlara acı çektiriyor.'...
Bu 'acı' gazetelerin ekonomi sayfalarının köşelerine sıkışmış da olsa son günlerde ekonominin çeşitli kesimlerini temsil edenler tarafından sık sık dile getiriliyor.
***
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, iki gün önce 'Uluslararası Vergilendirmede Güncel Gelişmeler' konulu bir toplantıda yaptığı konuşmada, gelinen noktada ekonomide reform yapmanın zor olduğunu ancak reform yapmadan ilerlemenin mümkün olmadığını söyledi...
Burada kilit sözcük hiç kuşkusuz 'reform' sözcüğüydü...
TÜSİAD gibi küresel ekonomi ile uyumluluk sergilemeye büyük önem veren kuruluşların bundan 'Batı Dünyası', başka bir deyişle 'finans dünyası' ile bozulan ilişkilerin onarılmasını anladıkları açık... Ancak 'meram' ne olursa olsun, uyarı, mevcut konjonktürde işlerin iyiye doğru gitmediğini gösteriyor.
***
Sabancı Holding'in CEO'su Mehmet Göçmen de sıkıntıları dile getiren bir başka önemli işadamıydı...
Göçmen, İnşaat Sanayicileri Derneği'nin (İMSAD) Gündem Buluşmaları toplantısında işadamlarına hitaben yaptığı konuşmada şu uyarıyı yaptı:
'Türkiye ekonomisinin duvara doğru koştuğu belliydi. Kısa vadede çözüm için artık çok geç. Uzun vadeye odaklanmalıyız.'
Paranın maliyetinin çok arttığını, özel sektörün yabancı para cinsinden borçlarını çevirmekte zorlandığını belirten Göçmen, özel sektörün yabancı para cinsinden borçlarının yaptığımız ihracattan yüzde 85 daha fazla olduğunu açıkladıktan sonra sözlerine şöyle devam etti:
'Yabancı fonlar olmadığı takdirde, Emlak Bankası'nı da kursanız, enerji ile ilgili başka fonlar da oluştursanız cebinize bir para girmeyecek. Olmayan parayı hangi cebe koyarsanız koyun aynıdır. Bir de, bir cepten diğerine aktarırken düşürme riskimiz var.'
***
Aynı gün Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir'den de bir uyarı geldi...
Özdebir, şirketlerin borçlarını ödeyemedikleri için zor durumda olduklarına dikkat çekerek, 'Bir çok şirket batıyor. Firmaların yurtiçi ve yurtdışı toplam borcu 2,5 trilyon TL. Son altı ayda özel sektör kar elde edebilme kabiliyetini yitirmiş durumda, borcunu geri ödeyemiyor.' dedi...
Özdebir, sözlerini şöyle noktaladı: 'Ekonomde en önemli gerçekliğin güven olduğu unutulmamalı. Güvenin olmadığı ortamda hane halkı tüketmez, üretici üretmez, yatırımcı yatırım yapmaz. Güvenin temel dayanağı ise hukuktur.'
***
Bu uyarıların her biri normal koşullarda basın yayın organlarında 'manşet' olabilecek özellikler taşıyor...
Ancak 'medya'mızda bu tür haberler falan 'sanatçının' filan sanatçıyla özel hayatında yaşadığı bir tartışma kadar bile yer bulamıyor...
Acaba neden?
***
Her halûkarda medyamızın gündem belirlerken yaptığı değerlendirmede bir sorun olduğu ortada...
Bu sorunun ülkeyi ve ekonomiyi yönetenlerin hoşuna gitme kaygısından kaynaklandığı da aşikar...
Peki ama, bu tavır acaba istenilen sonucu veriyor mu?
***
Demokratik bir hukuk devletinde medyada dile getirilen eleştirilerin en fazla ülkeyi yönetenlere yarar sağladığı bilinir...
O ülkelerde bu eleştiriler bir uyarı görevi yaparlar ve ülkeyi yönetenler bu uyarıları dikkate alarak rotalarını ayarlarlar...
Ne yazık ki bizim ülkemizde işler böyle yürümüyor!