Şahbaz, hazırladığı yazılı basın açıklamasında, "Antibiyotikler modern tıbbın en büyük keşiflerinden biri. Ameliyatların güvenle yapılabilmesini, zatürre ve menenjit gibi hastalıkların tedavi edilebilmesini bu ilaçlara borçluyuz. Ancak bugün hem dünyada hem Türkiye’de bu mucize ilaçların gücü hızla tükeniyor. Antibiyotik direnci, bakterilerin ilaçlara karşı dayanıklılık kazanması demektir. Bir zamanlar kolayca tedavi edilen enfeksiyonlar artık standart ilaçlarla iyileşmeyebiliyor. Türkiye, antibiyotik direnci açısından Avrupa’nın en riskli ülkelerinden biri haline gelmiştir. 2021 yılında Türkiye’de antibiyotik direncine bağlı 7.610 kişi yaşamını yitirmiş, ilişkili ölümler 30.500’e ulaşmıştır. Hastanelerde antibiyotik kullanım oranı yüzde 48,9’dur; reçetelerin üçte ikisi geniş spektrumlu ilaçlardır. Bu, yalnızca bir tıbbi sorun değil; sağlık sisteminin yapısal çöküşünü yansıtan bir krizdir." ifadelerini kullandı.

"HEKİMLERE DAYATILAN MUAYENE SÜRELERİ HIZLI ANTİBİYOTİK REÇETELERİNE YÖNLENDİRDİ"

Türkiye’de sağlık sisteminin yıllardır yurttaşı “hızlı reçete–hasta memnuniyeti” anlayışıyla antibiyotik bağımlısı haline getirdiğini belirten Şahbaz, "Aile hekimlerine dayatılan 5–10 dakikalık muayene süreleri, hekimleri zorunlu olarak hızlı antibiyotik reçetelerine yöneltmiştir. Denetimsizlik, ilaç şirketlerinin etkisi ve piyasa mantığıyla yönetilen sağlık sistemi, halk sağlığını değil, kârı öncelemiştir.

"HASTANELER DİRENÇLİ BAKTERİLERİN YAYILDIĞI MERKEZLERE DÖNÜŞTÜ"

Şahbaz, "Bugün hastaneler, enfeksiyon kontrol programlarının zayıflığı nedeniyle dirençli bakterilerin yayıldığı merkezlere dönüşmüştür. Temizlik personeli, hemşire bakımı ve tanı altyapı eksikliği, Klebsiella ve Acinetobacter gibi bakterilerin kontrolsüz biçimde çoğalmasına yol açmıştır.

Yerli ilaç üretimi zayıflamış, yanlış ilaç politikası nedeniyle etkili antibiyotikler ulaşılamaz hale gelmiştir. Döviz dalgalandığında ya da firmalar kâr görmediğinde ilaç yoklukları yaşanmakta, yurttaş antibiyotiğe ulaşamamaktadır." diye konuştu. Sağlık Bakanlığı bütçesinin büyük kısmının şehir hastanelerine ödenen kira ve hizmet bedellerine gittiğini söyleyen Şahbaz, "Enfeksiyon kontrolü ve laboratuvar altyapısı gibi kritik alanlar kaynak yoksunu bırakılmaktadır. Halk sağlığı yerine öncelenmiştir" dedi

"HAYVANCILIK VE TARIMDA İLAÇ KULLANIMI DENETLENMİYOR"

Gıda üretim zincirinde antibiyotik kullanımına ilişkin hiçbir şeffaf veri bulunmadığını ifade eden Şahbaz, "Hayvancılıkta ve tarımda ilaç kullanımı denetlenmemektedir. Bu tablo, antibiyotik direncini yalnız hastanelerde değil, sofralarda da büyüten bir halk sağlığı tehdidine dönüşmüştür.

"KRİZİ AŞMAK KAMUCU BİLİMSEL VE EŞİTLİKÇİ BİR SAĞLIK SİSTEMİYLE MÜMKÜN"

Antibiyotik direncinin bireysel hataların değil, yıllardır süren yanlış politikaların ürünü olduğunu ifade eden Şahbaz, "Türkiye’nin bu krizi aşması, ancak kamucu, bilimsel, eşitlikçi bir sağlık sistemiyle mümkündür.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak antibiyotik direncine karşı mücadelemizi, hem bugün hem de gelecek kuşakların yaşam hakkı için kararlılıkla sürdüreceğiz.” diye konuştu.

"İLAÇ İTHALATA BAĞIMLI HALDEN ÇIKARILACAK"

CHP'nin, antibiyotik direncini halk sağlığının merkezine alan kapsamlı bir kamusal mücadele programını yürürlüğe koyacağını ifade eden Şahbaz çözüm programını şöyle sıraladı

● Akılcı ilaç kullanımı ulusal politika haline getirilecek; hızlı tanı testleri yaygınlaştırılacak, aile hekimlerine yeterli muayene süresi tanınacaktır.

● Yerli ilaç sanayii ARGE ve üretimi desteklenecek. İlaç ithalata bağımlı halden çıkartılacak. Şehir hastanelerine aktarılan kaynaklar, koruyucu sağlık hizmetlerine ve laboratuvar altyapısına yönlendirilecektir.

● • Tek Sağlık yaklaşımı (insan, hayvan ve çevre sağlığının bütünlüğü) ulusal stratejiye dönüştürülecektir.

● • Ulusal Antibiyotik Direnci Programı kurulacak; çok bakanlıklı, bütçeli ve şeffaf bir yapı ile veri temelli yönetim sağlanacaktır.

Muhabir: Muhammed Ali Yahşi