Konferansa ‘Onur konuğu’ olarak katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar yaptığı konuşmada, 2026 yılının Türkiye’nin enerji ve maden alanında ağırlığını artıracağı bir eşik yıl olacağını söyledi. Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı (IEA) ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol ise konferansın keynote konuşmasında “Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapmasını, iklimi yeniden küresel gündemin üst sıralarına taşıyacak kritik bir fırsat olarak görüyorum” dedi.
BAYRAKTAR: TÜRKİYE ELEKTRİKTE HEDEF PATİKASINA GİRDİ
Bakan Bayraktar Bakanlığı’nın 2026 ve sonrasındaki hedefleri ile Türkiye’nin enerji vizyonu kapsamında planlanan projelerden bahsederken, elektrik talebinin daha da artacağı bir döneme girildiğine dikkat çekti. Bayraktar şöyle konuştu: “Türkiye’de elektrik talebi hızla büyüyecek. Bu artışı karşılamak için Türkiye’nin ‘yeni enerji mimarisi’ kapsamında üretim ve altyapı yatırımlarını hızlandıracağız. Dışa bağımlılığı azaltmak için talebin mümkün olduğunca yerli kaynaklarla karşılanmasını hedefliyoruz. Bu çerçevede yenilenebilir enerji öne çıkıyor. 2035’te güneş ve rüzgar kurulu gücünü 120 bin MW’a çıkarmayı hedefliyoruz. Türkiye 2025 yılında hedefler itibariyle büyüme patikasına girmiş durumda. Bu seneyi yaklaşık 6 bin MW güneş ve 2 bin MW'ı bulan rüzgarla toplam 8 bin MW'ın üzerinde bitireceğiz. Bu çok önemli bir gelişme. 120.000 MW'lık hedefe gidiyor olmamız çok kıymetli. 2026 ve sonrasında yeni enerji mimarisinin en kritik unsuru, artan elektrik talebini sağlıklı ve sürdürülebilir biçimde karşılayacak güçlü altyapı yatırımları olacak. Hem dağıtım şebekelerinde hem de iletim tarafında kapsamlı bir yatırım dönemine giriyoruz. Türkiye’yi doğudan batıya, kuzeyden güneye bağlayan, yüksek kapasiteli bir ‘elektrik otobanı’ yaklaşımıyla iletim 2.0 dönemini başlatıyoruz. Güçlü ve dayanıklı bir elektrik alt yapısı kurmayı hedefliyoruz.”
2026 ENERJİ VE MADENDE AĞIRLIĞIN OLACAĞI YIL
Türkiye’yi elektrik ve gaz ticaretinde daha etkin bir konuma taşımayı hedeflediklerini belirten Bakan Bayraktar, “Petrol ve doğalgazda hem yurt içi üretimi artıran hem de yurt dışı projelerle büyüyen, daha güçlü ve uluslararası bir milli yapı oluşturmayı amaçlıyoruz. Madencilikte ise insanı ve çevreyi merkeze alan, hammadde ihracatı yerine katma değerli üretimi esas alan bir anlayışla kritik ve stratejik madenleri enerji dönüşümünün hizmetine sunmayı önceliklendiriyoruz. 2026’yı bu dönüşümün hem somut sonuçlarının alınacağı hem de yeni bir büyüme döneminin başlayacağı, güçlü finansman ve iş birlikleriyle Türkiye’nin enerji ve maden alanında ağırlığını artıracağı bir eşik yıl olarak görüyoruz” dedi.
“KRİTİK MİNERALLERDE 1970 PETROL KRİZİ KIRILGANLIK İHTİMALİ”
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol ise nükleerde küresel ölçekte yeni bir dönemin başladığını vurguladı. Birol, “Nükleerde 2025, bizim yıllar önce öngördüğümüz gibi, üretimde zirve yılı oldu. Nükleere güçlü bir geri dönüş gerçekleşti. Nükleer, Türkiye için bir tercih değil stratejik zorunluluk” dedi. Kritik minerallerde yüksek coğrafi yoğunlaşmanın risklerine, bu minerallerin enerji sektörünün yanı sıra birçok stratejik sektör için yaşamsal önemine vurgu yapan Dr. Birol, nadir toprak elementlerinde Çin’in pazar payının yüzde 92 olduğunu, tüm alternatif rafinaj projeleri hayata geçse bile bu oranın 2035’te ancak yüzde 75’e gerileyebileceğini belirtti. Dr. Birol “1970’lerde petrol krizini yaşadık. Yakın gelecekte kritik minerallerde benzer bir kırılganlık ihtimalini göz ardı edemeyiz” diye konuştu.
