Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Akciğer Damar Hastalıkları Araştırma Derneği ile Pulmoner Hipertansiyon ve Skleroderma Hasta Derneği iş birliğiyle 'Dünya Pulmoner Hipertansiyon Farkındalık Günü' etkinliği düzenledi. Etkinliğe çok sayıda doktor ve tedavi gören pulmoner hipertansiyon hastası katıldı. Etkinlikte Türk Kızılay Kan Bağışçısı Yönetimi Müdürü Dr. Metin Kalender hastalar için yazıp bestelediği 'Yarınlar Umut Dolacak' adlı şarkısını seslendirerek hastalara moral verdi. Ardından pulmoner hipertansiyon hastası Fatih Kaymakçıoğlu (60), diğer hastalara moral olmak için sahnede şiir okudu. Şarkıyı besteleyen Dr. Kalender, 'Bir şey için şarkı yazmak o kadar kolay değil aslında. Burada önemli olan kişilerin hastalığına ayna tutmak değil, onların geleceğe veya hayata umut dolu bakmaları, motive edecek sözler ve melodiler olmalıydı. Dolayısıyla ben öncelikle bir tıp doktoru olduğum için onları anlıyorum. Bir nefesin ne kadar lüks olmaya başladığını anlayabiliyorsunuz. Dolayısıyla pulmoner hipertansiyon hastalarına umut aşılayabilecek bir melodi yapmak istedim' dedi.

Her yıl 5 Mayıs Dünya Pulmoner Hipertansiyon Farkındalık Günü nedeniyle düzenlenen etkinlikte konuşan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serdar Kula, pulmoner hipertansiyonun çok nadir görülen bir hastalık olduğunu belirterek, ne yazık ki kesin tedavisi olmayan hastalıklar grubunda olduğuna dikkat çekti. Nadir görülmesinin ötesinde belirtileri de çok belli olmayan hastalığın farkındalığının arttırılması gerektiğini belirtti. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Akciğer Damar Hastalıkları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu ÜyesiProf. Dr. Serdar Kula www.baskentgazete.com.tr Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nursel Dilek'in sorularını yanıtladı.

  • Pulmoner Hipertansiyon nedir, anlatır mısınız?

Pulmoner hipertansiyon, aslında bildiğiniz hipertansiyondan çok farklı değil. Vücudumuzda iki tane farklı sistem var. Bir tanesi tüm vücudumuza kanı taşıyan bir sistem, bir de küçük dolaşım, büyük dolaşım diye o akciğerlerin içindeki damarların basıncının artışı pulmoner hipertansiyon.

  • Nadir görülen bir hastalık mıdır?

Çok nadir bir hastalık. Gerçekten de sıklığı, hastalığın belirtilerinin de çok net olmaması nedeniyle çok kesin belirlenemiyor ama rakamlara bakarsak, tüm dünyada milyonda 10 ile milyonda 40arası değişen rakamlar var. Türkiye için de rakamlar aynı. Bizim yaptığımız bir çalışmamız var yaklaşık 2017 yılıydı yanılmıyorsam, uluslararası bir dergide yayınlamıştık. Sağlık Bakanlığı kayıtlarıyla edindiğimiz rakam da aşağı yukarı aynı.

  • Pulmoner hipertansiyon, kalp ve akciğeri ilgilendiriyor fakat ortaya çıktığı zaman bütün vücudu etkiliyor mu?

Akciğerin hastalığı ama aslında kalbi etkiliyor. Akciğerin içerisindeki damarlarda zaman içerisinde kalınlaşma oluyor ve o kalınlaşmaya bağlı olarak da akciğer kan basıncında artış oluyor ve bu da akciğer dolaşımını olumsuz etkiliyor. Sonuçta hastalığın solunum problemleri başlıyor. Ayrıca, bu basıncın artması akciğere kan pompalayan kalbin sağ tarafını da olumsuz etkiliyor ve orası da giderek yorulmaya, artık yeterince güçlü kan pompalayamamaya başlıyor. Ve bütün bunlar hastanın tüm sistemlerini yavaş yavaş kademeli olarak etkilemeye başlıyor. Yorulmalar, adımların giderek küçülmesi, nefesinin kesilmesi, bayılmalar, ritim problemleri ortaya çıkıyor.

  • Bunlar aynı zamanda hastaların bulguları oluyor değil mi?

Tabii ama bunlar ortaya çıktığı zaman yani bunlar yoğun bir şekilde görüldüğü zaman artık hastalık çok ileri bir safhaya gelmiş oluyor. Bunları çok daha erken bir safhada teşhis etmek lazım ama bu saydıklarım birçok hastalıkta da olabilir. Sizin günlük en ufak bir nezle gribinizde bile bir halsizliğiniz, nefesinizin kesilmesi, yorulmanız olabilir. Bu belirtileri her gördüğümüzde pulmoner hipertansiyon demek doğru değil. Bu farkındalık etkinlikleri ile hem hastaların hem de hekimlerimizin bu hastalığı akıllarında tutmalarını sağlamaya çalışıyoruz.

  • Pulmoner hipertansiyon kadınlarda daha sık görülüyor. Pulmoner hipertansiyonu olan kadınlar gebe kalabilir mi? Ölümcül sonuçları olabilir mi?

Çok önemli bir noktaya değindiniz. Pulmoner hipertansiyon hastalarının biz gebe kalmalarını istemiyoruz. Gebelik bir kadının bedeninde çok ciddi değişiklikler yapan bir durum. Her ne kadar normal, doğal bir süreç olsa da orada bir bebek büyürken inanılmaz bir kütle artışı, kalbe inanılmaz bir yük, kan miktarında artış, çok ciddi bir yük. Solunum anlamında da aynı şekilde. Zaten sınırda yaşayan yani kendi yaşamları için akciğer anlamında sınırda fonksiyonlara sahip olan bu hastalar, böyle durumlarda maalesef yaşamlarını yitirme tehlikesi ile karşı karşıyalar. Üstelik kullandığımız ilaçlar da gebeliğin erken dönemleri bebek açısından zararlı olabiliyor. O yüzden biz bu hastalara gebe kalmayı önermiyoruz.

  • Hastalığın tedavisinde yeni ilaçlar var mı ya da ne gibi yenilikler var? Tedavi edilmezse ne gibi sonuçlar ortaya çıkar?

Tedavide 15-20 sene öncesine göre çok çok iyi durumdayız, çok yeni ve etkili ilaçlar var ama bunların hiçbiri tedavi edici nitelikte değil. Son ve kesin tedavi nakildir. Nakil konusunda da son zamanlarda büyük aşamalar kaydettik. Buradaki en büyük engelimiz donör yani organ bağışı. Organ bağışının daha da yaygınlaşması gerekiyor. Çocuk hastalar için bir başka engel de çocukların beden ölçüleri nedeniyle organ nakillerinde biraz daha dezavantajlı konumdalar. Bir yetişkinin akciğerini diğer bir yetişkine takmak daha kolay olsa da bir yetişkinin akciğerini bir çocuğa takamazsınız ölçüler anlamında dolayısıyla o bedene uygun bir akciğer bulmanız lazım. Bu da akciğer vericisi, donör şansını daha da azaltıyor. Kesin tedavi orada diyebiliriz. O da tabii kendince sınırlılıklara sahip ama bu hastalığın net bir tedavisi yok. Fakat yeni geliştirilen ilaçlarla bizim için asıl önemli olan bu hastaların yaşam kalitelerinin arttırılması ve nakil için geçen sürede yani bekleme süresinde çok kaliteli bir yaşama sahip olmaları.

Editör: Haber Merkezi