Diyarbakır'da 4 Ekim 1910'da dünyaya gelen Tarancı, ilk ve orta öğrenimini Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde tamamladı.
Lise yıllarında şiirle tanışan genç şair, başta Charles Baudelaire olmak üzere Fransız sembolistlerinden etkilendi ve bu dönemde şair Ziya Osman Saba ile mektup arkadaşlığına ve dostluğa başladı.
Gazete yönetiminin desteğiyle Paris'e gitti
Tarancı, Mülkiye Mektebi ve Yüksek Ticaret Okulundaki eğitimini yarıda bıraktı ve bir süre Sümerbank'ta memur olarak çalışmaya başladı.
İlk şiir kitabı "Ömrümde Sükût"u 1933'te yayınlayan Tarancı, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan öyküleriyle de dikkati çekerek gazete yönetiminin desteğiyle yükseköğrenimini tamamlamak üzere 1938'de Paris'e gitti.
Tarancı, Paris'te Sciences Politiques'te eğitimine devam ederken, Paris Radyosu'nda spikerlik yaptı. Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Paris'ten bisikletle ayrılarak Türkiye'ye döndü.
"Otuz Beş Yaş" şiiriyle beğeni kazandı
Tarancı, 1941-1943 yılları arasında askerlik görevini yaparak, bu dönemde Türk şiirinin en bilinen eserlerinden "Haydi Abbas"ı kaleme aldı.
Askerlik sonrası Ankara'ya yerleşerek Anadolu Ajansı ve Çalışma Bakanlığında çevirmen olarak görev yapan usta kalem, 1946'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında "Otuz Beş Yaş" şiiriyle birincilik ödülünü kazandı.
Bu şiir ve başarı, Tarancı'yı Türk edebiyatının sevilen şairlerinden biri haline getirdi. Tarancı, 1951'de Cavidan Tınaz ile evlenmesinin ardından bu dönemdeki şiirlerini "Düşten Güzel" kitabında topladı.
Usta sanatçı 1953'te geçirdiği felç nedeniyle yatağa bağımlı hale geldi. Tarancı, uzun bir tedavi sürecinin ardından durumu ağırlaşınca devlet tarafından Viyana'ya gönderildi.
Viyana'da zatülcenp (plörezi) hastalığına yakalanan Cahit Sıtkı Tarancı, 13 Ekim 1956'da, 46 yaşında hayata veda etti.
Türk şiirinin önemli isimlerinden olan Tarancı'nın cenazesi Ankara'ya getirilerek Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi. Sanatçının doğduğu ev ise 1973'te Kültür Bakanlığı tarafından "Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi" olarak ziyarete açıldı.
Şiirlerinde yaşama sevinci, aşk, yalnızlık ve ölüm temalarını işledi
"Sanat için sanat" anlayışını benimseyen ve "saf şiir" akımının Türk edebiyatındaki önemli temsilcilerinden biri olan Tarancı, eserlerinde açık ve sade bir dil kullandı.
Hece ölçüsünü ustalıkla kullanan şair, vezin ve uyağa bağlı kalarak modern bir şiir dili oluşturdu. Usta şair şiirlerinde en çok yaşama sevinci, aşk, yalnızlık, çocukluk özlemi ve kaçınılmaz bir son olarak ölüm temalarını işledi.
Tarancı ayrıca, "Ömrümde Sükut", "Düşten Güzel", "Memleket İsterim", "Sonrası", "Ziya'ya Mektuplar" ve "Gün Eksilmesin Penceremden" gibi birçok esere de imza attı.