Türkiye Osteoporoz Derneği'nin osteoporoz konusundaki farkındalık çalışmaları kapsamında Ankara Movenpick Otel'de düzenlediği toplantıda hastalıktan korunma yolları ve alınması gerek önlemler masaya yatırıldı. 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü nedeniyle gerçekleştirilen toplantıda konunun uzmanları osteoporozun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ve erken tanının önemini bir kez daha vurguladı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Türkiye Osteoporoz Derneği Başkanı Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal, 'Osteoporoz, tüm dünyada 200 milyon kadını etkiliyor. 60-70 yaşlarındaki kadınların üçte biri, 80 yaşlarındaki kadınların üçte ikisi bu hastalıktan etkileniyor. 50 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşık yüzde 30'unda en az bir vertebral kırık bulunuyor. Dünyada her yıl 1.5 milyon kalça kırığı oluşuyor. Yaşlanan popülasyon nedeniyle artması bekleniyor' dedi. 2050 yılına kadar her sene global olarak 21.3 milyon kalça kırığı olacağının öngörüldüğünü ifade eden Kutsal, bu nedenle osteoporoz açısından risk altında olan kişilerin mutlaka hekim tarafından değerlendirilmeleri ve korunmaya yönelik önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı.

GLOBAL BİR SORUN

Osteoporozuun global bir sorun olduğunu vurgulayan Kutsal, hastalıkla ilgili şu tanımlamaları yaptı: 'Osteoporoz, kemik gücünün azalması sonucunda artmış kırık riski ile karakterize bir iskelet sistemi hastalığı, kemik dokusunun her hacim birimine düşen kemik kitlesinde azalmadır. Tüm dünyada 200 milyon kadını etkilemektedir; 60-70 yaşlarındaki kadınların üçte birini, 80 yaşın üzerindeki üçte ikisini etkilenmektedir. 50 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşık yüzde 30'unda en az bir vertebral kırık bulunmaktadır. Vertebra kompresyon kırığı olan kadınların mortalite riski yüzde 15 daha fazladır. 50 yaşın üzerindeki erkeklerin yaklaşık yüzde 20'sinde yaşamlarının geri kalan bölümünde osteoporoza bağlı bir kırık oluşacaktır.' Dünyada her yıl 1.5 milyon kalça kırığı oluştuğunu anlatan Kutsal sözlerini şöyle sürdürdü: 'Yaşlanan popülasyon nedeniyle artması bekleniyor. Yeti kaybı, yüksek tedavi maliyetleri ve mortalite nedeniyle önemli. Bilinmelidir ki; ilk kırık sonrasında ikinci kırık için risk artmaktadır. Yaşlanmaya bağlı kırık riski, KMD azalmasına bağlı kırık riskinden daha yüksektir. Yaşam kalitesini bozar, işlevleri etkiler, progresif yeti kaybı nedenidir. Psikososyal ve emosyonel sorunlara, bağımlılığa ve gelecek kaygılarına neden olur. Çok yaşlılarda acil servislere düşmelere bağlı vertebral kırıklar nedeniyle başvurular artmaktadır. Hastalık önceleri sessizce ilerleyebilir. Buna karşın osteoproza bağlı kırıklar ağrılı ve yaşam kalitesini bozan kırıklardır. Hatta yaşamı tehdit edecek kadar ciddi olabilirler.' Kalça kırığının öneminin altını çizen Kutsal, 'Kalça kırığından sonraki bir yılda ölüm oranı yüzde 20, kalıcı sakatlık yüzde 30, bağımsız yürüyememek yüzde 40,en az bir 'günlük yaşam aktivitesi'ni bağımsız olarak yapamamak yüzde 80 hastada görülmektedir. Bu nedenle osteoporoz açısından risk altında olan kişilerin mutlaka hekim tarafından değerlendirilmeleri ve korunmaya yönelik önlemlerin alınması gerekir.' dedi. Risk faktörelerine değinen Kutsal, şunları söyledi: 'Altmış yaş üzerinde olmak, vertebrada (omurgada) kompresyon kırığı olması, 40 yaş sonrası düşük enerjili kırık geçirmek, aile öyküsünde osteoporotik kırık olması, 3 aydan fazla sistemik glukokortikoid tedavisi almış omak, malabsorbsiyon (gıdaların emilememesi) sendromu, birincil hiperparatiroidi,hipogonadizm, erken menopoz (45 yaş öncesi), kişide düşme eğilimi olması, radyografilerde osteopeni (kemiklerde zayıflama/yoğunlukta azalma) olması. Kalsiyumdan fakir beslenmek, sigara kullanımı, aşırı alkol alımı, aşırı kafein alımı, düşük vücut ağırlığı, kilo kaybı da risk yaratır. Daha önce osteoporotik kırığı olanlar, çoklu risk faktörlerine sahip olanlar, kemik mineral yoğunluğu düşük olanlar, tedaviye yanıt vermeyenler, tedaviyi tolere edemeyenler ise yüksek risk taşır. Ayrıca osteoporoz pekçok hastalığa ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak da gelişebilir. Bunlara İkincil osteoporoz denir. Bu durum hem kadınlarda ve hem de erkekrelde görülen ve önlenmesi/tedavi edilmesi gereken bir sorundur. İlaçlardan en fazla osteoporoza neden olanı kortizondur (glukokortikoid).' Kutsal, osteoporoz hastalığında tanı konusuna değinerek, en iyi tanının kemik mineral ölçümü ile gerçekleşeceğini belirtti. Hastalığın tedavisine vurgu yapan Kutsal, 'Birincil amaç: İİk kırığın ve sonraki kırıkların oluşumunu azaltmak İkincil amaçlar: Kemik mineral yoğunluğunun korunması ve artırılması, kemik kalitesinin korunması, osteoporotik kırığa bağlı semptomların azaltılması, yaşam kalitesinin artırılması şeklindedir. Hastaya bunun için gerekli ilaçlar verilir ve egzersiz yapılması önerilir.'

SESSİZ VE SİNSİCE İLERLİYOR

Erken ve doğru tanının önemine dikkat çeken Hacettepe Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalında öğretim üyesi ve Türkiye Osteoporoz Derneği genel sekreteri Prof. Dr. Oya Özdemir 'Osteoporoz en sık görülen metabolik kemik hastalığı ve ilerleyen yaşla birlikte sıklığı artıyor. Osteoporoz, kırık olmadığı sürece ağrı yapmadığı için sessiz ve sinsi ilerleyen bir hastalık. Osteoporoza bağlı kırık gelişmesi ise kişinin sağlığını olumsuz etkiliyor. Omurga kırıkları sırt ve bel ağrısına neden olarak hastaların yaşam kalitesini azaltıyor. Osteoporoz tanısının erken ve doğru şekilde konması oldukça önemli' ifadelerini kullandı. Menopoz sonrası dönemdeki kadınlar ve 50 yaş üzerindeki erkeklerin osteoporoz risk faktörleri açısından mutlaka incelenmesi gerektiğini dile getiren Özdemir, '65 yaş üzeri tüm kadınlar ile 70 yaş üzeri tüm erkeklere kemik dansimetresi ile osteoporoz açısından inceleme öneriyoruz' diye konuştu. Toplantıda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi ve Türkiye Osteoporoz Derneği ikinci başkanı Prof. Dr. Ayşe Küçükdeveci osteoporoza bağlı kırıkların bireylerin yaşam kalitelerine, iş ve sosyal hayata katılımlarına olumsuz etkisine değinerek şunları söyledi: 'Dünyada yılda 9 milyon kişi osteoporoza bağlı gelişen kırıklara maruz kalmakta ve bu sayının gelecek yıllarda giderek artacağı öngörülmektedir. Osteoporoza bağlı olarak gelişen kırıklar, ağrı ve vücutta şekil bozukluğuna yol açmakta, bireylerin günlük yaşam aktivitelerini ve iş ve sosyal hayata katılımlarını olumsuz etkileyerek yaşam kalitelerini düşürmektedirler. Osteoporoza bağlı kırık oluşan vücut bölgeleri sıklık sırasıyla omurga, el bileği ve kalçadır. Omurga kırıkları, osteoporotik kırıkların yüzde 50'sini oluşturmaktadır. Avrupa'da her yıl 50 yaş üstü bin kadından 12'sinde, bin erkekten ise 7'sinde osteoporoza bağlı omurga kırığı meydana gelmektedir. Osteoporotik omurga kırıklarının sadece üçte biri semptomatiktir.'

Muhabir: Haber Merkezi