Teknolojinin hayatın merkezine yerleşmesiyle birlikte çocuklarda ve ergenlerde dijital oyun bağımlılığı giderek artıyor. Sanal dünyada geçirilen uzun saatler, sadece ekran başında kaybedilen zamanı değil, aynı zamanda çocukların sosyal ilişkilerinde, akademik başarılarında ve duygusal gelişimlerinde kalıcı hasarları da beraberinde getiriyor. Uzman Psikolojik Danışman Dr. Safiye Yılmaz Dinç, dijital oyun bağımlılığının çocukları “kahraman olabildikleri” sahte bir dünyaya çektiğini belirterek, bu durumun hem psikolojik hem de nörolojik düzeyde kumar bağımlılığıyla benzer bir mekanizma üzerinden işlediğine dikkat çekti. Dr. Safiye Yılmaz Dinç, çocukların dijital ortamda kendileriyle gurur duyabilecekleri bir dünya yaratmalarının, onları gerçek hayattan ve sağlıklı ilişkilerden uzaklaştıran en önemli tehlikelerden biri olduğunu vurguladı.

· Çocuk ve ergenlerde dijital oyun bağımlılığı hangi psikolojik ya da sosyal etkenlerden kaynaklanıyor?

Dijital bağımlılığı olan çocuklara baktığımızda, daha çok sosyalleşemeyen, yalnız ve özgüveni düşük olan çocuklar olduğunu görüyoruz. Çünkü dijital ortam, sosyalleşebilmek için önemli bir motivasyon kaynağı olarak görülmektedir. Çocuk ya da ergenler sanal ortamda sahte benlik geliştirerek o benliği karşı tarafa rahatlıkla ve sansürsüz sunabilmekteler. Yani var oldukları değil de olmak istedikleri benliği rahatlıkla dijital ortamda sergileyebilmekteler. Örneğin, kahraman olmak isteyen bir çocuk oyun aracılığıyla bu duyguyu rahatlıkla yaşayabiliyor. Özellikle dürtü kontrol bozukluğu olan gençlerde öz kontrol zor olduğundan, oynadığı oyundaki kahramanla kendini özdeşleştirerek, yani onu taklit ederek tehlikeli ve riskli davranışlar gösterebilmekteler. Bir başka neden ise dijital ortamda oynanan çevrim içi oyunlar, oyuncuların daha fazlasını başarabilmek ve kendisiyle gurur duymasını sağlayacak sanal bir ortam hazırlamaktadır. Yani dijital oyunlarda uzun süre vakit geçiren çocukların sanal ortamda kendisiyle gurur duyacağı bir dünya yaratması, dijital oyunlarda daha fazla zaman geçirmesine yol açarak yüz yüze gerçekleşen sosyal ilişkilere zarar verip gerçek dünyadan kopmalara neden olabilmektedir.

“BAĞIMLILIK, DOPAMİN İHTİYACINI KARŞILIYOR”

· Dijital oyun bağımlılığı ile kumar bağımlılığı arasında davranışsal ya da nörolojik bir benzerlik var mı?

Her kişide psikopatolojik yatkınlık vardır. Ancak bu yatkınlık tek başına bağımlılığın oluşmasına neden olmaz. Burada öncelikle pekiştireçler etkilidir. Hem dijital oyun bağımlılığında hem de kumar bağımlılığında dopamin ihtiyacı karşılanır. Birey bir sefer kazandığında ya da hedefine ulaştığında, ilk seferdeki olumlu duyguyu almak için tekrar yapmaya koşullanıyor ve edimsel koşullanma gerçekleşiyor. Bir diğeri, bireyin düşünce biçimleri ve süreçleridir. Yani kişinin kendiyle ve dünyayla ilgili uyumsuz düşünceleridir. Örneğin, “Ben sadece internette iyiyim” ya da “Ne kadar kumarda kazanırsam o kadar yeterliyim” gibi bilişsel çarpıtmalar, bir uyaran çıktığında otomatik olarak akla gelir ve böylece davranışsal devamlılık meydana gelir.

· Ebeveynler farkında olmadan çocuklarının dijital oyun veya çevrim içi kumar davranışlarını nasıl besleyebiliyor?

Aile içinde sevilmeyen, ilgilenilmeyen ve psikolojik ihtiyaçları karşılanmayan çocuklar bu tarz oyunlara daha çok yöneliyor. Aile ya da arkadaşlar, alınan sosyal desteğin yokluğu veya sosyal izolasyon sorunlu internet kullanımına yol açıyor. Aşırı serbest bir ortam da katı bir disiplin ortamı kadar zararlıdır. Daha demokratik bir ortamın olduğu, dikey değil de daha yatay ilişkinin hüküm sürdüğü, kuralların ve sınırların özellikle erken yaşlarda kazandırıldığı bir aile ortamı koruyucudur. Ayrıca ekranı ödül olarak kullanmak da bağımlılığın zeminini oluşturur. Örneğin, “Yemeğini yersen ya da ödevini yaparsan internette oyun oynamana izin vereceğim” gibi söylenen sözler çocuğu bağımlılığa iter.

“STREST DE KUMARA ZEMİN HAZIRLAYABİLİYOR”

· Erken yaşta başlayan dijital oyun bağımlılığı, ilerleyen yıllarda kumar alışkanlığına nasıl bir zemin hazırlıyor?

Sadece bağımlılıklarda değil, erken yaşta kazanılan birçok alışkanlık yetişkinlikte de devam eder. Hele ki haz gibi olumlu duyguları aktive eden bir bağımlılığın kumar bağımlılığına dönüşmesi muhtemeldir. Çünkü bağımlılıklar yön değiştirir. Örneğin, teknoloji bağımlısı olan bir kişi ekonomik rahatlığa ulaştığında, daha fazla uyarım almak için bunu kumar bağımlılığına dönüştürebilir. Kaldı ki bu iki bağımlılıkta da beynin ödül sistemi çalışıyor ve bu, beynin dopamin döngüsüne alışmasına yol açıyor. Ayrıca dürtüselliğe ve onun kazançlarına alışan genç, riskli davranışlara daha çok yöneliyor. Bir diğeri de sıkıntılarından kaçış olarak dijital oyuna başlamışsa, yine bir baş etme stratejisi olarak yetişkinlikte her karşılaştığı olumsuz deneyimden veya stresten sonra kumar gibi yüksek uyarımlı davranışlara yönelir.

· Bu tür bağımlılıkların çocukların akademik başarılarına, sosyal ilişkilerine ve duygusal gelişimlerine etkileri neler?

Dijital oyunlarda uzun süre vakit geçiren çocukların sanal ortamda kendisiyle gurur duyacağı bir dünya yaratması, dijital oyunlarda daha fazla zaman geçirmesine yol açarak yüz yüze gerçekleşen sosyal ilişkilere zarar verip gerçek dünyadan kopmalara neden olabilmektedir. Ayrıca bu bağımlılıkların çocukların sosyal uyumunu azaltarak akademik başarısını olumsuz etkilediği ve okula devamlılığını azalttığı ile ilgili çeşitli araştırmalar mevcuttur. Bu tarz davranışsal bağımlılıkların yeme bozukluğu, uyku bozukluğu, depresyon, kaygı, sosyal çevreyle kurulamayan yüz yüze iletişim gibi fiziksel ve psikososyal zararları da vardır.

“AİLELER, BAĞIMLILIK BELİRTİLERİNE KARŞI DİKKATLİ OLMALI”

· Aileler ve öğretmenler, çocukta dijital veya kumar temelli bağımlılığın erken belirtilerini nasıl fark edebilir?

Aileler ve öğretmenler çocukları iyi gözlemleyerek bu belirtileri fark edebilir. Özellikle çocuk sorumluluklarını aksatıyorsa, yani işlevselliği bozulmuşsa tehlike sinyalleri çalıyor demektir. Ayrıca oyun oynamaya yeterli zaman ayırılmadığında olumsuz duygular ortaya çıkmaktadır. Yeterli süre oyun oynayamayan bireylerde endişe, öfke, sinir ve depresif duygular hissedilirken, yaşanan yoksunluk belirtilerinin yeniden ortaya çıkmaması için oyun oynamayı engelleyen herkese karşı öfke hissedilebilir. Bunun yanında özellikle savaş oyunları çocuklarda saldırganlık ve şiddet eğilimini artırmaktadır. Ayrıca çocuk gece uykusundan bile feragat edip internette çok vakit geçiriyorsa, eskiye oranla daha çok para istiyor, hatta para çalıyorsa, sık sık yalana başvuruyorsa, davranışsal anlamda olumsuz değişiklikler gözleniyorsa aileler bu bağımlılığın belirtilerini daha net anlayabilir.

· Sizce dijital oyun şirketleri ve sosyal medya platformları, çocuklarda bağımlılık yaratma konusunda ne kadar sorumluluk taşıyor?

Bu konuda dijital oyun şirketleri ve sosyal medya platformları büyük sorumluluk taşısa da ticari kazanç uğruna yeterince yerine getirmiyorlar. Şirketlerin tasarım süreçlerinde “bağımlılık riskini azaltıcı etik kurallar” koymaları gerekiyor. Dijital oyun ve sosyal medya şirketleri, bağımlılık yapıcı tasarım tekniklerini kullanmamak, yaş sınırlamasını gerçek anlamda uygulamak, veri ve dikkat sömürüsüne karşı şeffaf olmak gibi konularda hem etik hem toplumsal açıdan doğrudan sorumluluk taşımaktadır.

· Bu bağımlılıklardan korunmak için ailelerin, okulların ve devlet kurumlarının birlikte atabileceği somut adımlar neler olabilir?

Bağımlılıkla baş edebilmek için toplumun birçok kesiminin topyekûn olarak çalışması gerekiyor. Dijital oyunların etkilerine yönelik yapılan incelemeler, oyunların öğretici ve geliştirici etkisinin ancak kontrollü bir şekilde oynanmasıyla mümkün olacağını göstermektedir. Yani aile, çocuğun hangi sitelere girdiğini bilmeli ve kesinlikle günde belli saat aralıklarında girmesine izin vermelidir. Dijital oyunların sosyal uyumu olumsuz etkilediği, okul ve aile ilişkisinde bozulmaya neden olması ve dijital oyun bağımlılığının her geçen gün artış göstermesi nedeniyle, ergenlerin bu dönemde sahip oldukları alışkanlıklarını yetişkinlikte de devam ettirdikleri düşünüldüğünde bağımlılıkların henüz gelişmeden önlenmesi, ailelerin çocuklarıyla kaliteli vakit geçirmesi çok önemlidir. Bağımlılığın tedavisinde ise dijital kullanım süresi azaltıldığında o vakte çocuğun zevk alacağı aktivitelerin konulması, nüksün oluşmasını engelleyecektir. Ayrıca ailelerin çocukların hangi sitelere girip neler izlediğini ya da oynadığını kontrol etmeleri gerektiğinden, internette filtre programları yüklemek de önleme çalışmaları açısından kullanılabilir.

“POZİTİF DİJİTAL KÜLTÜRÜN YAYILMASI İÇİN ÇALIŞILMALI”

Okullarda sorunlu internet kullanımı olan ergenlerin okul içerisinde teknolojiyi daha fazla kullanmalarına imkân verilmesinin, bu ergenlerin okula daha fazla katılım sergilemesini sağlayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle aşırı oyun oynayan ya da dijital oyun bağımlılığı bulunan ergenlerin okula devamı oldukça önemlidir. Bu tarz davranışsal bağımlılığı olan ergenlerin sosyal ilişkilerinin geliştirilmesi ve okula bağlılığın artırılması sağlanabilir. Okullarda dijital okuryazarlık dersi verilmeli ve bu konuda öğretmenler ile veliler de bilgilendirilmelidir. Yine önleyici hizmetler açısından sosyal medya platformları, okullar ve medya organları, olumlu davranışları teşvik eden kampanyalar düzenlemeli ve pozitif dijital kültürün yayılması için çalışmalıdır. Devlet kurumları tarafından ise suç işleyenlere yönelik caydırıcı cezalar uygulanmalı, mağdurların hızlı bir şekilde destek alabilmesini sağlayacak güçlü hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Özetle; aileler, eğitim kurumları, sosyal ağ hizmeti veren şirketler, sivil toplum kuruluşları ve devlet kurumları bu konuda iş birliği yapmak suretiyle, son yıllarda hem dünyada hem ülkemizde en fazla artan bu bağımlılık türlerine (dijital oyun ve kumar) yönelik daha köklü çözümler üretebilir.

Kaynak: Başkent Gazetesi Tolga Alca