Bir önceki yazımızın sonunda, ABD'nin 'iki kutuplu dünya' ortamında yarattığı yapılanmaların 'soğuk savaş' sonrasında dünyada oluşan yeni koşullar karşısında yetersiz kalarak dağılma emareleri gösterdiğinden söz etmiş...

Ve şunları söylemiştik:

'Başlangıçta bu yapı, ABD'nin önderliği altında birleşmiş gibiydi... Bu durum bazılarını yanılttı... ABD'nin egemenliğinin 'ebediyen' süreceğini, dolayısıyla 'tarihin sonu'nun geldiğini ilan edenler çıktı... Ancak, kısa zamanda anlaşıldı ki, yeni yapı ABD'nin tek başına hükmedemeyeceği kadar büyük ve karmaşıktı.'

***

Bu karmaşık yapıyı belirleyen iki ana unsur vardı...

Birincisi, Rusya ve Çin'in 'kapitalist dünya' ile bütünleşmesinin ardından Batı dünyası ile ilişkilerini genişletmesi ve 'karşı taraf'ın koordineli bir biçimde kendisine karşı mücadele etmesine engel olması...

İkincisi, Batı ittifakının temel askeri örgütü olan NATO'nun Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nın dağılmasının ardından işlevini büyük ölçüde yitirmesi.

Biz konuyu fazla dağıtmamak için olayın ikinci kısmı üzerinde duracağız.

***

NATO'nun bu aşamada karşı karşıya kaldığı sorun Doğu Bloku'nun dağılmasının ardından iki Almanya'nın birleşmesi ve Avrupa içinde bu ülkenin başını çektiği bir ittifakın oluşmasıdır...

Bu ittifak, ABD'nin 'koruma' gerekçesiyle AB'nin iç ilişkilerine sürekli müdahale etmesine karşıdır...

Bu olay, NATO'da ABD ile AB arasında çatlak yaratırken AB içinde de Almanya'nın liderliğine karşı İngiltere'nin başını çektiği bir muhalefet gelişmektedir.

***

ABD'nin ve NATO'nun resmi yönetiminin bu gelişmeler karşısındaki tavrı, bu nedenle esas olarak Almanya ve Fransa'yı hedef almaktadır...

Trump ile Alman Başbakanı Merkel arasındaki gerginlikler, telefon dinleme olayları, NATO harcamalarına katılma konusunda yaşanan gerilimler, Trump ile Macron arasındaki atışmalar hep bu olaydan kaynaklanmaktadır...

Berlin Duvarı'nın yıkılışının 30. yılından bir gün önce Berlin'de konuşan ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun, 'Batı ülkeleri olarak hepimiz o gurur dolu andan sonra yolumuzu kaybettik' demesinin nedeni de budur.

***

ABD çizgisini savunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, Berlin Duvarı'nın yıkılışının 30'uncu yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Berlin'de yaptığı konuşmada, 'Avrupa Birliği Avrupa'yı savunamaz' demiş ve şunları söylemiştir:

'Almanya ve Avrupa'nın yeniden birleşmesi ABD'nin güvenlik garantisi olmadan gerçekleşemezdi. Avrupa'yı Kuzey Amerika'dan uzaklaştıracak her tür girişim sadece transatlantik ittifakı zayıflatmakla kalmayacak, aynı zamanda Avrupa'nın kendisini bölme riski yaratacaktır'...

Stoltenberg, konuşmasında Avrupa ve ABD'nin Rusya ve Çin'in büyüyen askeri gücüne karşı işbirliği yapması çağrısını da yinelemiştir.

***

Bu konuşmaların hedefinin, Rusya ve Çin ile ekonomik ilişkilerini geliştiren ve İran'a karşı uygulanan ABD yaptırımlarını eleştiren Almanya liderliğindeki AB yönetimi olduğu açıktır...

Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yukarıda sözünü ettiğimiz konuşmasında, Rusya ve Çin'e karşı birlik olunması gerektiği uyarısında bulunduktan sonra...

'Eğer uluslar NATO'nun ihtiyaç duyduğu kaynakları sağlamadan, sözlerini tutmadan NATO'nun savunma faydalarından yararlanabileceğini düşünürse, NATO etkisizleşebilir veya NATO'nun devri kapanabilir' sözleriyle Almanya'nın tavrını sürdürmesi durumunda ABD'nin Avrupa üzerindeki 'koruma kalkanını' kaldırabileceği tehdidinde bulunmuştur.

***

Bu konuşmaya cevap, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'den gelmiştir...

Brüksel'de düzenlenen AB Savunma Bakanları Toplantısı sonrasında basına açıklamalarda bulunan Mogherini, ortak savunma projelerine ilişkin bilgi verirken gelen, 'AB askeri anlamda bağımsız bir aktör mü olmaya çalışıyor?' sorusu üzerine 'Tercihimiz her zaman ortaklarımızla birlikte hareket etmek. Ancak gerekli olması durumunda savunma alanında tek başımıza hareket edebilmeliyiz.' ifadesini kullanmıştır...

Aynı günlerde Economist'e konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da, ABD'nin ittifaka yeterince önem vermediğini savunmuş, Suriye'nin kuzeyindeki ABD askerlerini çekmeden önce NATO'ya danışmamasını buna örnek olarak göstermiştir.

(Devam edecek)