Son yazımızda, CHP Genel Başkanı Kemal kılıçdaroğlu'nun yaptığı 'türban hamlesi'nin sonuçlarını değerlendirirken 'başarılı olsaydı, Kılıçdaroğlu'nun pozisyonu hem Altılı Masa hem de parti içinde güçlenecekti. Ancak bu 'hamle' yalnızca CHP tabanı ve CHP'ye destek veren medyada değil Altılı Masa saflarında da kırılma yarattı' demiş...

İYi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in öneri karşısında takındığı tavrı bu duruma örnek olarak göstermiştik...

Akşener'in Kılıçdaroğlu'nun önerisine yönelttiği eleştiride muhalefetin bu hamle nedeniyle 'puan kaybetmiş olması' karşısında uğradığı hayal kırıklığı ve duyduğu üzüntünün rol oynadığı muhakkaktır...

Ancak şu gerçek de unutulmamalıdır...

Siyasette, birbirine yakın partiler arasında 'geçirgenlik' bir hayli fazladır. İYİ Parti'nin hızlı bir biçimde güçlenmesi ve içinden çıktığı MHP'yi geride bırakması yalnızca MHP'den gelen oylarla olmamıştır...

AKP'den kopan seçmenlerin bu partiyi MHP'nin devamı olarak görmelerinin yanı sıra CHP'nin kimi zaman 'liberal' ilkeleri 'ulusal' değerlerin üstünde tutan yaklaşımları nedeniyle bu partiden kopanların bir bölümü de İYİ Parti'ye yönelmiştir...

Bu durum iki parti arasında yalnız yakınlık değil 'rekabet' de yaratmıştır.

***

Hiç kuşkusuz Altılı Masa içinde Kılıçdaroğlu'nu destekleyenler de vardır...

Bunların başında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu gelmektedir... Davutoğlu'nun tavrına eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve AKP'nin ona yakınlığı ile tanınan Bülent Arınç da katılmışlardır. Ancak bu destekler Kılıçdaroğlu'nun durumunu güçlendirmiş midir yoksa zayıflatmış mıdır sorusunun cevabı tartışmalıdır...

Kesin olarak söylenebilecek bir şey varsa, o da şudur: Bu kesimden gelen destek, CHP'nin 'geleneksel' tabanında memnuniyetten çok karamsarlık yaratmıştır.

***

CHP'nin artık hatırlamak bile istemediği Ekmeleddin İhsanoğlu'nun cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi olayında Abdullah Gül'ün telkinlerinin oynadığı rol ve Ahmet Davutoğlu'nun AKP Hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak sarf ettiği 'Osmanlı'dan sonra başlayan ayrışma kapatılması gereken bir parantezdir' ifadesi halen belleklerden silinmiş değildir...

Davutoğlu'nun , Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın, başörtüsüne ilişkin öneriyi 'aileyi koruyacak' anayasal düzenlemeleri de içerecek bir şekilde yapma önerisine destek vermesi...

Ardından Erdoğan'ın 'Alevi yurttaşların sorunlarının çözümü'ne dönük tartışmalı önerisini 'son derece ileri bir adım' olarak değerlendirmesi, bir çok insanda 'Acaba Davutoğlu, Altılı Masa'yı AKP ve Erdoğan'ın desteklenmesi için kurulmuş bir masa mı zannediyor?' düşüncesinin uyanmasına yol açmıştır.

***

Kaldı ki, Abdullah Gül'ün, Kılıçdaroğlu'nun önerisine desteğini açıklarken sarfettiği sözler Kılıçdaroğlu'na ve CHP'ye yarar getirecek türden değildir...

Gül, bu açıklamasında CHP'yi 'Uzun yıllar başörtüsü karşıtlığını kendisinin en önemli misyonu görmüş ve bundan dolayı birçok acılara sebep olmuş bir parti' olarak nitelemiş...

Arınç da '(Kılıçdaroğlu) Ey muhafazakar kesim ben sana yanlışlıklar yaptım, geçmişte olanlar için özür diliyorum. Beni affet' diyor. Tövbe kapısı her zaman açıktır, siyasetçilere tövbe kapısını kim kapatabilir?' ifadesini kullanmıştır.

***

Bu yılın Ocak ayında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin düzenlediği bir törende 'Cumhuriyet Halk Partisi'nin geçmişte hiç kusuru olmadı mı? Kabahati olamadı mı? Oldu efendim. Kabahati de oldu. Kusuru da oldu. Biz getirdik ne yaptık? Başörtüsünü Türkiye'nin bir numaralı sorunu haline getirdik' ifadesini kullanmış olması haksız bir suçlamaya haklılık kazandırmış ve bu ifadeler karşısında CHP'nin savunmasız kalmasına yol açmıştır...

Dahası, 'türban yasası önerisi'nin yol açtığı tartışma nedeniyle ekonominin kötü yönetilmesinin neden olduğu sorunlar gölgede kalmış ve bu sorunların AKP saflarında yarattığı endişe yerini rahatlama havasına bırakmıştır...

En önemlisi de Altılı Masa'nın toplumda yaratmaya çalıştığı güven duygusu önemli ölçüde sarsılmıştır.

***

Son söz: Kılıçdaroğlu'nun böylesi 'köstek' mi yoksa 'destek' mi (!) olduğu belli olmayan tavsiyelere güvenerek Cumhurbaşkanlığı için yola çıkması durumunda yeni bir 'Ekmeleddin vakası' yaşanırsa buna kimse şaşırmamalıdır!