Koronavirüse karşı Türkiye'de uygulanan mücadele yöntemlerini ele aldığımız bir önceki yazımızda şu saptamayı yapmıştık: 'Türkiye'nin koronavirüs salgınına karşı kullandığı yöntem yerine yöntemler diyoruz; çünkü, salgının ortaya çıktığı 10 Mart 2020 tarihinden itibaren farklı yöntemler çoğu zaman iç içe kullanılmıştır'...
Bu durum, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumla yakından ilgiliydi.
***
Hatırlayalım...
Salgının Çin'de ortaya çıkmasıyla Türkiye'de ilk resmi vakanın açıklanması arasında yaklaşık üç aylık bir süre vardı...
Bu süre boyunca Türkiye sınır kapılarında 'ateş ölçen'/ısıya duyarlı kameralar kullanma dışında ciddi bir önlem alınmadı... Bu durum, salgının başlangıç döneminde yaşanan maske ve teşhis kiti sıkıntısıyla da kanıtlandı...
Neticede salgının yayıldığı İtalya başta olmak üzere yabancı ülkelerden dönüş yapanlar, İran'dan yasal veya yasadışı yollardan ülkeye girenler, Suudi Arabistan'a yaptıkları hac ziyaretinden dönenler aracılığıyla virüs ülkeye girdi ve yayılmaya başladı.
***
Daha önce salgın olayıyla karşı karşıya kalan Çin, sokağa çıkma ve seyahat yasakları ve zorunlu tedaviye dayalı 'izolasyon' yönteminin yanı sıra virüsle mücadele amacıyla yaklaşık 183 milyar dolarlık bir fon ayırmıştı... Bu fon tıbbi malzeme üretiminin kapsamının genişletilmesi, işsiz kalanlara yardım yapılması ve vergi indirimleri amacıyla harcanmıştı...
İngiltere, 'sürü bağışıklığı' yöntemini izlemesine karşın 300 milyar sterlinin üzerinde bir ekonomik kurtarma paketi açıkladı. Ayrıca 81 milyar dolar değerinde bir ekonomik yardım fonu oluşturdu...
'Sürü bağışıklığı' yöntemini uygulayan bir başka ülke olan ABD, 2 trilyon dolar değerindeki yardım paketi hazırladı. Paket kapsamında, her ABD vatandaşına kişi başı bin 200 dolarlık çek, küçük ölçekli işletmelere hızlı yardım ve holdinglere milyar dolarlık krediler verildi. Ayrıca 100 milyar dolardan fazla bir yardım sağlık sistemi ve hastanelere, bir diğer 100 milyar dolardan fazla bir dilim de eyalet, kent ve belediyelere aktarıldı.
Fransa'da hükümet, daha çok zorda kalan şirketlerin desteklenmesi amacıyla kullanılacak toplam 345 milyar euro değerinde bir fon sağladı...
Almanya, koronavirüs salgını nedeniyle hiç bir şirketin batmaması ve hiç kimsenin işini kaybetmemesi için gerekli önlemleri aldığını, krizden etkilenenlerin kayıplarını karşılayacağını açıkladı. Salgından etkilenen şirketleri desteklemek amacıyla 500 milyar euroluk bir kredi fonu oluşturdu. Salgın sırasında izne ayrılan ve işe gidemeyen çalışanların maaşlarının karşılanması için bir program başlattı.
***
Türkiye'de ise 'Biz Bize Yeteriz Türkiyem' sloganıyla bir yardım kampanyası açıldı... Kampanya sonunda 2 milyar liranın biraz üzerinde bir para toplandı... Bundan önce de ekonomiye 100 milyar TL hacminde destek öngören, 'Ekonomik İstikrar Kalkanı' adında bir önlem paketi açıklanmıştı. Paket, KDV ve SGK primlerinin ve nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan borçlarının belirli bir süre ertelenmesi, bazı alanlarda üç ay süreyle KDV oranı yüzde 18'den yüzde 1'e indirilmesi, tüketici ve konut kredilerinin faizlerinin düşürülmesi, kısa çalışma ödeneğinin devreye sokulması, esnaf ve sanatkarların Halkbank'a olan borçlarının ertelenmesi, en düşük emekli aylığının 1.500 liraya yükseltilmesi gibi önlemler içeriyordu.
***
Salgının başında bir 'Bilim Kurulu' oluşturuldu...
Ancak öncelik her zaman 'ekonominin çarklarının dönmesi'ne verildi...
O nedenle yaşlılara ve bazı başka yaş gruplarına getirilen kısıtlamalara, bazı özel günlerde sokağa çıkma yasağı uygulanmasına ve topluluk oluşturulmasını önlemeye yönelik önlemlere karşın, fabrikalarda, tarlalarda, inşaatlarda, madenlerde çalışma kesintisiz devam ettirildi...
Bunun yanı sıra kamu bankalarının öncülüğünde konut başta olmak üzere tüketici kredilerinin hacmi genişletildi...
Ve 'çarkların dönmesi' açısından 'döviz sorunu'nun taşıdığı önem göz önüne alınarak, planlar turizm sektörü açısından 2020 yılının kurtarılmasına odaklandı.
(Devam edecek)