Türkiye'yi de yakından ilgilendiren Ukrayna (dolayısıyla ABD ve AB) ile Rusya arasındaki 'kiliseler savaşı' ile ilgili yazılarımızı sürdürürken ABD'nin Suriye'den çekilme kararı gündeme bir 'bomba gibi' düştü...

Bu karar, aslında Trump'ın daha seçim kampanyası sırasında dile getirdiği 'Suriye'de gerilimi azaltma ve Rusya ile ilişkileri normalleştirerek Çin'i tecrit etme politikası'nı hayata geçirmeye yönelik önemli bir adımdır...

Trump'ın başkan seçildiği günden başlayarak ABD 'derin devlet'i tarafından 'Rusya sayesinde seçimi kazanmak'la suçlanmasının ve 'yakın adamları' hakkında Rusya ile illegal ilişki kurmak suçlamasıyla birbiri ardına davalar açılmasının altında bu stratejinin hayata geçirilmesini önleme çabaları yatmaktadır.

***

Öyle anlaşılıyor ki Trump sonunda 'küresel elit', Pentagon ve güvenlik örgütleri tarafından güdülen kukla bir başkan olmak ya da bir şekilde görevden alınmak yerine kendi stratejisini uygulayarak ipleri eline almak için cesur bir hamle yapmayı yeğlemiştir...

Trump'ın aldığı kararın uygulanması sürecinde neler yaşanacağını ve bu kararın ne ölçüde hayata geçirilebileceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz...

Daha ilk adımda Pentagon'un başı Savunma Bakanı General Mattis ile ABD'nin IŞİD'le Mücadele Özel Temsilcisi McGurk'un bu karara itiraz ederek istifa etmesi, Trump'ın da Mc Gurk'u 'Obama'nın adamı' ve 'şovmen' olarak suçlaması mücadelenin bir hayli sert geçeceğinin göstergesidir...

Dolayısıyla bu konu üzerinde durmak için daha pek çok fırsatımız olacaktır.

***

Üzerinde durduğumuz 'kiliseler savaşı' da bir yanıyla Trump ve 'küresel elit' arasındaki bu mücadeleyle ilişkilidir...

Trump'ın Suriye'den çekilme hamlesinin Rusya ile yumuşama politikasının bir parçası olduğu açıktır...

Bu politika ister istemez Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışmanın da yatışması sonucunu doğuracaktır.

***

Kiliseler savaşı ve Azak Denizi'ndeki son çatışma gibi olaylar ise iki ülke arasındaki gerilimi artırmak ve Trump'ın Rusya politikasını uygulamasını zorlaştırmak amacıyla ABD şahinlerinin Ukrayna yönetimi ve NATO aracılığıyla uygulamaya koyduğu bir senaryodur.

Bu senaryo, Rusya'yı askeri bir müdahale tehdidi ile geriletirken Trump'ı da köşeye sıkıştırmayı hedeflemektedir...

Üzerinde durduğumuz 'kiliseler savaşı' da bu çatışmanın 'ideolojik' yönünü oluşturmaktadır.

***

Günümüzde olduğu gibi geçmişte de bu tür çatışmalar, her zaman siyasi ve toplumsal amaçlarını gerçekleştirmek isteyen güçler tarafından kullanılmıştır...

Konu ile ilgili son yazımızda Hıristiyan dünyasındaki en uzun süreli ve önemli ayrılığını oluşturan Katolik-Ortodoks ayrışmasının geçmişine bir göz attığımızda da bunu görmüştük...

Vatikan'daki Papa, Ortodoks İstanbul Patrikliğinin Bizans İmparatoruna dayanarak güçlenmesi karşısında Avrupa'da yükselmekte olan Karolenj hanedanının ünlü temsilcisi Pepin'e 'imparator' unvanı vermiş, bunun karşılığında 'yeni imparator'dan kendisini Batı Avrupa'nın 'ruhani merkezi' haline getirecek tavizler elde etmişti.

***

O zaman bu yeni statüye 'hukuki' bir kılıf geçirebilmek için tarihin en büyük sahtekarlıklarından biri tezgahlanmıştı...

Dinin siyasete alet edilmesinin ve bu amaçla kullanılacak her türlü aracın meşru görülmesinin bir örneği olan bu olay, 'sahte bağış olayı' adıyla bilinmektedir.

Roma İmparatorluğunu iki bölgeye ayıran ve İstanbul'u başkent yaparak burada Hıristiyanlığın siyasal merkezini kuran Büyük Konstantin'e atfedilen bu sahte belgede;

-İmparatorun ölüm yatağında iken Vatikan Papa'sı Silvester tarafından vaftiz edilerek Hıristiyanlığı kabul ettiği...

-Bu vesileyle imparatorluğun merkezindeki İstanbul patrikliği de dahil olmak üzere tüm Hıristiyan kiliselerinin 'ruhani liderliği' görevini Vatikan'a verdiği...

-Ve günümüzde Vatikan devletini oluşturan toprakların mülkiyetini sonsuza kadar Vatikan'a bağışladığı iddia edilmekteydi.

(Devam edecek)