17 Aralık tarihinde yayınlanan 'Kiliseler Savaşı ve Türkiye' başlıklı ilk yazımızda Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin Moskova Patrikliğinden ayrılarak İstanbul Fener Patrikhanesine bağlı 'bağımsız' bir kilise olma kararı üzerinde durmuş ve şunları söylemiştik:

'(Bu) sorun, iki ortodoks kilisesi arasındaki bir sorundan ibaret değil...

Dahası, bizi ilgilendirmenin de ötesinde aşıyor!..

ABD ile Rusya arasında Karadeniz ve Ukraynada yaşanan çatışmaya yeni bir boyut katıyor.'

***

Yazımızın yayınlandığı gün, Ukrayna Devlet Başkanı Petr Poroşenko yıl sonu basın toplantısında bu konuya değinerek, konunun sadece dini bir mesele değil, aynı zamanda uluslararası siyaseti ilgilendiren bir mesele olduğunu söyleyerek bizi 'doğruladı'!..

Basın toplantısına gelmeden hemen önce Fener Rum Patriği Bartholomeos'la uzun bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini söyleyen Poroşenko, Ukrayna'da milli bir kilise kurulmasının, Ukrayna'nın Rusya'nın sömürgesi olmaktan kurtulması anlamında önemli bir adım olduğunu sözlerine ekledi...

Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, milli kilisenin kurulması sürecinde Fener Patrikhanesi'ne müdahale etmediği için teşekkür etti.

***

Poroşenko, konuyu Ukrayna-Rusya ilişkileri bağlamında sınırlasa da, 'Kiliseler savaşı'nın, boyutları Atlantik ötesine kadar uzanıyor...

Bu olayın Ukrayna'nın ABD ve Batı ülkeleri (dolayısıyla NATO) ile eşgüdüm halinde yeni bir Karadeniz politikasını uygulamaya koyduğu ve bunun sonucu olarak Rusya tarafından ilhak edilen Kırım ile Rusya topraklarını birbirine bağlayan Kerç boğazında önemli sorunların doğduğu günlerde yaşanması tesadüf değil...

Sorun, Karadeniz'in statüsü, Kırım sorunu ve TürkAkım Projesi gibi başka sorunlarla da iç içe.

***

Bu gelişmeler, NATO üyesi olmanın yanı sıra Ukrayna ile dost olan, öte yandan Rusya ile tarihinin en büyük gaz ve enerji projelerini gerçekleştirme yolunda hızlı adımlar atan Türkiye'yi zor bir durumda bırakıyor...

Meselenin bir diğer yanını ise Patrikhane'nin statüsü sorunu oluşturuyor...

Önceki yazımızda, İstanbul Patrikliği'nin Roma Katolik Kilisesinden ayrılması, Osmanlı döneminde devletin yönetim aygıtına bağlı bir kuruluş haline gelmesi, ancak Yunan ayaklanmaları döneminde devletin parçalanmasına yönelik faaliyetler içine girmesi üzerinde durmuş, bunun sonucunda o zamanki Patrik Grigoryus'un patrikhane kapısında asıldığını belirtmiştik...

Patrikhane, Milli Kurtuluş Savaşı döneminde bir kez daha Yunan ayaklanmaları dönemindeki tutumuna geri dönmüş, Anadolu'yu işgal eden Yunan ordusunun destekçisi, Rum çeteleri için silah deposu ve militan eğitim yuvası olarak hizmet görmüştü...

Lozan Barış Anlaşması sonrasında ise, Turkiye'deki Ortodoks azınlıkların dini vecibelerini yerine getiren bir kurum haline getirilerek uluslararası ilişkileri sınırlanmıştı.

***

Ne var ki, bu uzlaşma kolay olmamış, salt bu nedenle bir ara Lozan'daki görüşmeler kesintiye uğramıştı...

Sonuçta, sorun, Müslüman olmayan Türk vatandaşlarının din ve ibadet hürriyetleri bağlamında çözümlenmiş, bu hürriyetlerin kullanılması ise 'kamu düzeni' şartına bağlanmıştı...

Buna göre, İstanbul Valiliği'nce hazırlanan 06 Aralık 1923 tarihinde bir tezkere hazırlanmış, tezkerede Patrikhaneyi yöneten kurulun , Türk vatandaşı metropolitler arasından seçtiği patrik adayları listesini İstanbul Valiliği'ne sunması ve uygun bulunan adaylardan birinin patrik olarak seçilmesi kararlaştırılmıştı.

***

İşte Ukrayna Devlet Başkanı'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a müdahale etmediği için teşekkür etmesinin altında bu statü gereği Türkiye devletinin Patrikhane'nin uluslararası ilişkilerine müdahale hakkının doğmuş olması yatmaktadır...

Ne var ki, bu statü, son yıllarda Patrikhane'nin Batılı devletlerin de teşvikiyle 'ekümenik' bir kurum olma iddiasıyla geçersiz kılınmak istenmektedir...

Bu iddianın kabul görmesi durumunda İstanbul Fener Patrikhanesi yalnızca Türkiye'deki Ortodoks Hıristiyan vatandaşların ibadet işleriyle değil, tüm Ortodoks kiliselerin işleriyle ilgilenme hakkına sahip olacak ve bir anlamda 'uluslararası' ya da 'ekümenik' bir statü kazanacaktır.

(Devam edecek)