Ebru APALAK

Sağlık ve Çevre Birliği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği ve Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nın ortaklığıyla düzenlenen Çevre, İklim ve Sağlık için İş Birliği Projesi’nin kapanışında konuşan uzmanlar iklim değişikliğinin tıp fakültelerinin müfredatına eklenmesi gerektiğini belirtti. KOÜ’den Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Çiğdem Çağlayan, “Ülkemizde iklim değişikliğinin tıp eğitiminde yer almasıyla ilgili yapmamız gereken önemli çalışmalar var” dedi. Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Melike Yavuz ise “İklim Değişikliği ve Sağlık” dersinin tıp fakültelerinin müfredatına konulması gerektiğini söyledi.

Pandemi döneminde başlayan, Avrupa Birliği’nin (AB) desteğiyle yürütülen Çevre, İklim ve Sağlık için İş Birliği Projesi’nin (ÇİSİP) kapanış etkinliği 2 Haziran’da Ankara’da yapıldı. Etkinlikte sağlık politikalarının geliştirilmesi, sağlık sisteminin dirençliliğinin sağlanması gibi konular ele alındı.

“ÇEVREYLE İLGİLİ YAPILACAK ÇOK FAZLA İŞ VAR”

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Kılıç, açılış konuşmasında çevre sağlığı politikalarının geliştirilmesinin önemini belirtti. Kılıç, “Bu alanda en önemli şey; koruyucu sağlık hizmetleri ve sağlığı geliştirici hizmetler bir arada ele alındığında çevreyle ilgili yasal düzenlemelerden tutun da ulusal düzeyde politikaların oluşturulması, değiştirilmesi, geliştirilmesi de dahil olmak üzere yapılacak çok fazla iş var” diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Daire Başkanı Elmas Sarı konuşmasında çevre sağlığıyla ilgili 2015 yılından beri Müdürlüğün “elinden gelen çalışmaları yürüttüğünü” söyledi. Hazırladıkları projelerden söz eden Sarı, HASUDER, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer paydaşlarla “çevre sağlığını iyi duruma getirmek için iş birliği” yapacaklarını bildirdi.

“İŞ BİRLİĞİ VE DAYANIŞMA SINIR TANIMIYOR”

Açılış konuşmacılarından AB Türkiye Delegasyonu Ulaştırma ve Sivil Koruma Sektörleri Program Yöneticisi Akif Türkel, ÇİSİP’in AB ile Türkiye arasındaki iş birliğinin bir parçası olduğunu belirtti. Türkel, “Afetler sınır tanımıyor, iş birliği de sınır tanımıyor. Dayanışma da sınır tanımıyor. Ancak dayanışarak, beraber olarak, ortak çalışarak bunlarla başa çıkmak mümkün, bunların etkisini en aza indirmek, bunların etkisinin topluma, bireylere, doğaya en az olmasını sağlamak mümkün” diye konuştu.

AB’nin sivil toplum kuruluşlarına desteğinden bahseden Türkel, desteklerin süreceğini aktardı. Sağlık Bakanlığı’nın AB’den aldığı destekle aralarında Almanya, Fransa gibi AB üyesi ülkelerin yer aldığı konsorsiyumun iş birliğiyle dört sahra hastanesi kuracağını ve Eylül 2023 tarihinde Çanakkale’de afet tatbikatı yapacaklarını duyurdu.

HASUDER’DEN KILIÇ: İNSANA YATIRIM YAPIYORUZ

Etkinlik kapsamında “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Afete Dayanıklı Sağlık Sistemleri” başlığında bir panel yapıldı. Sağlık sistemlerinin dirençliliği bağlamında çevre sorunlarının ele alındığı panelin yürütücülüğünü HASUDER Başkanı Prof. Kılıç üstlendi.

Kılıç, sağlık sistemlerinin son yıllarda sağlık sektöründe politika oluşturma ve yönetme açısından “önemli bir hâle geldiğini” belirtti. Bulaşıcı hastalıkların ve iklim değişikliğinin bu durumu etkilediğini söyledi. DSÖ’nün “dirençlilik” kavramını geçen yıl gündeme getirdiğini hatırlatan Kılıç, sağlık sistemlerinin geliştirilmesi ve tüm sistemlerin insana yatırım yapması gerektiğini söyledi. “Biz burada insana yatırım yapıyoruz” diyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuyu sivil toplum temsilcileri ve hak sağlığı çalışanları ne kadar iyi bilirse eminim ki; hem sağlık sitemleri daha dirençli olacaktır hem de çevre ve iklim sorunları daha kolay düzeltilebilecektir”

“TEMEL MESELE; AFET RİSKİNİN AZALTILMASI”

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan, iklim değişikliğinin halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti. Çağlayan, önlem alınmaması durumunda bu sorunun yoksullar, çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olanları daha fazla etkileyeceğini öne sürdü. Türkiye’nin iklim değişikliğinden en yoğun etkilenecek ülkelerden biri olduğunu dile getirdi. “Temel mesele; afet riskinin azaltılması” diyerek risklerin “sistematik bir yaklaşımla” azaltılabileceğini bildirdi. Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı verilerden sunumunda yararlanan Çağlayan, “Ülkemizin afetlerden etkilenmeyecek bölgesi yok gibi” dedi. Küresel Risk Endeksi’ne göre Türkiye’nin afet riski bakımından 191 ülke arasında 45. sırada yer aldığını ve afet riskinin yüksek risk grubunda bulunan ülkeler arasında olduğunu anımsattı. Mevcut verilerin bu riskin gelecekte “artma eğiliminde” olduğunu gösterdiğini söyledi.

COVID-19 pandemisinin halk sağlığına ve halk sağlığı sistemlerine etkilerinden bahseden Çağlayan, halk sağlığı uygulamalarının toplumlar için gerekliliğine şöyle dikkat çekti: “Hazırlıksız bir sağlık sisteminin sağlık ve ekonomik maliyetinin ne kadar yüksek olabileceğini göstermiştir. Bu pandemi halk sağlığı sistemlerinin bundan sonraki acil durumları -özellikle kitlesel durumları- karşılamada daha hazırlıklı olmasını sağlamamız için bir uyarı niteliği de gösteriyor”

PROF. ÇAĞLAYAN: DAHA GÜÇLÜ BİR SAĞLIK SİSTEMİ GEREKİYOR

Halk Sağlığı Uzmanı Çağlayan, tüm dünyada sağlık sistemlerinin daha fazla güçlendirilmesi ve dirençli duruma getirilmesi, sağlığın iyileştirilmesi, eşitsizliklerin azaltılması gerektiğini vurguladı. Sağlıklı bir toplum için yapılması gerekenleri ise şöyle anlattı: “Daha iyi bir toplumsal sağlık, daha sağlıklı bir toplum, daha güçlü bir sağlık sistemi gerekiyor. Daha sağlıklı bir toplum için yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması, sağlık, eğitim, temiz su ve yeterli gıda gibi temel hizmetlere evrensel erişimin sağlanması gerekiyor. Daha güçlü bir sağlık sistemi için yeterli insan gücü ve iklime dayanıklı bir altyapı, toplumun sağlığını ve çevresel maruziyeti izlemek için gözetim sistemleri oluşturulmalı ve iyi sağlık yönetişimi uygulamaları yapılmalı”

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MÜFREDATA EKLENMELİ”

İklim değişikliği ve çevre sağlığı politikaları alanında uzun yıllardır çalışan küresel iklim kampanyacısı Shweta Narayan, “İklim Değişikliği Neden Bir Sağlık Sorunudur” başlıklı bir konuşma yaptı.

Panele çevrim içi katılan Narayan, tıp fakültelerinin müfredatlarında iklim değişikliğine yer vermesi gerektiğini belirtti. Harvard Üniversitesi Hak Sağlığı Okulu’nun müfredatında iklim değişikliğinin yer aldığını bildiren Narayan, “Bu konular öncelikli olarak müfredata eklenmeli” dedi.

AVUKAT ÖZLÜER: ESNEK HUKUK REJİMİ OLUŞTU

Çevre Hukuku Ağı Sözcüsü Dr. Av. Fevzi Özlüer, iklim değişikliğinin dünyada yalnızca çevre sorunu olarak görülmediğini ekonomik sorun olarak da tartışıldığını belirtti. Özlüer, “İklim krizi artık bir çevre sorunu olmaktan çıktı. Çünkü iklim krizinin ortaya çıktığı ve içinden geçtiğimiz koşullarda artık bir uygarlık krizi hâline dönüştüğü ve insanların yaşam biçimlerini, ekonomilerini ortadan kaldıracak bir boyuta geldiği kabul ediliyor” dedi.

Avukat Özlüer, Türkiye’deki iklim yasası düzenlemeleri arasında kapsamlı ve yapısal farklılıklar olduğuna işaret etti. Dünyada ise1970’li yıllardan itibaren artan çevre sorunlarıyla esnek bir hukukun oluştuğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: “1970’li yıllarda çevre sorunlarının artması, bölgesel eşitsizliklerin ve farklı adalet taleplerinin gelişmesi, çevresel sorunlar karşısında yoksul ve az gelişmiş ülkelerin de taleplerinin yükselmesiyle birlikte esnek bir hukuk rejimi ortaya çıkmaya başladı. Yani bu esnek hukuk rejimi her koşulda geçerli bir hukuk sistemini değil farklılaşmış bir hukuk rejimi gündeme getirdi”

Çevre sorunlarıyla ilgili “farkındalık eşiğinin toplumsallaşması lâzım” diyen Özlüer, günümüzde Türkiye’deki çevre mücadelesinin “gerekli ve yeterli bir örgütlenme kapasitesinin” olmadığını belirtti. Özlüer, “Sağlık sorunlarının bu kadar yoğunlaşmasına rağmen bu kapasitenin bu yönüyle de geliştirilmesi, buradaki sağlık örgütlenmelerinin bu konuya yönelik de faaliyet yürütmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

“ÇİSİP AĞINI İLERLETELİM”

ÇİSİP Koordinatörü ve Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Melike Yavuz, “ÇİSİP’e Genel Bakış: İklim ve Afetlere Dirençli Sağlık Sistemleri İnşa Etmede Sağlık Profesyonellerinin Rolü” başlığında konuştu. Türkiye’de ilk kez sağlık uzmanlarının iklim değişikliği etrafında buluştuğunu belirten Yavuz, ÇİSİP’in çalışma ve faaliyetlerinden söz etti. ÇİSİP’in 2021 yılında yaptığı araştırmanın raporunun kısa bir süre sonra, Türkiye Psikiyatri Derneği ile yaptıkları çalışmanın ise bu ayın sonunda yayınlanacağını duyurdu.

Proje’nin bitmesine karşın iş birliğinin süreceğini vurgulayan Koordinatör Yavuz, “Gerçekten güzel bir bileşen. Bunun örnekleri Türkiye’de ya da dünyada çok fazla yaşanmıyor” dedi. Yavuz, üç yıl boyunca “değerli bir birikim” elde ettiklerini kaydederek, “Bu birikimi elden ele taşıyarak ÇİSİP ağını genişleterek ilerletelim” dedi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DERSİ TÜRKİYE’DEKİ FAKÜLTELERDE VAR MI?

Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Melike Yavuz sağlık sisteminin direncinin tüm üretim ilişkilerini kapsadığını ve tüm sektörleri ilgilendirdiğini belirtti. Dr. Yavuz, “iklim direnci ve çevresel sürdürülebilirlik oluşturma” konularının sağlık çalışanları için “yeni bir yaklaşım” olduğunu söyledi. “Sağlık çalışanlarını eğitmek ve güçlendirmek bu konudaki müdahalelerin başarılı bir şekilde uygulanması için en temel gereksinim” dedi.

Yavuz, BAU’da “İklim Değişikliği ve Sağlık” isimli bir seçmeli dersi müdredata eklediğini aktardı. Sağlık çalışanlarının mesleki ve teknik kapasitesinin önemini vurgulayan Yavuz, şöyle konuştu: “Tıp eğitimini düşünürseniz birinci yıldan altıncı yıla kadar enfeksiyon hastalıkları, acil tıp, bütün stajlar ve tüm dersler aslında iklimle ilişkili olabilecek tüm müfredatın içine bu sürecin yedirilmesi gerekiyor ve bu konunun üzerine artık eğilmemiz gerekiyor”

KOÜ Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Çağlayan, iklim değişikliğinin ders olarak tıp fakültelerinin müfredatına eklenmesiyle ilgili hazırladıkları çalışmanın sonuçlarını 2022 yılında düzenlenen 6. Uluslararası ve 24. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi’nde sunduklarını aktardı. “İklim Değişikliğine Oryante Tıp Eğitimi” diye adlandırdıkları projelerinin desteklenmediğini bildiren Çağlayan, “Ülkemizde iklim değişikliğinin tıp eğitiminde yer almasıyla ilgili yapmamız gereken önemli çalışmalar var” dedi. Konuya dair çalışmalarını devam ettireceklerini söyledi.

Marmara Üniversitesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Görevlisi Nurcan Kolaç ise konuyla ilgili 70 okulu kapsayan bir anket hazırladığını kaydetti. “Yöneticiler durumun farkındalar” diyen Kolaç, öğrencilere fakültelerdeki ilk yıllarından başlayarak iklim değişikliğini anlattıklarını bildirdi. Kolaç, “Artık çevre kavramının çok ötesine gitmemiz gerekiyor” dedi. İklim değişikliğinin Türkiye’deki bazı üniversitelerde yüksek lisans dersi olarak verildiğini söyleyen Kolaç, Ege Üniversitesi’nde “İklim Değişikliği ve Sağlık” dersinin lisans düzeyinde okutulduğunu aktardı.

Muhabir: Ezgi Bardakçı