Çiftin Türkiye'deki ilk açık hava eserlerinden biri olan ve "Uyuyan Devler" serisi kapsamında yer alan "Merak Duygusu" adlı fresk, fakülteden 60 öğrenciyle birlikte yapılan 4 günlük çalışma sonucunda ortaya çıktı.

Üniversitenin Beytepe Kampüsü'nde bir otopark alanı üzerine yapılan grafiti çalışması, farklı dünyalar tanımak için gökyüzünün ötesini görmeye çalışan bir çocuğun hayal gücünü anlatıyor.

HÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadire Şule Atılgan, AA muhabirine, Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle gerçekleştirilen projeye ilişkin açıklamalarda bulundu.

Atılgan, Güzel Sanatlar'da okuyan öğrencilerinin bu tarz projelerde yer alması gerektiğinin büyük önem taşıdığını vurguladı. Bu çerçevede öğrencilerin çeşitli ülkelerden önemli sanatçılarla ortak çalışmalar düzenleyebildiklerini belirten Atılgan, "Sanatçılardan öğrenmeleri gereken çok önemli dersler var. Bu dersler sınıfta verilemiyor. Öğrencilere çok büyük, güzel yelpaze açıyorlar." değerlendirmesini yaptı.

"Sanatın anlamı, kendi hikayemizi kurgulayabilmek"

Çalışmayla verilmek istenen mesaja ilişkin bilgiler paylaşan Atılgan, eserde dünyadan uzayı inceleyen, adeta birilerinin gelmesini bekleyen bir çocuğun hikayesini anlattıklarını söyledi.

Atılgan, "O hikayede çocuğu tutan birisi de var. Yani orada hem onu koruyup kollayan hem de başka dünyalara, uzaya bakmasını sağlayan, ona yardım eden birisi var. O kişi çerçeve içerisinde değil, görünmüyor ama çok önemli rol oynuyor. Çocuk da çok önemli rol oynuyor çünkü dünya dışını gözlemliyor ve her an başka bir şeyler olabileceğini söylüyor bize; bir sürü çerçeveler, ufuklar açıyor ve eğlenceli, keyifli alan sağlıyor." diye konuştu.

Eserin çoğunluk tarafından beğenildiğini ancak otopark zeminine yapılması ve üzerine arabaların park edilmesine yönelik eleştirilerle karşılaştıklarını dile getiren Atılgan, şunları kaydetti:

"Yerde olması ve yerdeki izi takip edip hikayeyi kendimizin oluşturmasıyla belki de başka bir şeyi görmemizi istiyorlar. Yere grafiti yapanlar çok az dünyada, en önemlilerinden biri Ella&Pitr. Bunları düşünerek izleyiciyi bir şekilde işin içine sokmak için uğraşıyorlar. Yerde olması da bunun bir parçası. Sadece yerdeki, asfalttaki renkler bile bütünü görünmese de hayatımıza renk katıyor. Ayaklarımızın altında 'Acaba bu ne olacak?' diye çizgileri izlemeye başlıyoruz ve tamamlanınca çok ilginç, heyecanlı hikayeler kurgulayabiliyoruz. Aslında sanatın bir taraftan anlamı da bu, kendi hikayemizi kurgulayabilmek."

Atılgan, öğrencilerin bu tür eserler sayesinde hikaye oluşturmanın önemini kavrayarak özgüven kazandığının altını çizerek, sade ve çarpıcı fikirlerin dünyada çok önemli yeri olduğunu ve kendilerini sadeleştirerek etkileyici projeler ortaya çıkarabileceklerini vurguladı.

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin Türkiye'de güzel sanatlar alanında çok önemli bir misyonu üstlendiğini belirten Atılgan, hem kamusal alanlardaki projelere hem de sergilerde, öğrenciler, mezunlar ve paydaşlarla işbirliği içinde çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.

"Sanatın sadece atölyelerde değil, sokakta da yapılabileceğini gördük"

Fransız Kültür Merkezi Ankara Müdürü Sophie Gauthier-Aydoğdu da projeyi Ella&Pitr'ın sanatını Türkiye'de tanıtmak ve çiftin genç sanatçılarla paylaşımda bulunmasını sağlamak için yaptıklarını söyledi.

Proje için ilk olarak Hacettepe Üniversitesi ile çalışmayı düşündüklerini söyleyen Gauthier-Aydoğdu, üniversiteyle daha önce de ortak projeler yaptıklarını, işbirliğine dayalı eserler veren çift ile Hacettepeli öğrencilerin çalışmasının verimli olduğunu aktardı.

Çalışmada yer alan Grafik Bölümü öğrencilerinden Devrim Gülse Eken ise projenin kendisi ve fakültedeki arkadaşları için çok değerli ve gurur verici olduğunu dile getirerek, Fransız sanatçılarla kültürel alışverişte bulunduklarını, birbirlerine çok şey kazandırdıklarını kaydetti.

Eken, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sanatın sadece tuvallerde, atölyelerde değil, sokakta da yapılabileceğini görmek bize çok şey kattı ve bu tarz çalışmaların önünü açtı. Benim için farklı bir deneyimdi, kendimi daha özgür hissettim. Atölyeden, ekranın başından çıkıp dışarıda bir sürü insanla, arkadaşlarımla birlikte bunu yapabilmek beni çok özgürleştirdi. Umarım bu diğer üniversitelere öncü olmuştur ve böyle çalışmaların devamı gelir."

Kaynak: AA