Son yazımızda Wuhan kentinde salgın ortaya çıkar çıkmaz, bu kent önemli bir sanayi kenti ve ticaret ulaşım ağının merkezi olmasına karşın Çin'in 'tam kapanma' yoluna giderek salgını önlediğini söylemiş... 'Kapanma'nın maliyetinin karşılanmasını sağlayan olgunun ise ekonominin üretken olması ve Çin Merkez Bankası kasasında 3 trilyon 115 milyar dolarlık rezerv bulunması olduğunu sözlerimize eklemiştik...

Çin'in yaşadığı tecrübe, salgını önlemenin en kesin yolunun 'hastalığın ilk ortaya çıktığı noktada tam kapanma yoluyla virüsü ortadan kaldırma' olduğunu gösteriyor... Nitekim, salgının ortaya çıkmasının üzerinden 14 aydan fazla zaman geçmesine karşın son açıklanan dünya verilerine göre 1,5 milyar nüfusa sahip Çin'de yeni vaka sayısı 11, tedavi sürecindeki hasta sayısı 315, ağır vaka sayısı yalnızca 6'dan ibarettir...

Dahası, uzun zamandan bu yana Çin'de koronavirüs dolayısıyla ölüm vakası görülmemiştir. Salgının başlamasından günümüze kadar virüs nedeniyle ölenlerin toplam sayısı 4600'dür. Ölüm vakalarının büyük bir bölümü de salgına karşı mücadelenin ilk günlerinde kaydedilmiştir.

***

Bu tabloyu ' tam kapanma' yoluna gitmeyen 80 milyon nüfuslu Türkiye'deki resmi tablo ile karşılaştıralım:

18 Nisan tarihi itibariyle yeni vaka sayısı: 55.149, ağır vaka sayısı : 2.862, günlük ölüm sayısı 341, toplam ölüm sayısı: 36.267...

Bir de dünyanın en gelişmiş ekonomisine sahip olduğu belirtilen, korona salgını başladığında kapanmayı reddeden, ancak en yüksek aşılama oranı ile salgını bir ölçüde gerileten 328 milyon nüfuslu ABD'nin durumuna bakalım: Toplam ölüm sayısı 567.216.

***

Rakamların ortaya koyduğu gerçek şudur: Salgına karşı mücadele belirli bir ekonomik güç gerektirmektedir; ama bu tek başına belirleyici değildir. Salgın karşısında alınacak en etkili mücadele yöntemi, kamusal yönetim tarafından yürütülen toplu seferberliktir...

Hiç kuşkusuz, Çin'de alınan 'kapanma' önlemi ekonomik güçle desteklenmeseydi uygulanamazdı. Ancak esas belirleyici etken, ekonomik güç değil alınan tecrit ve tedbir kararlarının kamunun gücü ve halkın desteğiyle hayata geçirilmesiydi...

Bu anlayıştan hareket ederek 11 milyon nüfuslu Wuhan'da, o zamana kadar eşi görülmemiş bir tecrit ve tedbir politikası uygulanmış, bu sayede salgının gücü ilk 15 günde yüzde 80 oranında azaltılmıştı... Bu süreçte 10 gün içinde, Wuhan'da iki özel hastane inşa edilmiş, 16 'kabin hastanesi' hizmete sokulmuş, 24 hastane sadece Covid-19 hastalarını tedavi edilmesine ayrılmıştı. Bu önlemler sayesinde toplam 40 binden fazla yatak kapasitesi yaratılmış, bunun yanı sıra 50 bine yakın sağlık personelini bünyesinde toplayan 330'dan fazla sağlık timi oluşturularak Wuhan'a sevk edilmişti. Bununla da yetinilmemiş, 19 eyaletin Wuhan'a yardım etmesi sağlanmış ve yerel halka yeterli oranda gıda, ilaç ve yaşam malzemesi desteği dağıtılmıştı.

***

ABD'ye gelince... Ekonomisi Çin'den daha güçlü olan ve dünyanın en önemli rezerv parası olan doları istediği kadar basıp kullanma imkanına sahip bulunan bu ülke, salgın ortaya çıkmasının ardından dünyanın en geniş ekonomik yardım paketini hazırlamış ve 'serbest piyasa'nın gücü sayesinde hastalığın önlenebileceği düşüncesine kapılmıştı...

Bunun için Trump yönetimi, yaklaşık 2 trilyon dolar değerinde bir kaynak yaratmış ve bu kaynağın önemli bir bölümünü zor duruma düşen büyük şirketlere yönlendirmişti... Bu arada, ilaç şirketleri ve özel hastaneler de bu kaynaktan yararlandırılmış, kısa sürede geliştirileceği düşünülen aşıya güvenilmişti!.. Ayrıca her ABD vatandaşına 1.200 dolarlık çek verilmiş, küçük ölçekli işletmelere ucuz ve hızlı krediler sağlanmıştı.

Yukarıda verdiğimiz rakamlar bu anlayışın nasıl iflas ettiğini açıkça göstermektedir. Yardımlar yapılmış, aşı bulunmuş ve yaygın biçimde uygulanmış, ama ABD bu arada yarım milyondan fazla vatandaşını hastalığa kurban vermiştir. Üstelik salgın, bir miktar hız kesse bile her gün yüzlerce can almaya devam etmektedir.

(Devam edecek)