Türkiye’de cezaevlerindeki doluluk oranı ve yargı sisteminde yaşanan tıkanıklık, siyasi gündemin en çarpıcı tartışma konularından biri haline geldi. DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, yaptığı cezaevlerinde ulaşılan rekor mahkum ve tutuklu sayısını gözler önüne serdi. Ekmen, “Cezaevleri ağzına kadar dolu, adalet sistemi çökmüş durumda” diyerek, mevcut tablonun yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını, adalet krizinin toplumsal ve ekonomik bir kırılmaya dönüştüğünü söyledi.

“CEZAEVLERİNDE 419 BİN 194 KİŞİ”

Ekmen’in paylaştığı verilere göre, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 1 Eylül 2025 tarihli istatistiklerinde cezaevlerinde toplam 419 bin 194 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bunun 356 bin 710’unu hükümlüler, 62 bin 484’ünü ise tutuklular oluşturuyor. Yalnızca 2025’in ağustos ayında cezaevlerine giren kişi sayısının 6 binin üzerinde olması, tabloyu daha da vahim hale getiriyor. Ekmen, bu artışı “Cumhuriyet tarihinin en yüksek cezaevi nüfusuna ulaştık. Bu, basit bir suç istatistiği değil; adalet sistemindeki çöküşün, sosyal politikaların yetersizliğinin ve vatandaşın yargıya olan güven kaybının açık göstergesidir” sözleriyle değerlendirdi. Ekmen’in dikkat çektiği en kritik noktalardan biri ise cezaevlerinde bulunan çocukların sayısı oldu. Resmi verilere göre, bin 270 hükümlü ve 3 bin 323 tutuklu çocuk cezaevinde bulunuyor. Yani toplamda yaklaşık 5 bin çocuk özgürlüğünden mahrum durumda. Bu tabloyu sosyal devlet anlayışının zayıflığının göstergesi olarak niteleyen Ekmen, “Cezaevindeki her çocuk, eğitimden mahrum bırakılan, aile içi şiddet ya da yoksulluk gibi sebeplerle suça itilmiş bir toplum gerçeğine işaret ediyor. Bu tablo, devletin sosyal politikalarının sınıfta kaldığının en çarpıcı örneğidir” dedi. Öte yandan kadın mahkum sayısı da hızla artıyor. Türkiye genelinde 19 bine yakın kadın cezaevinde bulunuyor. Ancak Ekmen’e göre, kadınlara yönelik sosyal ve psikolojik destek mekanizmaları yetersiz kalıyor.

TÜRKİYE, DÜNYADA İKİNCİ SIRAYA YÜKSELDİ

Ekmen, cezaevlerinin doluluk oranına dair uluslararası bir kıyaslama da yaptı. Akademisyen İnan Mutlu’nun araştırmasına atıfta bulunan Ekmen, “2009 yılında her 100 bin kişiden 163’ü cezaevindeyken bugün bu oran 490’a yükselmiştir. Bu artış, Türkiye’yi cezaevi nüfusu en hızlı artan ülkeler listesinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından ikinci sıraya taşımıştır” dedi. Ekmen’e göre bu oran, yalnızca suç artışıyla açıklanmıyor. Adaletin gecikmesi, ekonomik krizler, işsizlik, sosyal çöküntü ve yargı sistemine güvensizlik de cezaevlerinin dolmasına neden olan başlıca etkenler arasında. Ekmen, yalnızca cezaevlerindeki yoğunluğa değil, mahkemelerdeki ve icra dairelerindeki tabloya da dikkat çekti:

Ceza dosyaları: Türkiye genelinde derdest ceza dosyası sayısı 2 milyon 325 bini aşmış durumda. Her ay binlerce yeni dosya sisteme ekleniyor. Bu, yargının işleyemez hale geldiğini ve adil yargılanma hakkının kağıt üzerinde kaldığını gösteriyor.

İcra dosyaları: 2024 sonunda 22 milyon 673 bin olan icra ve iflas dosyaları, yalnızca dokuz ayda 1,8 milyonluk artışla 2025 Eylül itibarıyla 24 milyon 478 bine ulaştı.

“CEZAEVİNE DEĞİL, ADALETE YATIRIM YAPILMALI”

Ekmen’e göre bu tablo, Türkiye’de toplumun iki büyük sorun arasında sıkıştığını kanıtlıyor: “Ceza mahkemelerinde bekleyen dosyalar adalet krizine, icra dairelerinde biriken dosyalar ise ekonomik krize işaret ediyor. Yani vatandaş hem adalet hem de geçim umudu açısından çıkmazda.” Cezaevlerinin kapasitesini artırmaya yönelik yatırımların toplumsal sorunları çözmek yerine derinleştirdiğini savunan Ekmen, “Cezaevleri her ay binlerce yeni kişiyle dolarken toplumsal barışa bir katkı sağlanmıyor. Üstelik ekonomik açıdan da büyük bir yük oluşuyor. Cezaevlerine yapılan yatırımlar, sosyal politikalara aktarılması gereken kaynakları azaltıyor. Çözüm, cezaevlerinin duvarlarını yükseltmek değil, adaletin temellerini güçlendirmektir” ifadelerini kullandı. Hukukçular ve sivil toplum kuruluşları da Ekmen’in açıklamalarına destek veriyor. Türkiye Barolar Birliği’ne göre, cezaevlerindeki artışın temel sebebi, yargılamaların uzun sürmesi ve alternatif yaptırımların yetersiz uygulanması. İnsan hakları örgütleri ise özellikle çocuk ve kadın mahkumlara ilişkin verilerin alarm verici olduğunu, rehabilitasyon mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.

TOPLUMSAL YANSIMA: ADALET VE GEÇİM UMUDU TÜKENDİ

Ekmen’in sözleri, toplumun giderek daha fazla adalet ve ekonomik sıkışmışlık arasında kaldığını ortaya koyuyor. Vatandaş için cezaevlerinin doluluğu yalnızca güvenlik değil; sosyal, ekonomik ve insani bir sorun anlamına geliyor. Ekmen’e göre çözüm, adalet sisteminin hızlandırılması, icra yükünün hafifletilmesi, sosyal devletin güçlendirilmesi ve suçla mücadelede önleyici politikaların artırılması. Ekmen, “Ortaya çıkan tablo, rakamlardan ibaret değil. Bu, adaletin geciktiği ve geçim umudunun tükendiği bir ülkenin resmi. Türkiye’nin ihtiyacı, cezalandırmayı değil, adaleti güçlendirmektir” diyerek sözlerini noktaladı.

Muhabir: Sami Barkın COŞKUN