Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989’da kabul edilen ‘Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye dikkat çeken Dr. Gürgör Kılıç, eğitim hakkı, yaşama ve gelişme hakkı, korunma ve katılım hakkı gibi temel hakların bugün pek çok çocuk için sadece teoride kaldığını söyledi.

Dr. Gürgör Kılıç, dezavantajlı çocukların eğitim sistemi dışında tutularak ucuz iş gücü olarak görülmesinin ağır sonuçlarının her gün ülke gündemine yansıdığına dikkat çekerek, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2013–2023 yılları arasında Türkiye’de 671 çocuk işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Bu tablo bize çocuk haklarına daha dikkat eğilmemiz gerektiğini gösteriyor” dedi. Dr. Kılıç tarım, sanayi, tekstil ve inşaat gibi sektörlerde çocuk işçiliğinin yaygınlaştığına da dikkat çekti.

ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARDA ÇİFTE DEZAVANTAJ

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Ocak 2022 verilerine göre Türkiye’de kayıtlı 425 bin 816 özel gereksinimli çocuk bulunduğunu belirten Dr. Kılıç, özel gereksinimli mülteci çocukların sayısına ilişkin resmi verinin bulunmadığını belirterek, “Bu grup, iki kez dezavantajlı ve görünmez bir nüfus” dedi.

Özel gereksinimli çocukların çoğunun kaynaştırma eğitimi kapsamındaki iyi örneklerin artırılması gerektiğini belirten Dr. Kılıç, kaynaştırma eğitimin süreçlerini şöyle değerlendirdi:

“Genel eğitim sınıfındaki sınıf ve branş öğretmenlerinin çoğu farklı gelişim gösteren çocuklara ilişkin sınıf içi uyarlamalar ve davranış yönetimi konusunda desteğe ihtiyaç duymaktadır. Kaynaştırma eğitimi özel gereksinimli çocukların gerekli destek hizmetler sağlanarak, bireysel farklılıkları dikkate alınarak hazırlanan programdır. Özel gereksinimli çocukların, akranları ile birlikte eğitim görmesi demektir. Ülkemizde bu durum destek hizmetlerden yoksun bir şekilde sadece öğretmen merkezli yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu yoksunluk durumu beraberinde birçok sorunu da getirmektedir” dedi.

KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNDE İYİ ÖRNEKLER ARTIRILMALI

Kaynaştırma eğitiminde destek hizmetlerin farklı başlıkları içerdiğini vurgulayan Dr. Kılıç okullarda özel gereksinimli veya dezavantajlı çocuklar için birebir ya da küçük grup şeklinde eğitim alabilecekleri destek eğitim odalarının yaygınlaştırılması gerektiğini belirtti.

Burada eğitim verecek personelin; öğretmen, özel eğitim öğretmeni veya özel eğitim alanında eğitim almış bir öğretmen olması gerektiğine dikkat çeken Dr. Kılıç öğretmenlerin süreç içindeki önemini şöyle özetledi:

“Özel gereksinimli çocuklara sınıf içi destek sağlayacak gölge öğretmen uygulaması devlet tarafından ücretsiz karşılanarak, gerektiğinde özel gereksinimli çocuğa destek sağlanmalıdır. Sınıf ve branş öğretmenlerine sınıf içi ve dışı özel eğitim danışmanlığı desteği sunulmalıdır. Okullarda rehberlik servislerinin içinde en az bir özel eğitim öğretmeni ya da uzmanı istihdam edilmeli, hem öğretmenlere hem de ailelere özel eğitim desteği sunulmalıdır. Ayrıca büyük şehirlerde sınıf mevcutları azaltılmalı, öğretmen atama sayıları arttırılmalıdır.”

Kaynaştırma eğitiminde ailenin de rolüne dikkat çeken Dr. Kılıç hem özel gereksinimli çocukların aileleri hem de tipik gelişim gösteren çocukların ailelerinin sürece dahil edilmesi gerektiğini belirtti. Tipik gelişim gösteren çocuğu olan ailelerin, farklı gelişim gösteren çocuklar konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarına değinen Dr. Gürgör Kılıç, “Tipik gelişim gösteren çocuğu olan ailelere yönelik bir danışmanlık/destek hizmeti bulunmamakta. Çoğu aile çocuğunun özel gereksinimli çocuk ile oynamasını istememekte, özel gereksinimli çocukların ayrı okullarda eğitim almasını desteklemektedir. Bu durum destek hizmetlerinin ve kapsayıcı eğitim politikalarının uygulanmamasının bir sonucudur” diye konuştu.

Dr. Fidan Güneş Gürgör Kılıç özel gereksinimli çocukların haklarının korunması hakkında şunları söyledi:

“Gerçekten çocuk haklarını kutlayabileceğimiz günlerden bahsedebilmemiz için en temel çocuk haklarının, çocuk dostu politikalarla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Çocuklara yönelik politika üretirken hükümetlere ya da kişilere göre değişen kısa vadeli politikalar değil, fırsat eşitliğine dayanan, çocuğun üstün yararını gözeten, bilimsel dayanağı olan politikalar hayata geçirilmeli, eğitime yeterli bütçe ayrılmalı ve sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, veliler, çocuklar ve politika yapıcılar ortak kararlar almalıdır.”

Kaynak: DHA