Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Halihazırda uluslararası gündemi domine eden olayların hemen hepsi Türkiye'nin yakın çevresinde yaşanıyor. Ülkemizi tüm bu krizlerin, sıcak çatışmaların ve gerilimlerin uzağında tutmaya gayret ediyoruz." dedi.
Erdoğan, Hollanda'nın Lahey kentindeki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nin ardından basın toplantısı düzenledi.
Zirveyi tamamladıklarını belirten Erdoğan, Hollanda Kralı Willem-Alexander, Hollanda Başbakanı Dick Schoof ile Hollanda makamlarına ev sahiplikleri ve misafirperverlikleri için teşekkür etti.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'yi başarılı yönetimi için tebrik eden Erdoğan, "Lahey Zirvemizin öne çıkan sonucu, kamuoyunca da yakından takip edildiği üzere, müttefiklerin savunma harcamalarını artırmasıydı. Konsey oturumunda savunma harcamalarımızı 10 yıllık bir sürede Gayri Safi Yurt İçi Hasılalarımızın yüzde 5'i düzeyine çıkarmayı kararlaştırdık." ifadelerini kullandı.
Mevcut krizlerin derinleştiği ve her geçen gün ilave krizlerin ortaya çıktığı bir iklimde, alınan bu kararın NATO açısından zaruret teşkil ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Terörizm tehdidinden en fazla zarar gören, bölgemizdeki birçok krizden doğrudan etkilenen müttefikiz. Halihazırda uluslararası gündemi domine eden olayların hemen hepsi Türkiye'nin yakın çevresinde yaşanıyor. Ülkemizi tüm bu krizlerin, sıcak çatışmaların ve gerilimlerin uzağında tutmaya gayret ediyoruz. Caydırıcılığımızın artırılmasına ve savunmamızın güçlendirilmesine büyük önem veriyoruz. Türk savunma sanayisinin son yıllarda yaptığı büyük atılım dünyada parmakla gösterilmektedir. Silahlı ve silahsız insansız hava araçları başta olmak üzere birçok alanda küresel ölçekte söz sahibiyiz.
Savunma harcamalarımız halihazırda önceki zirvelerin hedefi olan yüzde 2 seviyesinin üstündedir. Hatta mevcut altyapı ve savunma sanayisi yatırımlarımız, inovasyona ayırdığımız kaynaklar ve uluslararası çabalarımız itibarıyla yüzde 5'i yakalamaya en yakın ülkelerdeniz. Birçok müttefikin tehdit ve sınamalar karşısında daha fazla sorumluluk üstlenmek konusunda bizimle aynı çizgiye gelmesini doğru buluyorum. Elbette sadece savunma harcamalarını artırarak ittifakın etkinliğinin geliştirilmesi mümkün değil. Müttefikler arasında karşılıklı anlayış ve işbirliğinin samimiyetle tesis edilmesi de gerekiyor."
"TEMENNİMİZ, BU KUŞATICI YAKLAŞIMIN KITA GENELİNE HAKİM OLMASI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu minvalde, ilk olarak müttefikler arasındaki savunma sanayisi ürünlerinin ticaretindeki engellerin 'amasız-fakatsız' kaldırılmasına yönelik anlayışın, ittifak belgelerine yansıtılmasına öncülük ettik. Bunun tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesini ümit ediyoruz." dedi.
Avrupa Birliği'nin savunma ve güvenlik alanındaki girişimlerinin NATO'yu tamamlayıcı nitelikte olması gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Özellikle üye olmayan müttefiklerin, Birliğin savunma sanayisi girişimlerine tam olarak dahil edilmesinin tüm Avrupa'nın menfaatine olacağını vurguladım. Neticede Avrupa'da artan savunma yetenekleri tüm Avrupa Atlantik Bölgesi'nin çıkarınadır. Temennimiz, bu kuşatıcı yaklaşımın kıta geneline hakim olmasıdır." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Rutte'nin, Teksas'tan Ankara'ya savunma sanayisi gelişimini esas alan yaklaşımının bu bakımdan fevkalade değerli olduğunu söyledi
"HEDEFİMİZ, KALICI BARIŞA GİDEN SÜRECİN TAŞLARINI DÖŞEMEK"
Türkiye'nin, ittifakın terörizmle mücadeledeki rolünü öne çıkaran müttefiklerin başında geldiğini vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Nitekim terörizm, NATO'ya yönelik güncel iki temel tehditten biri olarak kayda geçirilmiştir. Bu defa Lahey'de, terörle mücadelenin ancak müttefiklerin samimi dayanışmasıyla başarılabileceğini vurguladım. Zirve bildirisine bu tehdidin yansıtılmasını sağladık. Ukrayna'da 3 yılı aşkın süredir devam eden savaşın hem bölgesel hem küresel etkileri oldu. Can kayıpları ve yıkım her iki tarafta da giderek artıyor. Türkiye olarak biz, savaşın adil ve sürdürülebilir bir barışla sonlandırılması için yoğun çabalarımızı sürdürüyoruz. 2022 Mart ayında İstanbul'da ev sahipliği yaptığımız ancak yarım kalan görüşmelerden Karadeniz tahıl girişimi, savaş esirleri takası gibi somut neticeler almıştık.
Diplomasiye olan inancımız, tarafların bize duydukları güvenle birleşince İstanbul'da bir kez daha arabuluculuğa başladık. Ev sahipliğimizdeki görüşmelerde, ilave esir ve cenaze takasları hususunda önemli ilerleme sağladık. Ayrıca olası bir ateşkese dair açık bir görüş alışverişinde bulunuldu. Ateşkes ve kalıcı barış için bir fırsat penceresinin aralandığı kanaatindeyim. Bunun heba edilmemesi gerekiyor. Hedefimiz, taraflar arasında ilave somut adımlar atılmasına destek olmak suretiyle kalıcı barışa giden sürecin taşlarını döşemektir. Müttefiklerimizin de desteğiyle savaşın en kısa sürede neticelendirilmesi umudumu koruyorum. Hep söylediğim gibi, adil bir barışın kaybedeni olmaz."
"GAZZE'DEKİ İNSANİ TRAJEDİ, İNSANİ FELAKETE DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail'in engellemeleri ve saldırıları sebebiyle Gazze'deki insani trajedi, insani felakete dönüşmüş durumda. Vicdan sahibi hiçbir insan böyle bir vahşete sessiz kalamaz." dedi.
Erdoğan, Orta Doğu'daki tehditlerin ve krizlerin her geçen gün daha ciddi bir hal aldığını belirtti.
Gazze'de Filistin halkına yönelik 2 yıla yaklaşan mezalime dikkati çeken Erdoğan, şimdiye kadar İsrail saldırılarında çoğu çocuk ve kadın 56 bin Gazzelinin hayatını kaybettiğini, yine çoğu çocuk ve kadın 129 bin Gazzelinin yaralandığını hatırlattı.
Gazze'nin yüzde 80'inin yıkıldığını, sağlık altyapısının yüzde 95'inin tahrip olduğunu dile getiren Erdoğan, kiliseler, camiler, okullar ve hastanelerin bombalandığını söyledi.
Erdoğan, 2 milyonu aşkın Gazzelinin yıkıntıların arasında, tepelerine sürekli bombalar yağarken, çok zor şartlar altında hayatta kalma mücadelesi verdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"İsrail hükümeti en temel ihtiyaç maddelerinin dahi Gazze'ye girişine engel çıkartıyor. İsrail'in engellemeleri ve saldırıları sebebiyle Gazze'deki insani trajedi, insani felakete dönüşmüş durumda. Vicdan sahibi hiçbir insan, böyle bir vahşete sessiz kalamaz. Bebekler uyurken susulur, bebekler öldürülürken susulmaz. Buradan insan hayatına değer veren herkesi zulme karşı seslerini yükseltmeye çağırıyorum. Ancak uluslararası toplumun, bilhassa ilgili kurumların İsrail'i durdurmakta yetersiz kaldığını müşahede ediyoruz. Hiçbir kural tanımayan, uluslararası hukuku açıkça ihlal eden İsrail, ihlallerine her geçen gün yenilerini ekliyor. Bir defa şunun iyi anlaşılması şart, İsrail bölgeyi istikrarsız hale getirerek, kendi halkının güvenliğini sağlayamaz. Bölgedeki tüm ülkeler gibi İsrail'in de güvenliği komşularının istikrarından, huzurundan ve refahından geçmektedir. Yaşananlar 1967 sınırları temelinde coğrafi bütünlüğü haiz iki devletli çözümün kaçınılmaz olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, amaçlarının tüm halkların, tüm inançların yan yana, barış içinde yaşadığı bir sulh ikliminin tesisi olduğunu belirterek, "Biz 1000 yıldır aynı topraklarda yaşıyoruz. İnşallah ebediyen de orada yaşamaya devam edeceğiz. Dolayısıyla tüm bölgenin selameti için acı da olsa, rahatsız edici de olsa hakikatleri cesaretle söylemeyi sürdüreceğiz." diye konuştu.
"BARIŞIN TEMİNİ İÇİN HERKESİN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKİYOR"
Erdoğan, "İsrail ile komşumuz İran arasındaki en son askeri tırmanma bölgemizi çok ciddi risklerle karşı karşıya bıraktı. Krizin ilk anından itibaren malumunuz yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük. Bölgedeki liderlerle telefon görüşmelerimiz oldu." ifadelerini kullandı.
İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının İstanbul'da toplandığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada da gerilime dair önemli mesajlar verildi. Evvelce de ifade ettiğim hususu bugün tekrarlamakta fayda görüyorum. Komşumuz İran ile sorunların kalıcı çözümü diplomasi ve müzakereyle mümkündür. Bölgemiz savaşla, yıkımla, saldırganlıkla, tehditle hiçbir yere ulaşılamayacağının örnekleriyle doludur. Amerika Başkanı Sayın Trump'ın gayretleriyle sağlanan ateşkesi memnuniyetle karşılıyoruz. Değerli dostum Trump'ın çağrısına tarafların koşulsuz uymalarını bekliyoruz. Fiili ateşkes ilanının en kısa sürede kalıcı sükunete tahvil edilmesini ümit ediyoruz. Orta Doğu'da barışın temini için müttefikler dahil herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapmayı sürdüreceğiz."
Zirve kapsamında birçok liderle görüşmeler gerçekleştirdiğini aktaran Erdoğan, bu kapsamda ABD Başkanı Donald Trump, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Hollanda Başbakanı Dick Schoof, Romanya Cumhurbaşkanı Nicuşor Dan'ın da aralarında olduğu pek çok liderle bir araya geldiğini söyledi.
Temaslarda, hem müttefiklerle ikili ilişkileri geliştirmenin yollarını hem de zirve gündemindeki konuları ele aldıklarını aktaran Erdoğan, Türkiye'nin gelecek yıl NATO zirvesine ev sahipliği yapma önerisinin neticeye bağlandığını, gelecek yıl müttefikleri Türkiye'de ağırlayacak olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
"ZULMÜN KARŞISINDA YER ALMAYI DEVAM ETTİRECEĞİZ"
Erdoğan, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Rus ordusunun Azerbaycan'dan ayrılmasına" ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Rus ordusu şu anda Azerbaycan'dan ayrıldı, orada değil. Çıktığına göre artık zaten bu sorunun da hükmü kalmadı. Daha ben yeni Karabağ'a gittim, böyle bir şey zaten orada yok. Şu anda Azerbaycan orayı Azerbaycan devletinin yaşanabilir hükmü altına getirmenin gayreti içerisinde. Altyapı, üstyapı noktasında adımlarını atıyorlar ve çok ciddi de yatırımlar yapıyorlar." dedi.
"Türkiye ile İsrail arasında bir çatışma çıkarsa NATO Türkiye'yi savunmaya gelir mi?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Türkiye'ye herhangi bir saldırı olmadıktan sonra, Türkiye'ye yönelik bir saldırı olmadığı takdirde ki şu anda böyle bir şey söz konusu değil, Türkiye bölgesinin bir barış ülkesidir ve bölgesinde de barışın özellikle hakim olması için bütün gayretlerini göstermektedir. Ancak tabi bütün bunların yanında özellikle de İsrail'in bu çekilmez, dayanılmaz tavrına karşı da biz orada zulmün karşısında yer almayı devam ettireceğiz. Bugüne kadar Gazze'de olduğu gibi bölgede zalimlerin karşısında yer aldık, zulmün karşısında yer aldık, yer almaya devam ediyoruz. Özellikle de garip gurebanın yanında yer almaya devam ediyoruz.
Düşünün şu anda Gazze'de aylardır oradaki mazlumlara ayni yardım gitmiyor. Şimdi bu insanlara ayni yardım gitmezse, bu insanların hali ne olacak? Biz de tabi şu anda güçlü olan ülkelere diyoruz ki gelin İsrail'in karşısında yer alın. Bu ayni yardımların götürülebilmesi için Gazze'ye kapıların açılmasını ne yapmak lazım? Sağlamak lazım. Kızılhaça bile şu anda İsrail yol vermiyor. Kızılhaç kanalıyla bile Gazze'deki bu insanlara yardım gitmiyor. Böyle bir durum söz konusu. Kızılhaç çalışabilse, o kanalla buralara ayni yardım, gıda, ilaç, yiyecek, giyecek bütün bunları götürme imkanı sağlanmış olacak. Ama şu anda bu bile maalesef yok."