CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin veriler paylaştı. “Aile Yılı diye övündüğünüz politika, kadınların yüzde 65’i kendi evinde, yüzde 35’i eşi tarafından öldürüldüğü an çökmüştür” diyen Bankoğlu, 2025 yılında en az 262 kadının cinayete kurban gittiğini belirtti.
BU ÖLÜMLER SİZİN ESERİNİZDİR!
Bankoğlu Meclis kürsüsünde şunları söyledi:
“Aile Yılı” diye geçirdiğimiz 2025’te, AKP iktidarı kadınların can güvenliğini sağlamaya değil, cinsiyetçi politika ve söylemleri öne çıkarmaya devam etti. Bunun sonucunu çok acı şekilde ödedik. Kadınlar her gün cehennemi yaşadı. Sadece bu yıl, isimlerini tek tek saymaya kalksak saatlerin yetmeyeceği en az 262 kadın katledildi! 2020’den bugüne neredeyse 2 bin kadın öldürüldü. Bu ülkeyi kadınlar için bir mezarlığa çeviren, “şiddete sıfır tolerans” masalı anlatanlar, bu ölümler sizin eserinizdir! Bu bir istatistik değil, bu bir veri değil, bu iktidarınızın politik bir tercihidir! Kadınlar öldürülürken, hükümet katillere değil, yürüyüş yapmak isteyen kadınlara saldırıyorsa büyük bir sorun vardır. Bir ülkede hakimin takdiriyle katiller salınıyorsa, polisin inisiyatifiyle korunma talep eden kadınlar kocalarına teslim edilip ölüme yollanıyorsa, güya devletin koruduğu kadınlar güpegündüz sokakta katlediliyorsa, tüm bunlar olurken o ülkenin hükümeti kadına şiddete “sıfır tolerans” masalı anlatıyorsa bu ülkede kadın cinayetleri politiktir.
SİZİN ADALET ANLAYIŞINIZ BU MU?
Bu cinayetlerin en korkunç gerçeği nedir biliyor musunuz? Öldürülen kadınların birçoğu, devletin “koruyamadığı” değil, hükümetin bizzat katilini sokağa saldığı kadınlar… Bu ölümler yaşandığında “hükümet nerede” diye soruluyordu. Artık hükümetiniz katillerin sırtını sıvazlıyor! Daha bir ay olmadı; defalarca şikayetçi olduğu halde, uzaklaştırma kararı olduğu halde, katili cezaevinden tahliye edildikten hemen sonra öldürülen kadınlardan biri Nermin Tirit. Kadınlar karakola gidip “Beni öldürecek” dediğinde; savcıya gidip “Beni koruyun” dediğinde ne yapılıyor? Katili üç gün yatıyor, sonra sokağa salınıyor. O cani, hapisten çıktığı gün gidip o kadını katlediyor. Soruyorum size: Bu kadınların ölüm fermanını, tahliye kağıdını imzalayanlar vermedi mi? Bir katili sokağa salmak, tetiği bizzat çekmek değil midir? Sizin adalet anlayışınız bu mu? Sizin düzeniniz, kadınları korumak değil, katilleri aklamak üzerine kurulu!
SİZ TARAFINIZI BELLİ ETTİNİZ
Bize hukuktan, reformdan bahsetmeyin. Siz İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı, tek bir imza ile çıktığınız gün tarafınızı seçtiniz. Siz, 6284 Sayılı Kanunu tartışmaya açtığınız gün, tarafınızı açıkça belli ettiniz. Bugün Türkiye’de hiçbir kadın güvende değildir. Sokakta yürürken, otobüse binerken, hatta evinde otururken bile güvende değil. Çünkü iktidarınız, kadının yaşam hakkını, kendi siyasi bekası için pazarlık masasına meze yapmıştır. Aile Yılı diye övündüğünüz politika, kadınların yüzde 65’i kendi evinde, yüzde 35’i eşi tarafından öldürüldüğü an çökmüştür. Çünkü karşımızda erken yaşta evliliği teşvik eden, kadınların nasıl giyineceğini, nerede güleceğini, kaç çocuk yapacağını dikte eden, evdeki tüm odalara giren, bütün çekmeceleri açan bir hükümet var. Biz kadınlar, hayatımıza ilişkin kararları reislerden, babalardan, kocalardan duymak istemiyoruz. Bize sahip çıkılmasını değil, varlığımıza saygı duyulmasını istiyoruz. Bunca kadın cinayeti varken hükümetin oy kaygısıyla kadının yaşam hakkını görmezden gelmesini reddediyoruz. Biz kadınlar, çizdiğiniz o makbul sınırlara hapsolmayacağız. Sizin o karanlık zihniyetinize teslim olmayacağız.




